ANALİZ
Madem herkes düşman o zaman dur bir düşün!
Art arda gelen terör olayları hükümeti bunaltmış durumda.
Saray ayrı taraftan, hükümet ayrı taraftan çaresiz açıklamalar yapıyor.
Dışarıda hiç itibarı kalmayan saray ve hükümet can havliyle her zamanki gibi iç politikaya oynuyor ve “olağanüstü başarısızlığı” dünyanın bize düşman olmasına bağlamaya çalışıyor.
İç politikada bu açıdan başarı sağlandığını söyleyebilirim.
Ne olup bittiğini anlamayan milyonlar “düşmana karşı omuz omuza olmalıyız” şiarından yola çıkarak iktidara nefes aldırıyor.
Saray ve iktidarın bu zor durumunda yandaş yalaka kalemler, sözcüler durumu kurtarmak ve halkın beynini daha da yıkamak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
Dün neredeyse bütün bu tür insanların toplandığı gazetelere baktım.
Yorumlarda ortak yönler şöyle;
Rusya düşürülen jetinin intikamını almak için teröre destek veriyor.
Amerika Müslümanlara karşı PYD’yi kullanıyor.
Rusya PYD’nin Kuzey Suriye’de koridor açması için muhalefeti bombalıyor.
Birleşmiş Milletler PYD’yi bombalamamızı durdurmamızı istiyor.
Avrupa Birliği üç maymunu oynuyor.
Esad istihbarat örgütü El Muhaberat üzerinden Türkiye’de terör eylemleri yaptırıyor.
Bunlar bir günde yayınlanan “ağlaşmalar.”
Bunun ötesine bakalım;
İran’la aramız kötü.
Ermenistan Rus askerinin yığınak yapmasına izin veriyor.
Irak tamamen sırt çevirdi, Başika nedeniyle her an bir silahlı saldırı yapabilir.
Suriye, arkasına Rusya’yı da aldıktan sonra fütursuzca davranma güveni kazandı.
Mısır’la aramız rezalet.
Çin bizden yana değil.
Ukrayna, Başbakan’ın ziyaret günü BM toplantısında aleyhimize oy kullandı.
Peki, bu durum neden böyleymiş?
Çünkü Türkiye artık eskisi gibi değilmiş, çok güçlenmiş, bu da herkesi korkutuyormuş. Türkiye’nin önü kesilmek isteniyormuş.
Millete yutturulmak istenen tez bu.
Oysa bir durup düşünmek gerekmiyor mu?
Hiçbir konuda, hiçbir ülke yanımızda değil artık.
Bunların hepsi kötü, hepsi Türkiye’den korkuyor, hepsi Türkiye’yi engellemeye çalışıyor.
Ve tek doğru biziz.
Öyle mi?
Saray ve hükümet bu saçmalığı sırf iktidarda kalabilmek umuduyla halkın beynine sokmaya çalışacağına “Bu kadar düşmanı nasıl biriktirdim” diye düşünmek ve bütün politikalarını gözden geçirmek zorundadır.
ÖNERİ
Suriyelilere vatandaşlık hakkı kararı durdurulmalıdır
Artık Suriyeli göçmenin olmadığı yer yok.
Türkiye’nin en ücra köşelerinde bile Suriye’den kaçanların yaşadığını görüyoruz.
İlk başlarda 100 bin kişilik bir göç dalgası olacağı tahmin edilmişti.
Hesaplar tutmadı. 100 bin derken Suriyeli sayısı milyonları buldu.
Şimdi iktidar ne yapacağını şaşırmış halde.
İlk başlarda “Biz öyle milletiz ki, bizden aman dileyene kucak açarız” edebiyatı çok prim yapmıştı ama şimdi o da toplumda tepki toplamaya başladı.
Hükümet ise çaresizlik içinde Suriyelileri geri de gönderemediği için vatandaşlık hakkı vermeye başladı.
Eğer Suriye krizi uzarsa bir süre sonra milyonlarca “yeni vatandaşımız” olacak.
Yanlış ve bir kişinin hırsına bağlı dış politikamızın bizi içine çektiği bataktan kurtulmanın yollarından biri Suriyelilere vatandaşlık hakkı verilmesinin durdurulmasıdır.
Suriyeliler ülke çapında kontrol altına alınmalı ve kendilerine “savaştan sonra ülkelerine geri dönecekleri” iyice anlatılmalıdır. Türkiye eğer fedakârlık yapmaya devam edecekse şu anda misafir edilen insanlara iyi davranmalıdır.
Vatandaşlık hakkı Türkiye’yi cazibe odağı haline getirmektedir. Bu da saldırıya uğrasa da uğramasa da yoksul yüz binlerce Suriyelinin “umut olarak gördüğü” Türkiye’ye geçmesine neden olacaktır.
Artık AKP’lilerin bile “Galiba dış politikamız yanlış, yeni bir şeyler yapılmalı” dediği aşamadayız. İlk kararlardan biri bu olmalı.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
İnsanlarımız ölüyor, iktidar “gördün mü?” deme telaşında
Ankara’daki korkunç terör saldırısından sonra ekranlara gelen iki görüntü beni çok rahatsız etti.
Önce Başbakan sonra da Cumhurbaşkanı Genelkurmay’ı ziyaret ettiler.
İkisi de aynı sözleri söylediler.
“Bu eylemi yapan PYD’dir. PYD’yi hâlâ terör örgütü kabul etmeyen ülkeler bunu görmelidir.”
Bu mudur yani o vahşi saldırının özeti?
Saray ve iktidar farkında değil galiba, Türkiye terör örgütlerinin cirit attığı ülke haline geldi.
Önemli olan budur.
Bombayı kimin patlattığı artık anlamını kaybetti. PYD veya PKK veya IŞİD veya veya. Örgüt adı ne fark eder ki?
Artık Irak’ta, Suriye’de bile terör bombaları patlamazken, sadece Türkiye’de terör eylemleri yapılması bir yönetim aczinin sonucudur, yanlış politikaların sonucudur, herkesle düşman olmanın sonucudur.
Saraydaki ve Başbakan “Gördün mü, terör örgütü saymadığınız PYD patlattı bombayı” diyerek dünyayı utandıracağını ve terörü önleyeceğini mi düşünüyor acaba? Yoksa Türkiye’yi bir terör platformu haline getiren yanlışlarını örtbas etmek için halkın beynini mi yıkamaya çalışıyorlar?
ŞAŞIRDIM
Bir başsavcıya bu açıklama yakışmaz
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak son terör olayı ile ilgili yapılan soruşturma konusunda bilgi verirken “Ayrıntılı açıklamaları sayın devlet büyüklerimiz yapacaktır” dedi.
Sonra sanıyorum söylediğinden kendisi de rahatsız olarak “Tabii biz de yapabiliriz” cümlesini ekledi.
Demokrasinin temel dayanağı yasama-yürütme-yargıdır. Cumhuriyet Başsavcısı yargı ayağının en önemli temsilcilerinden biridir.
Eğer “devlet büyüğü” diye bir kavram varsa zaten kendisi de bu sıfatla anılması gereken bir makamdadır.
Bu nedenle bir başsavcının “açıklamayı devlet büyüklerimiz yapacaktır” demesi kendi durumunu da inkâr anlamına gelir.
Ancak burada sanıyorum iktidarın yargıyı tamamen kontrol altına aldığı iddialarını doğrulayan bir durum söz konusu.
Başsavcının sözünü ettiği “devlet büyükleri” herhalde Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri ve Adalet Bakanlarıdır.
Cumhurbaşkanını hariç tutalım, diğerleri “devlet büyüğü” değil “hükümet büyüğü” olarak anılabilir.
Oysa savcı kendisini sıradan bir memur konumuna düşüren açıklama yapmaktan sakınmıyor hatta belki de böyle yaparak iktidara olan yakınlığını kanıtlamaya çalışıyor. Yazık.
KOMİK
Suudi Arabistan’ın dediğine bakın
Suudi Arabistan biliyorsunuz radikal İslamcı teröre karşı bir askeri ittifak kurdu. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu ittifakta yer alıyor. Eğer bir operasyon yapılırsa bizim askerimiz Suudilerin komutasına girecek.
Suudiler bir süredir Suriye topraklarında bir kara harekâtı yapacağını söylüyor.
Perşembe günkü yazımda “Suudiler kara harekâtı yapacaksa toplanma yeri neresi olacak?” diye sormuştum.
Tabii ki Türkiye olacak zaten başka yer yok da, dün gelen bir haber çok komikti.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyr, ülkesinin Suriye’deki muhtemel bir kara operasyonunu Esad’a karşı değil, IŞİD’e karşı yapacağını açıkladı.
Peki, bu nasıl olacak? Suudi askerleri gelecek, Suriye’ye girecek, IŞİD’i vuracak.
Bu aynı zamanda Esad’a destek değil mi?
Suudiler kara harekâtına başlarsa emrindeki bizim asker de Suriye’ye girmiş olacak.
Esad’ı kurtarmak için yani?
YENİ ÖĞRENDİM
Artvin’e tüm Türkiye’den insan akını
Türkiye’nin doğa harikalarından Artvin’de altın arama madeni açılmasına tepki gösteren ve durdurulmasını isteyen on binlerce insan, asker ve polisin coplu, tazyikli sulu ve gazlı müdahalesi sonucu şimdilik amacına ulaşamadı.
Asker ve polis madene giden yolları protestoculardan tamamen arındırdı ve “milletin a…sına koymakla ünlü” bir işadamının herhangi bir zarar görmesi engellendi.
Artvin halkı şimdi kent içinde protestosunu sürdürüyor ve doğa katliamının durdurulması için destek bekliyor.
Artvin Türkiye’nin Kuzey Doğu’sunun ucundaki bir kent. Ulaşması o kadar kolay değil. Ancak dün öğrendim, Türkiye’nin birçok yerinden geceden itibaren binlerce insan otobüslerle Artvin’e doğru yola çıkmışlar.
Bugün ve yarın Artvin’de ülkenin her yanından koşup gelen en gelen duyarlı insanlarla birlikte büyük protesto gösterileri yapılacak.
Ben de buradan hükümete sormak istiyorum. Her fırsatta milli iradeden söz ediyorsunuz. Artvin halkı böyle bir maden açılmasını istemiyor. Artvin’deki milli iradeye niye kulak vermiyorsunuz. Her şey para mıdır, çıkar mıdır, rant mıdır? Şunu unutmayın ki yerin altı değerli olabilir ama üstündeki değerleri yok ederseniz altındakinin de önemi kalmaz.