Mevcut Anayasa’nın darbe sözleşmesi olduğunu söyleyen Bakan Bozdağ, “Milletin kendisini hür hissettiği demokratik bir ortamda milletin temsilcileriyle millet adına normal bir dönemde yapılacak yeni bir anayasaya ihtiyacı vardır. 1982 Anayasası, Danışma Meclisi tarafından yapılmıştır. Danışma Meclisinin bütün üyeleri, Milli Güvenlik Kurulu tarafından seçildiği halde 177 Anayasa maddesinin 125 i,16 geçici maddenin de 12 si Milli Güvenlik Konseyi tarafından bizzat bir kez daha değiştirilmiştir. Akredite Anayasa Komisyonu üyeleri genel kurul üyelerinin yaptıkları yetmemiş onlara güvenmeyenler doğrudan kendi elleriyle Anayasayı yapmayı tercih etmişlerdir. O nedenle mevcut Anayasa bir toplumsal sözleşme değil esasında bir darbe sözleşmesidir” diye konuştu.
“BU ANAYASA İKİ RUHLU ANAYASA HALİNE GELMİŞTİR”
‘Anayasa adeta yamalı bohçaya dönmüştür’ diyen Bakan Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Anayasaya baktığımız zaman bu Anayasanın temel felsefesi içerisinde yasama, yürütme, yargıdan daha da kötüsü aziz milletimizden korku vardır. Anayasamızın her maddesi, her paragrafı her nokta ve virgülü adeta devleti millete karşı tahkim etme anlayışla milleti tehlike ve tehdit gören bir anlayış çerçevesinde tehlike ve tehdidi bertaraf etme psikolojisi ile inşa edildiğini görüyoruz. O nedenle Türkiye’de yeni Anayasanın güven üzerine öncelikle milletimize, yasamaya, yürütmeye, yargıya ve herkese güven üzerine inşa edilme gerekliliği ortadadır. Korkan Anayasa değil, korkak Anayasa değil aksine milletine güvenen, milletine dayanan özünü milletin iradesinden alan millet sözleşmesine Türkiye’mizin ihtiyacı vardır. Aradan geçen zaman içerisinde Anayasamız 17 defa değişikliğe uğramış ve bu sırada maddelerinin yarıdan fazlası değişmiştir. Anayasa adeta yamalı bohçaya dönmüştür. Artık bu yamalı bohçanın yeni bir yamayı tutma imkanı da ortadan kalkmıştır. Mevcut Anayasanın yapılan değişiklikler sonucu insicamı bozulduğu gibi ruhi psikolojisi de bozulmuştur. Bu Anayasa iki ruhlu Anayasa haline gelmiştir. Bir yandan darbecilerin ruhunu taşıyan Anayasa kuralları, öte yandan bu ruhu yok etmek için yapılan uğraşlar sonucu değiştirilen demokrasi ve özgürlük ruhunu yansıtan değişikliklerdir”
“MEVCUT ANAYASA’YI DÖNÜŞTÜRE DÖNÜŞTÜRE DAHA ÖZGÜRLÜKÇÜ ANAYASA HALİNE GETİREMEYİZ”
Bozdağ, “Esasında geçen süre anayasa ve milletle kavgası yanından bu iki ruhunda kavgasına şahit olmuştur. Artık değiştire değiştire mevcut anayasayı, millete güvenen ve dayanan bir anayasa haline getiremeyiz. Mevcut anayasayı değiştire değiştire insan hak ve hürriyetlerine dayanan bir anayasaya çeviremeyiz. Artık mevcut Anayasa’yı dönüştüre dönüştüre daha özgürlükçü Anayasa haline getiremeyiz. Artık mevcut anayasayı dönüştüre dönüştüre daha demokratik, hukukun üstünlüğünü esas alan yeni bir anayasaya inkılap ettiremeyiz. Çünkü darbecilerin ruhu her maddesinde, her fıkra ve satırında yatmaktadır. Yapmamız gereken bu ruhu öldürmektir. Artık Türkiye’nin bu ruhun tekrar tekrar hortlamasından kurtarmak vakti gelmiştir. O nedenle, bu ruhu yok edecek bir Anayasa’ya ülkemizin ihtiyacı vardır. Bu nedenle de bu anayasayı artık tarihin çöplüğüne havale etmek yerine yeni bir anayasayı inşa etmek son derece önemli ve kaçınılmaz bir vazife halini almıştır” ifadelerini kullandı.
“MUHALEFET PARTİLERİ BAŞKANLIK SİSTEMİNİ TARTIŞMAKTAN KORKUYOR”
Başkanlık sistemine yönelik açıklamalarda bulunan Bozdağ, konuşmasında şunları kaydetti: “Anayasal sistemimiz kuvvetler ayrılığı sistemine etkin bir garanti sunamamış, bunun yerine sandıktan çıkan iktidar gücünün vesayet odaklarınca frenlenmesini esas almıştır. Sivil askeri, yargısal vesayeti besleyen bu mekanizma, dönemsel olarak değişken etki ve ağırlıklarıyla otonom iktidarlarında önünü açmıştır. Devlet gücünün işlevsel olarak güçlenmesi, bu gücün hukukun sınırları içerisinde uyum ve ahenk içinde kullanımını gerekli kılan kuvvetler ayrımı prensibi zaman zaman yerini kuvvetler arasındaki çatışma, çekişmelere ülkede siyasi istikrarsızlıklara, kaoslara, kargaşalara da yol açmıştır. Siyaseti bir avuç seçkinin önceliklerine göre tayin edilmiş makul ve makbul sınırlar içinde tutma amacına özgülenmiş bu kurgunun değiştirilmesi artık kaçınılmazdır. Ayrıca siyasetin kriz değil istikrar üreten bir mekanizmaya dönüştürülmesi hayati bir önem taşıyan bir öncelik halini almıştır. Sayın Cumhurbaşkanım yeni anayasa yapılırken, temel tartışma konularının başında bu anayasanın hangi hükümet sistemi üzerine bina edileceği tartışmasıdır. Dünyanın her ülkesinde yeni anayasa yapılırken yapılan temel tartışmaların belki de birincisi hangi hükümet sistemini tercih edeceğiz? Zira anayasanın diğer maddelerinin tamamı tercih edilen bu sisteme göre şekillendirilmesi gerekmektedir. Ama maalesef Türkiye’mizde hükümet sistemi tartışmalarının yapılmasında dahi rahatsız olan bir siyasal anlayışın bir iklimin olduğunu da bazı çevrelerde görüyoruz. Anayasa yaparken hükümet sistemini hiç tartışmadık diyerek bir anayasa yapanların geleceğe güçlü ve milletin iradesiyle tam anlamıyla benimsenmiş kuşatıcı bir anayasa bırakmalarının mümkün olduğunu söylemek kolay görünmemektedir. O yüzden Türkiye hükümet sistemini tartışmalarından korkmamalıdır. Ana muhalefet partisi diğer muhalefet partileri başkanlık sistemini tartışmaktan korkuyorlar. Neden korkuyorlar diye baktığımızda esasında bu sistemin milletimiz tarafından öğrenilmesinden korkuyorlar. Çünkü tartışıldığında millet görür siz neden buna karşı çıkıyorsunuz diye onları hizaya çekeceklerinden endişe ediyorlar”
“TÜRKİYE’DE BİR KUVVETLER BİRLİĞİ UYGULAMASI VAR”
Bakan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Neden buna karşı çıkıyorsunuz diye onları sigaya çekeceklerinden endişe ediyorlar. Esasında Türkiye’de hepimizin arzu ettiği yasama ve yürütmenin birbirinden tam ayrı birbirine karşı tam bağımsız olduğu siyasi istikrarı olan güçlü iktidarı kuran iyi yönetimle milletin huzur ve refahını daha güçlü bir şekilde tesis eden bir hükümet sistemi anlayışıdır. Dünyada bunu en iyi tesis eden yegane sistem başkanlık sistemidir. Sayın Cumhurbaşkanım bugün Türkiye de parlamenter sistem uygulaması vardır. Parlamenter sistemde hepimiz biliyoruz ki yasama yürütme ayrılığı vardır ama işin doğrusu algıda bu böyledir. Anayasaya baktığımızda iç tüzüğe baktığımızda bugün Türkiye de yasama yürütme bugün birbirinden tam ayrıdır kim diyorsa büyük bir yanlışın içerisindedir. Esasında Türkiye de kuvvetler ayrılığı değil kuvvetlerin yürütmede birleşmesi hatta daha ilerisini ifade etmek istiyorum. Yürütmenin emrinde bir yasamanın varlığı söz konusudur. Bugün itiraz etmemiz gerekiyorsa hep beraber buna itiraz etmemiz lazım parlamentoda çoğunluğun dışında hükümet çıkma ihtimali var mı? Yok. Anayasa ve diğer komisyonlardan iktidara rağmen bir maddenin değiştirilmesi kanunu mümkün mü? Değil genel kurulda iktidara rağmen bir gündemin oluşturulması mümkün mü? Değil, şu anda görüşülen kanunların neredeyse yüzde doksan dokuzu tasarılardan oluşuyor. Hükümet oturmadığı zaman muhalefet dahi görüşmeyi istemiyor bu gösteriyor ki Türkiye’de bir kuvvetler birliği uygulaması var ve kuvvetinde yürütmenin emrinde olduğunun gösteren somut düzenlemeler uygulamalar vardır.
Buna öncelikle muhalefetin itiraz etmesi lazım. İktidarın değil onların itiraz edip etkin bir yasama etkin bir denetim için kanun yasama ve yürütmenin birbirinden ayrılması birbirine karşı bağımsız olması için onların sesini yükseltmesi lazım ama maalesef muhalefetin sesini yükseltmediği konuda Türk milleti sesini yükseltiyor ben eminim ki Türkiye eninde sonunda bir değişikliğe gidecek ve başkanlık sistemine geçecektir. Türkiye Başkanını da bu kadrolardan arasından seçecektir”
Ümit KOZAN / ANKARA, (DHA)
Adalet Bakanı Bozdağ, sanayicilere yargıda yapacakları reformları anlattı
ADALET Bakanı Bekir Bozdağ, İstanbul Sanayi Odası’nın aylık olağan meclis toplantısına katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Bozdağ, yargının içinde bulunduğu sorunların çözümü için hayata geçirmeyi planladıkları projeleri anlattı. Şu anda Türk yargısının çok büyük bir iş yükü altında olduğunu söyleyen Bozdağ, “İş yükünün yoğunluğu adaletin zamanında tesis etmesine engel olduğu gibi, adaletin doğru tecelli etmesine, terazinin doğru tartmasına da büyük bir engel olmaktadır” dedi.
“İŞ YÜKÜNÜ AZALTMALIYIZ”
En önemli önceliklerinin mahkemelerdeki iş yükünü azaltmak olduğunu vurgulayan Bozdağ, “Yargıya gitmeden uzlaşmazlıkların çözümünü sağlayan yeni mekanizmalar kuracağız” dedi.
Bozdağ, “Yargıda alternatif çözüm yöntemlerini daha etkin bir şekilde uygulayacak, kapsamını genişletecek önemli reformlara önümüzdeki günlerde imza atacağız… Hakim ve mahkeme sayısı artırılmadan yargıyı hızlandırma imkanınız yok. Son 12 yıl içerisinde hakim ve savcı sayımızı yüzde 57 oranında, mahkeme sayısını da adli yargıda yüzde 68 oranında, idari yargıda da yüzde 41 oranında artırmış olduk” diye konuştu.
İSTİNAF MAHKEMELERİ
2004 yılında istinaf yargı yolunun yasal altyapısının oluşturulduğunu, ancak bugüne kadar hayata geçirilemediğini belirten Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “20 Temmuz 2016 itibariyle istinaf yargılamasını fiilen hayata geçirecek adımı atıyoruz” dedi.
Bu mahkemelerin bir denetim yolu olmadığını, ikinci derece yargılama mahkemeleri olduğunu dile getiren Bakan Bozdağ, istinaf mahkemelerinin Yargıtay ve Danıştay’ın önünde olmayacağını, ikinci derece yargılama yapan mahkemeler olacağını söyledi.
Bozdağ, “‘İstinaf gelirse yargılama süreleri daha uzar’ eleştirileri yapılıyor. Bu doğru değil, Bu eleştiriyi yapanlar esasında istinafın ne anlama geldiğini bilmeyenlerdir. İstinaf geldiği zaman yargı hızlanacaktır. Neden hızlanacaktır? Çünkü ceza yargılamasının yüzde 91’i, hukuk yargılamasının yüzde 98’i, idari yargılamanın da yüzde 80’i istinafta kesinleşecektir. Yargıtay’a ve Danıştay’a dosyalar gelmeyecektir” diye konuştu.
“PİYANGODAN ÇIKAR GİBİ MAHKEME ÇIKMAYACAK”
Türkiye’nin ihtisas mahkemelerini de çoğaltması gerektiğini söyleyen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Biz gerekli değişiklikleri yaptık. HSYK birden fazla konuda, birden fazla mahkemenin olduğu yerlerde, hangi mahkemelerin hangi tür davalara bakacakları yetkisine sahiptir. Piyangodan çıkar gibi mahkeme çıkmayacak, herkes hangi mahkemeye gideceğini bilecek” dedi.
“MAHKEME NE ZAMAN BİTECEK?” BELGESİ
Yargıda zaman yönetimi diye yeni bir adımı da hayata geçireceklerini vurgulayan Bozdağ, “Türkiye’deki dava süreleri gerçekten uzun. Bizim bunu kısaltacak adımlar atmamız lazım. Projemizi hayata geçirdiğimizde, bir vatandaş savcıya başvurduğunda, mahkemeye dava açan bir vatandaş, davasını açtığı, şikayette bulunduğu anda, işinin ne kadar sürede sonuçlandırılacağına dair kendisine bir belge verilecek” dedi.
Özgür ALTUNCU – Yaşar KAÇMAZ / İstanbul, (DHA) –