On gündür firardaydım; yeniden kürkçü dükkanındayım:
Merhaba…
Gezici Araştırma Şirketi, Türkiye genelinde “halkın en çok güven duyduğu” isimleri araştırmış… Benim yazmadığım günlerde de sonuçları yayınladı.
Durum resmen facia!
***
Şirketin adamları ellerinde anket formlarıyla sokağa çıkmışlar; 7 coğrafi bölgede, 38 il ve 89 ilçedeki 114 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü, yarısı kadın 4 bin 860 denekle, yüz yüze görüşmüşler. Soruyu ucu açık sormuşlar, hiçbir şık vermemişler:
“Türkiye’de en çok güvendiğiniz kişi kim?”
***
İlk 30 kişi arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan yok, Başbakan Davutoğlu yok, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yok, MHP Genel Başkanı Bahçeli yok, HDP Genel Başkanı Demirtaş yok…
Eski cumhurbaşkanları, eski başbakanlar, eski parti başkanları da yok…
Kısacası… Eski ya da yeni siyasetçi yok!
Bürokrat yok…
Hukukçu yok…
Sivil toplum örgütü yöneticisi yok…
Asker yok, polis yok, akademisyen yok, edebiyatçı yok, besteci yok, ressam yok, heykeltıraş yok!
***
Peki; kim var?
Öncelikle dokuz köşe yazarı var…
Listenin 28’inci sırasındaki “yazar”; inanması zor ama “Jöleli” namıyla tanıdığınız Cumhurbaşkanı’nın Başdanışmanı Yiğit Bulut…
Araştırma şirketinin yetkililerinden rica ediyorum:
Bu adamı hangi ilimizde yaşayan, hangi cinsten ve yaş kuşağından vatandaşlarımız güvenilir buldu; lütfen açıklasınlar…
Sonra… Ertuğrul Özkök… O da 14’üncü sırada… Hani; “Benim evimin duvarında da Atatürk posteri yok” diyebilecek kadar dünyadan kopuk kalem erbabı…
Taha Akyol var bir de… Kaç kişi yazdıklarını okuyor; bilmiyorum ama sürpriz yumurtadan o da çıkmış…
Ayrıca Fatih Altaylı, Ahmet Hakan ve İlber Ortaylı… Bu isimler gerçekten “en güvenilir 30 kişi arasında” olmayı ne kadar hak ediyor; siz karar verin!
Listede itiraz edilemeyecek isimler de var; çok şükür!
Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun…
***
Bu dokuz kişiyi televizyon yıldızları izliyor:
Acun, Beyazıt, Ahmet Kural falan…
Yedi de şarkıcı var:
Orhan Gencebay, Murat Boz, Seda Sayan, Hülya Avşar, Sıla, Sibel Can, Gülben Ergen…
Oyuncuların sayısı dört:
Kıvanç Tatlıtuğ, Kadir İnanır, Şahan Gökbakar, Türkan Şoray…
İki de spor adamı:
Fatih Terim, Aziz Yıldırım…
Ve… Bir komedyen: Cem Yılmaz!
***
Bu tablonun özeti şu:
Vatandaşın önemli bir bölümü gerçek dünyadan kopmuş; “beyaz cam”da yaşıyor…
Ne siyaset umurunda, ne terör, ne akan kan, ne adalet, ne de ülke!
Vatandaş sanal aleme kendisini öyle kaptırmış ki oy verdiği siyasetçiye bile güvenmiyor!
Yani… Hülya Avşar’ın, Sibel Can’ın, Gülben Ergen’in, Orhan Gencebay’ın, Kadir İnanır’ın enkazları bile, “gerçek dünyanın kahramanları”na nal toplatıyor.
***
Ne diyeyim; bu sonuç, tüm “güvenilmeyenler”e düdüklü tencere kapağı olsun!
156+236!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Hasret Doğan’da… Sizin de Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey…
Yılmaz Güney’in şu sözünü çok beğenirim:
‘Babam derdi ki midenizi başkasının ekmeğine, sırtınızı başkasının elbisesine ve cebinizi başkasının parasına alıştırmayın…’
Bu sözü sizin de bilmenizi istedim.”
GÜNÜN SORUSU
Cübbeli Ahmet’in Instagram ve Twitter hesaplarından paylaşılan fotoğrafa, “Hocamız, İslam coğrafyasında yaşanan sorunlar ile alakalı konularda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile istişare ettiler” notu düşülmüş… Sorum Cumhurbaşkanı’na:
Beyaz kadın ticareti suçundan hüküm giyen ve dini ticarete alet etmeyi alışkanlık haline getiren bir sabıkalı ile “istişare” etmeyi kendinize ve Cumhurbaşkanı olduğunuz bu devlete nasıl yakıştırabildiniz?
BU ÜLKE DEV BİR DERGAHMIŞ!
Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre “dergah”, belli bir tarikattan (Allah’a ulaştıran yol) olanların toplandıkları yer anlamına geliyor.
Buralarda anayasa, yasa, yönetmelik falan yok!
Tarikat ilkeleri ve kuralları geçerli…
Dergahların diğer adı da tekke…
Tekkeler Atatürk’ün isteğiyle, 13 Aralık 1925’te yürürlüğe giren 677 sayılı “Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılmasına Dair Kanun” ile yasaklanmış yerlerdir.
Üstelik bu kanun bir “Devrim Kanunu”dur; Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece kimse dokunamaz!
Hal böyleyken Başbakan Davutoğlu Pazar günü Erzincan’da bir cemevi ziyareti sırasında, “Bu ülke büyük bir dergah” cümlesini kurdu.
Bu söz bile AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerine devam ettiğinin kanıtıdır! Partinin kapatılmasına, Başbakan’ın Yüce Divan’a götürülmesine yeter de artar!
Tabii; Yargıtay Başsavcısı harekete geçerse…
***
Bir çift söz de Başbakan’a:
Atatürk, tekkeleri yani dergahları kapattı; siz bütün ülkenin dev bir dergah olduğunu söylüyorsunuz…
Ne Türkiye Cumhuriyeti, “Allah’a ulaştıran yol” safsatasını savunanların toplandığı bir dergahtır; ne de siz “tarikat şeyhi”siniz.
Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.
Böyle devletlerin toprağına da dergah değil, “vatan” denir!
Aklınızı başınıza alın!
GÜNÜN İSYANI!
İşçi haklarını savunmayı bırakıp koskoca örgütü, PKK’nın kalkanı haline getiren Kani Beko, yeniden DİSK Genel Başkanı seçilmiş… İsyanım DİSK delegelerine…
Kürt ırkçılığı yapmanın solculuk olduğuna sizi kim, nasıl inandırdı?
Aydınlık