Görüntüde, PKK’ya, PYD’ye, IŞİD’e, ABD’ye, Rusya’ya, BM’ye efeleniyoruz!..
Alayına racon kesiyoruz…
Peki, neden bu kadar şehit veriyoruz?..
Sanki, Cizre, Silopi, Nusaybin 30 yıldır PKK’nın elinde, biz oraları fethediyoruz gibi görüntü veriyoruz!..
PKK’dan kurtardığımız mahallelere bayrak dikiyoruz!..
Vücudumuzu saran idrak yolları iltihaplanması hastalığı kansere dönüştü!..
Dikkat ederseniz; birileri sürecin yeniden başlamasını dillendiriyor. Neden bu kadar şehit?.. Neden bu kadar acı?..
* Beceriksiz, politize edilmiş istihbarat.
* Beceriksiz terörle mücadele stratejileri.
* En önemlisi siperde olanın dışarıdan gelene göre daha avantajlı ve süreç içinde hazırlanmış olması…
* Bu saydıklarımdan daha da önemlisi güvenlik güçleri terörle mücadele ederken siyasilerin imaj peşinde olmaları.
* Güvenlik güçlerine şehirleri temizlemesi konusunda acele etmesi için baskı kuruluyor.
Bataklığa düşünce üstün çamur olur. Önemli olan içinde durduğun toprağı kurutup bataklık haline getirmemek…
R. Erdoğan, başkan olmak istiyor. Halifeliği getirecek başkanlık artık Erdoğan için elzem hale gelmiş durumda. Erdoğan, eyaletler üzerine kurulu başkanlığın geldiğinde ülkenin bölünmeyeceği garantisini vermek ve içimizi soğutmak için de “üniter başkanlık” diyerek yol almaya çalışıyor.
Saray, başkanlığı getirecek anayasa değişikliği çalışmaları için Ahmet Hocanın önüne Haziran ayı sonuna kadar süre koydu. Erdoğan’ın operasyonları hızlandırmasındaki sebep referandum/seçim çalışması. Saraydaki, R. Erdoğan-Abdullah Gül zirvesine bir de bu pencereden bakın. Saray zirvesinden ve daha sonra Bülent Arınç’ın evinde gerçekleşen Gül-küskünler buluşmasından edindiğim izlenim; “kardeşlik” masallarında yeni bir evreye doğru gidiliyor. Bir işaret fişeği atayım; Abdullah Gül kardeşi Macit Gül’ü “kardeşleri” Bülent Arınç, Hüseyin Çelik ve Sadullah Ergin’den daha çok sever. Erdoğan bu durum üzerinden Abdullah Gül ile yeni bir “kardeşlik” hukuku inşa edebilir. Bülent Arınç, 2002 yılında Abdullah Gül’ün Başbakan, 2007’de de Cumhurbaşkanı olmasından sonra tekrar tekrar yaşadığı derin hüsran dolu günlerine geri dönebilir.
Peki, R. Erdoğan “niye bu kadar bastırıyor” derseniz onun da açıklamasını şöyle yapabilirim; Terör örgütü ile tekrar masaya oturulduğunda baskı kurmak. Çünkü biliyor ki; karlar eridiğinde örgüt eylemlerini daha da yayacak ve şiddetlendirecek. Bu da seçim veya referandum öncesi hiç olmaz…
Tam bu noktada yer vereyim; Ankara’da derin devlet koridorlarında fısıltı halinde konuşuluyor. İddia o ki; “Barzani’ye gönderilen bir özel elçi ile PKK’nın bahar aylarında eylemlerini artırmaması için ara bulucu olması” istendi.
Hâlâ gündemde olan Leyla Zana-Erdoğan görüşmesi ne olacak? Bu açıdan bakıldığında çok önemli. Bilinmez!.. Belki de sessiz sedasız bir yerlerde bu görüşme gerçekleşmiş de olabilir…
Suriye kuzeyinde kurulan Kürt devleti ile ilgili olarak nasıl bir bataklığa düştüğümüzü daha iyi anlayabilmeniz için bir de istihbarat bilgisi vereyim;
El Muhaberatın 5 bin civarında istihbarat elemanı PKK/PYD için çalışıyor. Bunların bir bölümü Suriye’de(Kobani), Kandil’de. Türkiye’de terör bölgesinde faaliyet gösteren El Muhaberatçıların sayısı ise azımsanmayacak ölçüde.
“Eyy Suriye”…
“Eyy Irak”…
“Eyy İran”…
“Eyy Rusya”…
“Eyy Birleşmiş Milletler”…
“Eyy İsrail”…
“Eyy Amerika”…
Derkeen;
Sap gibi kaldık ortada!..
“Bizimle dalga geçen” kim acaba?..
Alnımızda enayi mi yazıyor!..
yeniçağ