Rafael Sadi Tel Aviv’den yazdı
Uzun yıllar kısık ateşte de olsa olumlu adımlar ile ilerleyen iki ülkem ilişkileri en çok endişe edilen Refah-Erbakan döneminde neredeyse altın yıllarını yaşadı. 1. Ve 2. Milli cephe hükümetleri esnasında en büyük askeri ihaleler İsrail’e verildi ve 170 adet M60 tank modernizasyonu ile tarihteki en büyük askeri işlem gerçekleştirilmiş oldu.
Cem’an 687 milyon dolar ihalenin bedeli, alanı ise İsrail İMİ (İsrail Askeri Sanayi şirketi).
Ayni dönemlerde F4 Savaş uçaklarınında modernizayonu İsrail’e verildi.
Bunun dışında 2005 yılında Türkiye İsrail’e 185 milyon dolar değerinde 10 set insansız hava aracı siparişi vermiştir. Bu da sayın Erdoğan’ın 2005 yılındaki İsrail ziyaretinin akabinde gerçekleşmiştir.
Teslimatı oldukça uzun sürdü çünkü bu insansız hava araçlarının 3 şirketin konsorsiyumu olarak teslimi planlandı ASELSAN – ESKİŞEHİR UÇAK SANAYİ VE ELBİT.
Gecikme sebebi hep İsrail’in üzerine atıldıysa da esas gecikme sebebi Aselsan’ın üretmeyi taahhüt ettiği kamera sisteminin olması gerektiğinin tam 4 misli ağırlıkta üretilmiş olmasıydı. Halbuki Elbit ve İAİ’e bağlı TAMAM şirketi aynı kamerayı sadece 15 kilo olarak üretebiliyordu. Amaç bu İHA’ları kopya etmekti. Sonunda Bayraktar isimli İHA ortaya çıktı ve herkese de artık kendi İHA’mızı kendimiz yapıyoruz diye hava atıldı.
Bu günlerde ise İsrail İHA konusunda adeta uzmanlaştı ve çok daha gelişmiş modeller üretmeye başladı ve piyasadaki söylentilere göre İsrail’den nasıl yeni model ve yeni nesil İHA alırız yönündedir.
2010 yılındaki Mavi Marmara olayı ile gerginlikler had safhaya ulaştı ve İsrail’in en eski stratejik müttefiki adeta İsrail düşmanı oldu.
Sebeplerini sıralayabilirim ama o dönemlerde İran en sağlam müttefik görünmekteydi ve İran’ın taleplerinden biri de İsrail İle ilişkilerin sıfırlanmasıydı. Nitekim Mavi Marmara’yı İsrail Kara sularına kadar takip eden Deniz Kuvvetlerine ait BURAK fırkateyni Lübnan karasularını aşmamış ve olayı uzaktan takip etmekle yetinmişti.
Burak gemisinin nerede olduğu tarihi ve saati ile birlikte İsrail Deniz Kuvvetlerinin haritasında belirtilmiştir.
İYİ DE ŞİMDİ NE OLDU DA…
İyi de şimdi ne oldu da İsrail ile dostluk ilanı ve haberleri manşetleri süslüyor?
Olan şu Türkiye hep İsrail yalnız kalacak diye adeta İsrail’i korkuturken birden bire Ortadoğuda ve de Dünya’da yalnız kalmak üzere olduğunu fark etti. Rusya ile kabadayılık gösterisi sonucu GAZ alımı riske edildi. İsrail’de gaz çıktı ve potansiyel bir tedarikçi oldu. Azerbaycan gazı Ermenistan ile başlayan savaş nedeni ile risk oluşturma safhasında ve İRAN ile durumlar çok ta sevimli değil.
Eh durum sadece bu kadar değil tabii ki. Rusya ve ABD ile Suriye ve Irak arasında kalması muhtemel Türkiye’nin sağlam ve kendisini yarı yolda bırakmayacak tüccar bir ortağa ihtiyacı var ve İsrail’den daha sadık bir ortak bulma ihtimali de pek yok.
Arada bir sıkıntı daha var Filistin, sürekli Filistin’in hamisi rolünü üstlenen Türkiye Gazze ablukası ve Hamas organizasyonunun Türkiye’den kapı dışarı edilmesi şartı kolay yutulur bir lokma değil.
Erdoğan her türlü çareyi kullanarak biz Hamas’ın yanındayız imajı vermeye çalışıyor. Bir taraftan İsrail ile dans ederken bir taraftan da Haled Mashal ile diz dize oturabiliyor. Hatta Gazze’ye serbest giriş çıkış bile talep edebiliyor.
PEKİ İSRAİL NE YAPIYOR
İsrail’in derdi normal bir yaşam sürmek hatta Hamas’la bile… Her gün Gazze’ye 500-700 adet arası kamyon mal taşıyor. Yani deniz ablukası Gazze’ye mal taşınasına engel teşkil etmiyor. Kaldı ki Gazze’de şimdiye kadar liman olmadı ki… Bütün ihtiyaçlar Ashdod limanı aracılığı ile nakledildi. Girişi yasak olan malzemeler liman da olsa girmeyecek diyor İsrail. Silah ve silah yapmaya yarayacak ham maddeler sokulmayacaktır.
Sayın Erdoğan’ın Gazze ziyareti ise imkansız değil. Açar telefonu sayın Netanyahu’ya ben Gazze’ye gitmek istiyorum der o da özel helikopterini bile ayarlayarak kendisini Gazze’ye kadar götürüp geri getirebilir. Yani sıkıntı orada değil.
Sayın Erdoğan’ın sıkıntısı Gazze’ye giriş çıkışta değil. GAZZE’yi Türkiye’nin kendi GAZZESİ olan CİZRE, DİYARBAKIR -SUR- ŞIRNAK’taki iç savaştan uzaklaştırarak gündemi İsrail Gazze eksenine çekmektir.
İsrail ise bu konuda derin bir polemik yaratmayacaktır. Zaten başbakan Netanyahu Gazze deniz ablukasının gerçekleşmeyeceğini açık bir lisanla izah etti.
Salah Aururi aslında 3 ay kadar önce sınır dışı edilmişti ve İsrail’in bu konudaki talebi yerine geldi. Yeniden Türkiye’ye girip girmediğini iki taraf yetkilileri de benden iyi biliyorlardır. Ama mesele HAMAS terör örgütünün İsrail ve Batı Şeria’da terör eylemi faaliyetlerini Türkiye den organize etmelerini engellemektir. Ki dost bir ülkeden beklenen de odur. Arada geçmiş acı tatlı çok olay var ama hiç biri AKP dönemi kadar zedeleyici olmamıştır. Umarım bundan sonra yapıcı bir hava eser ve ilişkiler normalleşebilir.
Rafael Sadi
Odatv.com