Siyah önlükler, beyaz yakalar…
Etek-buluz güzel bir öğretmen…
Aydınlık geniş pencereli sınıflara girmeden önce okulların bahçeleri serçe sürüleri gibi cıvıl cıvıl… Elde sallanan çıngırağımsı zil sesi ile büyük gürültü bıçak gibi kesilse de kulaktan kulağa o susmak bilmeyen minik serçe yavruları…
“Cik cik cik…”
Herkes sırasına girdiğinde -çişi gelenler hariç- kimse kıpırdayıp zıplamazdı…
Ve serçelerin ortak sesi tüm mahalleyi sarardı…
“….. İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir…”
*
İşte…
Mollalara o cumhuriyet okulları hep battı…
Önce eşitliği simgeleyen siyah önlükler, beyaz yakalar gitti…
2013 yılında da andımızı kaldırdılar…
Aydınlık sınıflarda, el ele… Acıyı, sevinci paylaşmayı öğrenerek… Kız-erkek ayrımı yapılmadan… Önce “insan” olmanın içselleştirildiği çağdaş eğitimi dört bir yandan yıkmaya koyuldular…
*
Çünkü onlara karanlık kuytular lazımdı…
Kimsenin hesap sormadığı izbelikler..
Cemaatler, vakıflar, dinci dernekler, dergahlar, kurslar, fetvalar, zikirler, tespihler, cübbeler, külahlar…
Ve eğitimleri, kariyerleri, vasıfları din baronları tarafından belirlenen “hoca”görünümlü, uygarlığı reddeden görevlilerin elinde on binlerce çocuk neticede…
Sloganları “Gençler namaza koşuyor” derken…
45 erkek çocuğa tecavüz etmişler…
İyi mi?..
*
Bu iğrenç suçun işlendiği Ensar Vakfı’nın toplantısında konuşan Emine Erdoğan “90 yıllık enkazı kaldırdık” demişti zaten…
Doğrudur…
Çünkü biz bin yıllık enkaz kaldırdık sanıyorduk…
Kalkmamış…