Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin yıllardır uğraştığı terör sorunu ile ilgili konuşurken, “Bugün oynanan bu oyunların gerisinde bu coğrafyadaki bin yıllık hesaplaşmanın yattığını çok iyi biliyoruz. Fakat ne yapsalar boş… Özellikle son iki yüz yıldır yaşadığımız tüm acılara, maruz kaldığımız tüm haksızlıklara, kayıplara rağmen, işte halen dimdik ayaktayız, evelallah ayakta durmaya da devam edeceğiz” dedi.
Bu söylem, olaylardan bağımsız olarak ele alındığında millî bir söylemdir. Fakat Erdoğan, bu coğrafyadaki Türk kimliği ile bin yıllık hesaplaşmaya girenlerin kim olduğu konusunda bir söz söylemiyor!
***
Önce “bin yıllık hesaplaşma” meselesini ele alalım. Bu konuda tarihçi yazarımız Muhittin Nalbantoğlu’nun tespitine bakalım:
“Batı dediğimiz Avrupalı ülkelerin hemen en büyük ideali Türklerin vücudunu yeryüzünden kaldırmak etrafında toplanıyordu. Ancak, Batı kaynaklarında kaydedildiği gibi Türk sorunu, Türklerin Anadolu’ya ayak bastığı gün olan 26 Ağustos 1071’de, Malazgirt’te başlamıştır.”
***
“Bin yıllık hesaplaşma” denilince Amerikan ordusunun “Bin Yılın Meydan Okuması” adlı tatbikatını da hatırlamak gerekir..
Amerikan ordusu, 2002 yılında, 26 bölgede 13.500 askerin katıldığı tatbikatta bir senaryo uyguladı.
Senaryoya göre hedef ülke, bazı deniz yollarını kontrol etmekte, bir ada ülkesiyle şiddetli sorunları yaşamaktadır. Bu ülkede çok büyük bir deprem olur. Hükümet bocalayınca kaos çıkar ve ordu yönetime el koyar. Bu arada, uluslararası yardım çağrısı yapılır. ABD, yardımlarının kendi askerleri tarafından yapılmasını şart koşar. ABD askerlerinin faaliyetlerinden kuşkulanan hedef ülke ordusuyla, ABD ordusu arasında savaş çıkar ve ülke 96 saat içinde işgal edilir.
Ve ABD’nin yarı resmi ajansı AP, tatbikatta işgal edilen ülkenin Türkiye olduğunu yazar!
***
Türkiye’den Batı adına bin yılın hesabını kimin sormak istediği bellidir. Fakat kendi partisine ve seçmene 2023 ve 2071 hedeflerini gösteren Tayyip Erdoğan da Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli olan Türk kimliği yerine Türkiyeli kimliği önermemiş miydi? AKP sözcüleri, sözde uzlaşma komisyonunda Anayasa’daki vatandaşlık maddesinden Türklük tanımının kaldırılmasını istememiş miydi?
Yayınladığı haber yüzünden Silivri’de hapiste olan gazeteci Can Dündar, 2001 yılının Nisan ayında NTV ana haber bülteninde, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross’u konuk etmişti. Gross, Tayyip Erdoğan’ın, Yeni Anayasa konusunda kendisine verdiği bilgileri ifşa etmiş ve değiştirilemeyecek maddeler ile ilgili konuşmaları şöyle nakletmişti:
“Öğle yemeğinde yapılan yorumların en önemlisi, en ilginciydi. Bu maddelerin yalnızca bir geçiş sürecinde var olabileceğini söyledi. Ve kendisi de Türkiye’nin artık 3 ya da 1. madde ya da 3. madde gibi Türklüğe vurgu yapan maddelere ihtiyaç olmadığını, olmayacağını söyledi. İleride… Bence bu çok ilgi çekici bir yorumdu. Dolayısıyla bizim Türkiye’yi çok dikkatli bir şekilde desteklememiz gerekiyor.”
2008 yılı Kasım ayında, Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can’ın Anayasa’nın değiştirilemez maddelerini tartışmaya açmasından sonra başkan Haşim Kılıç da Anayasa’nın “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ilk 3 maddesine “pozitif” olarak dokunulabileceğini söylemişti.
***
Özal’ın “Anadolu Federasyonu kuralım” düşüncesi ise PKK’nın “özerklik” önerisinin, farklı isimle seslendirilmesiydi. Hepsinin temeli, 1896 yılında, Amerikan Kongresi’nin aldığı karara göre Hıristiyan eyaletlerden oluşan ve İstanbul eyaletinden ABD’nin atadığı bir başkan tarafından yönetilen Türkiye Birleşik Devletleri kurmak projesine dayanır!
Bin yılın hesaplaşmasını böyle yapmak istiyorlar!
yeniçağ