Karabük Üniversitesi (KBÜ) ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü işbirliğinde gerçekleştirilen “4. Avrupa Ekoturizm Konferansı”, Karabük’ün Safranbolu ilçesinde başladı.
KBÜ Safranbolu Fethi Toker Güzel Sanatlar Fakültesi Toplantı Salonu’nda yapılan konferansta konuşan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Doğa Koruma Dairesi Başkanı Fahrettin Ulu, Orman ve Su İşleri Bakanlığının tabiatı koruma, su yönetimi ve ormancılık konusunda faaliyetlerini sürdürdüğünü söyledi.
Türkiye’nin 40 milli park, 210 tabiat parkı, 31 tabiatı koruma alanı, 81 yaban hayatı geliştirme sahası, 112 tabiat anıtı, 20 uluslararası öneme sahip sulak alana sahip olduğunu aktaran Ulu, “Biyolojik çeşitliliğine baktığımızda yaklaşık 12 bin bitki türü mevcut. Ülkemizde sadece 12 bin bitki türü, toplamdaki Avrupa bitki türü sayısı olan 12 bin 500 bitki türüne eşittir. Yine ülkemiz 463 kuş türü, 170 memeli türü, 141 sürüngen türü, 480 deniz balığı türü ve 236 tatlı su balığı türü bulunmaktadır. Ayrıca ülkemiz, Kafkasya bölgesinden Afrika‘ya ve Avrupa‘dan Akdeniz‘e uzanan 2 önemli kuş göç yolunu barındırmaktadır.” diye konuştu.
Türkiye’nin aynı zamanda pek çok sayıda bitkinin de gen merkezi konumunda olduğunu vurgulayan Ulu, şöyle devam etti:
“Bunun sebebi, Türkiye‘nin iki önemli gen merkezi olan Akdeniz ile yakın doğunun kesiştiği noktada yer almasıdır. Ayrıca Türkiye‘de, 5 ayrı mikro gen havzası bulunmaktadır. Tüm bu zengin biyolojik çeşitlilik unsurlarını barındıran ülkemiz, başta küresel bir sözleşme olan Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi olmak üzere, Ramsar Uluslararası Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi, Nesli Tehlike Altındaki Türlerin Ticaretine İlişkin Sözleşme, Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Organlarının Korunması Sözleşmesi, Karadeniz‘in Kirliliğe Karşı Korunması ve Akdeniz‘in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi gibi pek çok uluslararası sözleşmeye taraf olarak, uluslararası platformda aktif yer almıştır.”
Türkiye son 10 yılda, tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin korunması konusuna en az kalkınma kadar önem vermiştir. Son 10 yılda Türkiye‘nin Gayri Safi Milli Hasıladaki büyüme rakamları artışına paralel olarak, özellikle korunan alanlar oranında da artış göstermiştir. 2000’li yıllarda Türkiye‘nin korunan alanı ülke yüz ölçümünün 4,5’ine tekabül ederken, 2016 yılı sonu itibarıyla bu oran yüzde 7’yi almıştır.”
Ekoturizme olan ilginin dünyada ve Türkiye‘de hızla artığını anlatan Ulu, “Her ne kadar dünya genelinde ekonomik büyüme doğal korumanın aleyhine işlese de Türkiye ekonomik büyüme ile tabiatın korumasını bir arada yürütmeyi başarmış ülke konumundadır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de tabiat turizm faaliyetleri genelde milli parklar, tabiat parkları ve diğer korunan alanlarla gelişme göstermektedir.” ifadelerini kullandı.
Bakanlık tarafından 2013 yılından itibaren ülke genelinde Tabiat Turizm Master Planları hazırlandığını kaydeden Ulu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Buradaki asıl amaç, hazırlanan master planlarıyla potansiyel alanlar ortaya koymak. Bu potansiyel alanları belirledikten sonra 534 potansiyel alanda tabiat turizmi aktivitesine uygun 2 bin 498 faaliyet ortaya konulmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın hedef gösterdiği, özellikle korunan alanları uluslararası marka haline getirmek ve aynı zamanda buradaki tabiat turizm gelirleri ile dünyanın ilk 5 ülkesi arasına girmek, bizim de temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Buradaki asıl amaç, tabiat turizmine konu olan korunan alanlardaki kaynak geliri korumak, hepsinden önemlisi de yöre insanına ekonomik anlamda girdi sağlamaktır.”
Estonya, Polonya, Hırvatistan, Suudi Arabistan, Litvanya, Gürcistan ve Türkiye‘den 120 katılımcıyla 2 gün sürecek konferansın ilk gününde, “Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Dönüşümsel Turizm”, “Neoliberalleşmiş Bir Dünyada Kültür, Doğa ve Turizm Üzerine Eleştirel Bir Bakış Açısı”, “Türkiye’de Ekoturizm Uygulamaları” oturumları yapılacak.