Özgürlük Evi’nin raporunda, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın giderek artan bir şekilde baskıcı politika izlemesi yüzünden durma noktasına gelen AB üyelik sürecinin AB’nin ‘yenilenen çıkarları’ nedeniyle yeniden yapılandırıldığı” belirtildi. Özgürlük Evi, AB’nin mültecilerin Avrupa’ya akışını önlemek için Türkiye’nin yardımını istediğini, bu nedenle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve hükümetin uygulamalarını eleştiren basın kuruluşlarına düzenlenen baskınlara, gazetecilerin tutuklanmasına, Kasım seçimleri öncesi Güneydoğu’da “ayrım gözetmeden” yaptığı askeri operasyonlara göz yumduğunu belirtti.
Raporda, Türkiye’de yolsuzluğun hala büyük bir sorun olduğu belirtildi. AK Parti hükümetin, bu iddiaları reddederek ‘Paralel Yapı’ adı altında Fethullah Gülen Cemaati’ni suçladığı belirtilen raporda, “Yolsuzluk iddialarını doğrulayacak araştırmalar son derece kısıtlı. Parlamento adları yolsuzluğa karıştığı öne sürülen 4 bakanın yargılanmasına onay vermedi” görüşüne yer verildi. Türkiye Anayasası’nda yargı özgürlüğünün kutsallığı bulunmasına karşın, hükümetin yargıç ve savcıları atanması, terfi etmesi gibi konularda yoğun bir etkiye sahip olduğuna değinilen raporda, yolsuzluk iddialarının ardından hükümetin binlerce polis, yargıç ve savcıyı oradan oraya sürdüğü, mahkemelerde daha fazla gücü ele geçirmek için yeni yasalar çıkardığı yazıldı.
Türkiye’de son yıllarda çok sayıda aydın ve gazetecinin özellikle terör suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklandığı belirtilen raporda, hükümetin gazetecilere yönelik saldırılarının sıradanlaştığı, oto sansür ve işten çıkarmalarla sonuçlandığı görüşüne yer verildi. Raporda ayrıca Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün de aralarında bulunduğu 18 gazetecinin gözaltına alındığı dile getirildi. Erdoğan’ın, yaptığı haberleri eleştirmesinin ardından Hürriyet Gazetesi’nin iki kez AKP yandaşlarının saldırısına maruz kaldığı belirtildi. PKK ile çatışmaları haberleştiren 3 yabancı gazetecinin ülkeden çıkarılması da raporda yer aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirenlerin hapis cezası ile karşı karşıya kaldıkları öne sürülen raporda, gazeteciler, lise öğrencileri ve eski Türkiye güzelinin Erdoğan’a hakaret suçlamasıyla hapis yada para cezalarına çarptırıldıkları belirtildi.
Türkiye’de son seçimlere de yer verilen raporda, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) seçim kampanyalarında Türkiye’deki medya tarafsızlığı, oto sansür, devlet imkanlarının Erdoğan’ın seçim kampanyasına harcanması, seçim kampanyalarının finansmanının yeterince şeffaf olmaması ve oy hilesi gibi usulsüzlüklere dikkat çektiği dile getirildi ve “Seçim sürecinde bazı usulsüzlükler olduğu öne sürüldü. Raporda, Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkça AKP için kampanya yürüttü. Ülke içindeki ve uluslararası gözlemciler cumhurbaşkanının tarafsızlığını ihlal ettiğini söylediler” denildi.
TRT’nin seçim sürecindeki yayın politikasına da değinilen raporda, bir devlet kanalı olan TRT’nin, AK parti hükümetinin yayın organı gibi çalıştığı, muhalefete ise çok kısıtlı zaman ayırdığı vurgulandı.
Hükümetin, parlamentoda da bulunan HDP’yi PKK’nın bir kolu olmakla suçladığının belirtildiği raporda, Eylül ve Ekim aylarında HDP’ye ait 200 ofisin sivil çetelerin saldırısına uğradığı, seçimle işbaşına gelen HDP’li 40 belediye başkanının gözaltına alındığı yada görevlerinden uzaklaştırıldığı belirtildi.
Hükümetin binlerce Kürt’ü PKK ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle gözaltına aldırttığı savunulan raporda, insan hakları avukatı Tahir Elçi’nin ‘PKK terörist örgüt değildir’ demesinin ardından öldürüldüğü belirtildi.
Raporda ayrıca Alevilerin tarihsel bir şiddet ve ayrımcılıkla yüzyüze kaldıkları ve AKP’nin bu yöndeki ‘açılım’ sözünün Aleviler için anlamını yitirdiği vurgulandı.
Raporda geçtiğimiz yıl Türkiye’deki şirketlere yönelik vergi denetimi ve baskınlar da gündeme getirildi. Raporda siyasal ve sivil haklar 1’den 7’ye kadar puanlandı. 1 en yüksek 7 ise en düşük puan olarak kabul edildi. Türkiye geçen yıl olduğu gibi bu yıl da siyasal haklardan 3, sivil haklardan da 4 puan aldı.