Ya sabır…
Kendilerinin feyiz aldığını biliyorduk da bu sefer bambaşka bir yere gidiyor AKP’nin İdris-i Bitlisi sevdası. “Çözüm süreci” buzdolabına kaldırılınca bu hevesten de vazgeçerler diye beklerken, Başbakan, dünkü grup toplantısında tam tersini yaptı, alenen, Güneydoğu’da yaşayan Kürt kökenli vatandaşlardan “hendek siyasetine karşı İdris-i Bitlisi duruşu” sergilemelerini istedi.
***
Tam olarak ne yapsınlar yani?
***
Saray tarihi diliyle özetlemek gerekirse, İdris-i Bitlisi -evet- hakimiyet sorunu baş gösterdiğinde “devlet”in -Osmanlı’nın- yanında saf tutmakla kalmamış, Osmanlı ile Safevi’lerin arasında neredeyse bir “tampon/koridor” oluşturmuş haldeki Kürt aşiretlerinin de Şah İsmail’e karşı Yavuz Sultan Selim’in yanında “davranmasını” sağlamıştı.
Ama minicik bir detay var unuttukları;
“Toprak”tı Kürt aşiretlerinin biat bedeli.
***
Velev ki istediğiniz İdris-i Bitlisi duruşunu sergiledi bölgenin “kanaat önderi” diye cilalanan “ağa”ları. Dediler ki “Ver toprağı al bağlılığı”…
Merak ediyorum, ne yapacaksınız?
İyi zaten “bir karış toprak vermemek” için yürütülmüyor mu terörle mücadele?
Terör örgütünün de nihai hedefi “toprak” değil mi?
Adı “özerklik” değil de “derebeylik” olunca değişmiş olacak vatan toprağından ve o toprak üzerindeki haklarından vazgeçmiş olduğun gerçeği?
***
Sonra bu “İdris-i Bitlisileştirme” açılımını, “İran’daki Suudi Arabistan misyonlarına dönük mezhepçi saldırıları kınadığınız” metnin içinde yapmanız biraz gülünç değil mi?
Hadi bugüne kadarki dış politika rotanızın “Şii hilaline karşı Sünni dolunay”ından milim sapmamış olduğu es geçildi varsayalım, bu ülkenin bir kısım vatandaşının kendilerini özdeşleştirmelerini istediğiniz Bitlisi, mezhepçi katlin “duayen”lerindenken kim nasıl inansın bu sözde mezhepler üstü duyarlılığınıza?
***
İdris-i Bitlisi “Kızılbaşların kökünü kazımak” suretiyle, Alevi Türkmenleri vatanlarından kılıç zoruyla def ederek sağlamıştı “Doğu’nun düzenini(!)”. Güneydoğu’da kimin kökü kazınmalı ki bu insanlar “Can-u gönülden İslam Sultanı’na bi’at eyledik”lerine inandırsınlar sizi?
Kaldı ki ne siz “İslam Sultanı”sınız, ne de Kürtler arasında o gün Bitlisi’nin yanındaki beylerin mektuplarında belirttiği türden bir “ümmet” ittifakı var artık…
Fırat’ın katilleri 2. kez hâkim önünde
Bugün günlerden Fırat -yine-.
Geçtiğimiz yıl, öğrencisi olduğu Ege Üniversitesi’nde uğradığı saldırıda, PKK terör örgütü yanlılarınca katledilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun katilleri bugün ikinci kere hâkim önüne çıkıyorlar. Kasım ayında yapılan ilk duruşmada davanın tek tutuklu sanığı olan ve savcılık iddianamesinde, Fırat’ın vücudundaki bıçak darbelerinin sıraları ile vurulma noktaları göz önünde bulundurularak “bu konuda daha önceden eğitim aldığı”, cinayeti “profesyonelce” işlediği ileri sürülen Nurullah S.’nın savunmasıyla, Fırat’ın anne-babasının beyanları alınmıştı.
İzmir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün yapılacak olan ikinci duruşmada, “örgüt adına suç işleme” ve “örgüt üyeliği”nden de yargılanan -tutuksuz!- diğer 27 sanığın savunmaları alınacak.
Mahkeme Heyeti, planladığı gibi duruşmalara 3 gün arka arkaya devam ederse yarın tanıkların ifadelerinin dinlenmesi, Cuma günü de taleplerin alınması bekleniyor.
Gazete köşesinde mahkeme kuracak halimiz yok elbet ama haklarındaki iddialar, istenen cezalar ve aleni kanıtlara bakınca, halihazırda sanık sandalyesinde oturanların hiçbirinin bu davadan “yırtması” mümkün görünmüyor. Bu nedenle Fırat’ın “davası”na sahip çıkan avukatlarının nihai amacı zaten ceza almama ihtimalini düşünmedikleri mevcut sanıkların yanına başkalarını da eklemek;
Ege Üniversitesi’nin PKK’lılarca “Kürdistan toprağı” ilan edilmesi karşısında gerekli müdahalelerde bulunmayan, Fırat’ın “Bu faşist okula giremez” diye hem sosyal medyada hem okulda boy boy afişlerle hedef gösterilmesi ve “can güvenliği bulunmadığı”na dair sözlü-yazılı bütün başvurularına rağmen gerekli önlemleri almayan, geliyorum diyen bu cinayete adeta davetiye çıkaran üniversite yöneticilerini de mahkeme heyetinin önüne getirmek.
Duruşmalarda hukuk dışında psikolojik de bir savaş sürüyor Bayraklı Adliyesi’nde. Bu nedenle, ilk duruşmada hazır bulunan Ülkü Ocakları’nın eski ve mevcut Genel Başkanlarını, MHP Milletvekillerini ve davaya müdahil olan yüzden fazla avukatı bugün de yarın da; eline Fırat’ın kanı bulaşmış son suçlu da cezasını alana kadar, Bayraklı Adliyesi’ndeki adalet nöbetinde görmek ümidiyle diye bitirmek en doğrusu olacak bence…
*
Habur…
Ahmet Davutoğlu, “Habur” ile terör örgütünün bölgede hakimiyetini ilan etmesini kast ederek “kimlerin sebep olduğunu iyi biliyoruz” mealinde bir çıkışı peş peşe sıralayınca hatırlamadan/hatırlatmadan geçemedim:
“Pişman değilim, gerillayım, önderimiz Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla geldim” diye, ayağına kurulan çadır mahkemesinden devlete meydan okuduktan sonra davul-zurnayla “yurda giriş yaptığı” rezaleti “anlamlı, olumlu ve sevindirici” bulanın dönemin Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı olduğunu da iyi biliyor musunuz Sayın Davutoğlu?
yeniçağ