“Özerklik” istiyorlardı. Çatışmasızlık ortamından yararlanıp silah depolamışlardı. En güvendikleri barut idi. En güçlü aşiret reisi Kuzey Irak’ta idi. Devlet güçleri en son Cizre’deki çatışmayı bitirdikten sonra Kuzey Irak’a girdi. En son hedef, Suriye olacaktı! Çatışmaya İngilizler müdahale etti; liderlerini idamdan kurtardı. Rusya ve İran gelişmeleri yakından takip ediyordu. Tüm bunlar ne zaman mı oldu? Gelin 180 yıl önceye gidelim; bakalım Sur’da kimin mezarı var…
“Kürt” sözcüğü İslami fetihler döneminde “göçebe” anlamında kullanılıyordu. 11. yüzyıldan itibaren 19. yüzyıla dek Avrupalı seyyahların, vakanüvislerin eserlerinde neredeyse “haydutlukla” eşanlamda kullanıldığı kayıtlıdır.
Uluslaşma süreciyle 19. yüzyılda Kürtçe konuşan aşiretlere “Kürt” denmeye başlandı.
Bilindiği gibi Osmanlı’nın Kürtler ile ilişkisi, yönünü Doğu’ya çevirmesiylebaşladı; Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşı’nda 25 Kürt aşiretinin desteğini aldı.
Bu destek Kürt aşiretleri “özerk” yapıya kavuşturdu; kimi aşiretler çok büyüdü “derebeyi” oldu. Fakat…
Uzun süren savaşlar, dinmek bilmeyen iç isyanlar ve coğrafi keşifler gibi çağı yakalayamayan kötü yönetim Osmanlı’nın 17. yüzyıldan itibaren idari gücünü kaybetmesine neden oldu. Osmanlı’daki tüm yerel beyler, neredeyse tamamen bağımsız hareket etmeye başladı.
II. Mahmut gidişata son vermek istedi. Devletin ayakta durabilmesi için güçlü bir ekonomiye sahip olması gerektiği Osmanlı yönetiminin ortak düşüncesiydi. Bunun için de halkın, ticaret ve tarımla uğraşıp devlete vergi vermesi şarttı.
Sorun sadece “derebeyler” değildi; ekonominin gelişmesi önündeki en büyük engellerden biri de göçebe aşiretlerdi. Yerleşik hayata geçirilmeleri ve tarımla meşgul edilip devlete vergi vermeleri sağlanacaktı.
Sonuçta, merkezi devlet şarttı. Ve…
Bunun yolu asayişe ve güçlü bir idareye bağlıydı.
Bu nedenle…
Osmanlı 19. yüzyıl başında kadife eldiven içinden demir yumruğunu çıkardı…
SİLAH DEPOLAMIŞLAR
Adı, Reşit Mehmet Paşa…
1780 doğumluydu. Gürcü’ydü.
Cesur, çalışkan, sert ve devlete bağlıydı.
Tepedelenli Ali Paşa’dan, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya; Arnavutluk’tan ve Mora ayaklanmasına kadar isyanları bastırmakla görevlendirildi.
Kazandığı başarılardan dolayı vezirlik verildi. Konya, Tırhala, Vidin Valisi; 24 Nisan 1829’da sadrazam ve Serdâr-ı ekrem oldu.
İsyancı Mısır kuvvetlerine esir düşünce sadrazamlık görevinden alındı. Ama…
Vazgeçilecek biri değildi…
9 ay sonra 1833’te Sivas Valiliği’ne getirildi. Ardından ilaveten Maden Valiliği ve Diyarbakır Valiliği görevi verildi. Çünkü…
Reşit Mehmet Paşa bölgenin asayiş düzenini sağlayacaktı.
26 Kasım 1833’te görev alanı genişletildi. Sivas’tan Van’a; Hakkâri’nin batısından Musul’un kuzeyine kadar uzanan bölge doğrudan Reşit Paşa’nın denetimine girdi…
Reşit Paşa’yı zor bir görev beklemekteydi.
Bölge yüzyıllardır kendi haline bırakılmıştı. Her tarafı başına buyruk yaşayanderebeyleri ve aşiret reisleriyle doluydu.
O tarihte bunlar arasında en güçlü olanı Kuzey Irak’taki Revanduz Beyi Mehmet Paşa’ydı. Diyarbakır’daki Zirki Beyleri ile birlikte Cizre ve Mardin veMusul bölgesi de tümüyle hükmü altındaydı.
Osmanlı’nın bölgede fiilen var olmasını istemedikleri için vergi ve askertoplanmasına karşıydılar. Ve yıllardır…
Osmanlı müdahalesine karşı koymak için silah yığınağı yapmışlar; sığınmak için genellikle sarp ve dağlık bölgelere sağlam kaleler inşa etmişlerdi.
Ayrıca bölgenin hemen her yerinde barut imal edebilmekteydiler.
Bu sebeple…
Reşit Paşa’nın ilk yaptığı yerleşim alanları dışında taştan bina yapılmasını vebarut imalini yasaklamak oldu. Sadece bu değil…
SURİYE ETKİSİ
Reşit Paşa’yı bekleyen diğer zorluk ise, bölgenin hemen güneyinde Halep ve Suriye’yi elinde bulunduran Kavalalı’nın oğlu Mısırlı İbrahim Paşa’nın varlığıydı. Revanduz Beyi Mehmet Paşa ile işbirliği içersindeydiler.
Kavalalı Ailesi bölgeye gizlice para ve casuslar göndererek halkı tahrik etmeye çalışıyordu.
Reşit Paşa ve itibarıyla II. Mahmut, bölgedeki aşiretleri kontrol altına aldıktan sonra Mısır’da başına buyruk olan Kavalalı Ailesi’yle savaşmak istiyorlardı.
Aslında… Osmanlı’nın, doğu kısmındaki merkezîleşme çabaları bir bakıma isyancı Mısırlılarla yapılacak savaşın ön hazırlığı niteliğindeydi!
Reşit Paşa bu amaçla “Kürt illerine” sefere çıktı…
Bakın neler oldu?..
İNGİLİZLER DEVREDE
Reşit Paşa harekata başlar başlamaz ilk Harput’ta direnişle karşılaştı. Bastırdı.
Ardından… Maden-i Hümayun kazalarından asker toplanmaya başladı.
Diyarbakırlı Kürt Zirki Beyler asker alımını “Osmanlı hiçbir evde erkek bırakmayacak” propagandasına dönüştürdü.
Zirki Beylerinden Timur ve Recep, Ömerkanlı gibi birkaç aşiretle ittifak ederek Reşit Paşa’ya direnmeye karar verdiler.
Hani’den Yezidhan’a kadar olan bölgedeki Kürt aşiretlerinin hepsi Osmanlı kuvvetlerine karşı birleşti.
Reşit Paşa, Zirki Beyleri bozguna uğrattı.
Bu harekât sonucunda sekiz aşiret beyi ve aileleriyle birlikte toplam 98 kişiİstanbul’a gönderildi. Zirki Beyleri aileleriyle Edirne’de iskân edildi.
Aynı tarihte…
Zirki Beyleri ile ittifak etmiş olan Silvan bölgesindeki Sinani, Berazi aşiretleri, Hacı Telli ve Fersooğulları ile birleşerek Hazro’ya saldırdı.
Bunun üzerine derhal buraya da asker sevk edildi, isyan yine bastırıldı.
Reşit Paşa isyanları bastıra bastıra Diyarbakır’a yürüyordu.
Bu harekâtın güzergahındaki Kürt aşiretler kısmen de olsa itaat altına alıyor; karşı koyan Kasım ile Şirvan ağalar gibi kişiler idam ediliyordu…
DERSİM İSYANI
İsyan her yerdeydi….
Akçadağ ile -Şeyh Hasanlı ve Dersim olmak üzere iki kısım olan- Docik Kürtleri de ayaklandı. Bunlar devlete vergi-asker vermedikleri gibi, çevrelerindeki kaza ve köyleri yağmalamayı adet haline getirmişlerdi.
Çünkü… Fethedildiği tarihten bu yana Docik’te devlet varlığını hissettirememişti!
Reşit Paşa, bölge güvenliğinin sağlanması amacıyla bizzat kendisinin yöneteceği sefer düzenlemeye karar verdi. Askeri hareketini önce Şeyh Hasanlılar üzerine yapacaktı. Bunlar, yıllardır bölgedeki ahaliye zarar vermekle kalmamış Maden-i Hümayun’da kömür işlerinin de sekteye uğramasına neden olmuşlardı.
Paşa, 1835 Ekim’inde Dersim üzerine yürüdü. Şeyh Hasanlılar köylerini terk edip dağlık ve ormanlık araziye çekildi. 8 köy af diledi. Bunların tamamı Kemah ve Çemişgezek kazalarına iskân edildi.
Diğerleri Çiftekale denilen gayet sarp ve ormanlık yerde direnişlerini sürdürdü.
Kars Muhafızı Ahmet Paşa tarafından getirilmiş olan Acara askerleri bu kayalığa saldırarak bir kısmını etkisiz hale getirdi. Kaçanlar bu kez Ovacıkköyüne sığındı. Orada ve Mercan ve Köprü boğazları tabir edilen yerlere sığınanlar sonra teslim oldular.
Dersim’de asayiş sağlandı…
CİZRE’NİN ELE GEÇİRİLMESİ
Mardin aşiretleri de, Reşit Paşa’ya itaat etmeyeceklerini, asker ve vergi vermeyeceklerini ve gerekirse savaşa hazır olduklarını bildirerek Revanduz Beyi Mehmet Paşa’dan yardım istediler. Keza… Mısırlı İbrahim Paşa’dan da silah talep etmişlerdi.
Çatışmalar büyüyordu…
Rumeli’de bulunan 6 bin 700 mevcutlu Halit Paşa, Reşit Paşa’nın emrine verildi. Gelişmelerin tehlikeli boyuta ulaşması nedeniyle Reşit Paşa, destek kuvvetlerini beklemeden Mardin üzerine yürüdü.
Bu fırsatı değerlendiren aşiretler, Mardin’e giden yolları keserek Reşit Paşa’yı oldukça zor duruma düşürdü. Tüm zorluklara rağmen harekât başarı oldu.
Fakat isyanlar yayıldı.
Yazdığım gibi Revanduz Beyi Mehmet Paşa bunların en güçlü olanıydı.
Cizre’de kethüda makamındaydı. Güçlenip beyliğin başına geçtikten sonra Revanduz’u kendine merkez yapıp, etrafını surlar ile çevirip nüfuz alanını genişletmişti. Osmanlı valilerinin güçsüzlüğünü fırsat bilerek 1820 yılındaHakkâri, Baban ve Behdinan bölgelerini kontrolü altına almıştı. Ordusunun 10 bin süvari, 20 bin piyadeden meydana geldiği söyleniyordu!
Osmanlı, devlete itaat etmesini sağlamak için “Paşalık” rütbesi verdiği Revanduzlu Mehmet’e, Erbil ve Geviri’nin yönetimini de bırakmıştı.
Ama o durdurulamamıştı.
Revanduzlu; İmadiye Sancağı’nı ele geçirmiş; Şehrizor Eyaleti’nin Koy, Harir ve Köprü kazalarını zapt etmiş; Siirt’e saldırmış ve sadece Elkuş’ta üç yüz kişinin kafasını kesmişti.
Bu dönemde Osmanlı’nın Cizre bölgesinde varlığı hemen hiç yoktu.
Reşit Paşa ile Revanduz Beyi Mehmet Paşa’nın çatışması kaçınılmazdı.
Reşit Paşa’nın ilk hedefi; Revanduzlunun asıl kuvvetini oluşturan Cizre ve Bohtan idi.
Ancak…
1835-1836 yılında bölgede yıllardan beri görülmemiş bir kış yaşandığındanCizre harekâtı bir süreliğine ertelendi.
Kışı Diyarbakır’da geçiren Reşit Paşa sefer için hazırlıklar yaptı.
Bu sırada Harput’ta yine karışıklıkların çıktığını haber alan Paşa kısa bir süre için oraya gitmek zorunda kaldı.
Bunu fırsat bilen Cizre aşiretleri Midyat tarafındaki köyleri yağmaladı.
Ve… 1836 baharında Reşit Paşa harekete geçti. İlk önce Cizre Beyi’ne tabi olan Siirt Mütesellimi Hacı Mehmet Bey üzerine yürüdü.
Daha sonra 25 binden fazla askerle Cizre’ye yöneldi.
Cizre Bey’i Mir Seyfettin amcazadesi Bedirhan Bey ile birlikte Osmanlı askerine direndi; Reşit Paşa’yı iki defa geri çekilmek zorunda bıraktılar.
Ama isyancılar yenilgiden kurtulamadı.
Cizre ve Bohtan harekâtından sonra Reşit Paşa, Revanduz üzerine yürüyerek Mehmet Paşa’nın elinde olan bölgeleri almaya başladı. Ancak…
Bölge dağlık ve oldukça sarp olduğundan Reşit Paşa zorluklarla karşılaştı. Örneğin, Akereh Köyü yakınındaki kaleyi 20 günde alabildi.
Sonunda Revanduz’a vardı.
Başlangıçta sığınmış olduğu kalenin dayanıklı olmasına güvense de Mehmet Paşa af dilemekten başka seçeneği olmadığını anladı.
Bu harekât esnasında 55 kale ele geçirildi.
Bir ayrıntıyı yazmalıyım…
RUSYA KORKUSU
Bu dönemde…
İngilizler, Ortadoğu’da tüm hareketleri yakından izliyordu. Revanduzlu Mehmet Paşa hadisesine de ilgisiz kalmadılar.
Osmanlı’nın başarısızlığı halinde meydana gelecek otorite boşluğundanRusya’nın yararlanma ihtimali oldukça kuvvetliydi.
İngiliz diplomat Richard Wood, Revanduz Beyi Mehmet Paşa ile görüşerek,İran’a güvenmemesi ve Osmanlı ile anlaşmaya yanaşması konusunda onu ikna etti. Mehmet Paşa, hayatının güvenceye alınması ve haklarının padişah tarafından tanınması şartları ile İstanbul’a gitmeye ikna oldu.
Revanduzlu’nun ortadan kaldırılmasından sonra bölgede merkezî otoriteye karşı çıkabilecek güçte kimse kalmadı. Ama…
İngilizler, Osmanlı’dan Revanduz Beyi’nin Osmanlı’ya sadık kalarak bölgedeki varlığını sürdürmesini istedi.
Böylece Rusya’nın etki alanına set çekileceğini düşünüyorlardı.
Bu sebeple…
İstanbul’a gönderildikten yaklaşık 6 ay sonra Mehmet Paşa’nın memleketine yönetici olarak dönmesine izin verildi. Ama dönüş yolunda gizemli bir şekilde hayatını kaybetti!
Sonuçta bölgede asayiş tümüyle sağlandı.
Reşit Paşa artık ayrılıkçı Mısır kuvvetleriyle yüzleşmeye hazırdı. Ancak…
11 Kasım 1836’da Diyarbakır’da öldü. Sur’daki Hz. Süleyman Camii’ndesahabelerin de bulunduğu türbeye defnedildi.
Sonra ne mi oldu?
Bölgede merkezîleşme önemli ölçüde sağlandı; devlet kendini bölgede hissettirmeyi başardı.
Ancak 1839’daki Nizip Savaşı bozgunu her şeyi alt üst etti; birçok fedakârlıklara mal olmuş emekler bu yenilgiyle heba oldu.
Bedirhan Beyi gibi bölgesel güçler yeniden kuvvet kazandı.
Sonra…
Devlet yeniden askeri operasyon düzenledi.
Bedirhan Bey’in yakalanmasından sonra merkezî otoriteyi güçlendirmek amacıyla “Kürdistan Eyaleti” kuruldu!
Sonra…
Ayrıntıları yazmama gerek var mı?
Bugün… Ne olduğunu görmüyor musunuz?