Gündemde PKK var…
Gündemde PYD var…
Gündemde Suriye var…
Bunlarla ilgili tartışmaları, değerlendirmeleri, analizleri hangi bilgilerle yapacağız?
Şaşırtıcı bir sessizlik var. Pek çok kimse “kitap yokmuş” gibi davranıyor!
“İmralı Notları” kitabından bahsediyorum.
Kitabın “yazarı” olarak, Abdullah Öcalan gözüküyor.
Kitapta, 3 Ocak 2013 ile 14 Mart 2015 tarihleri arasında yapılan İmralı görüşmelerinin tutanakları var.
Bugün konuştuğumuz, tartıştığımız ve büyük tepki gösterdiğimiz kişilerle-olaylarla ilgili çok bilgi var. Ama nedense bir ölüm sessizliği var. “Dava açılır”diye mi korkuluyor?
Biliyoruz ki:
Milliyet gazetesinin başına, tam üç yıl önce “İmralı Zabıtları”nın küçük bir bölümünü yayınladığında neler gelmişti. Genel yayın yönetmeni kovulmuş ve gazete sahibi Erdoğan’dan af dileyip hüngür hüngür ağlamıştı!..
“İmralı Notları” nasıl kitap oldu? Devlet bunu kabul etti mi?
İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir istihbarat birimi olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı görevlisi İmralı’daki görüşmede şöyle diyor:
“Tabii buradaki çalışmaların sonuca ulaşması için, demin de söyledim, herkesin iyi niyetli olması lazım. Ama şimdi Avrupa’da burada yapılan görüşmelerin tutanakları kitap haline getirilmiş. Onun içerisinde mektuplar var. Fakat bunların dışarıya yansımaması konusu daha önce de konuşulmuştu. Bu durum bizim için zorlayıcıdır. Hatta mektup trafiğini bitirebilir.”
Görüşmede bulunan Sırrı Süreyya Önder şu yanıtı veriyor:
“Bu konuda bize herhangi bir çekince belirtilmedi. Daha önce yaptığımız görüşmelerde Başkan (Öcalan) buradaki görüşmelerin bir kitap haline getirilebileceğini önerdi. Heyetimize herhangi bir çekince aktarılmadığı için arkadaşlar sadece kadrolara ulaştırılmak üzere bir kitap haline getirilmesine karar verdiler. Bu konudaki hassasiyeti de paylaşırız.”
“İmralı Notları” geçen
kasım ayında Almanya’da çıktı.
Öcalan’a göre
Bugün… “İmralı Notları” kitabını yazmamın gündemdeki bir olayla ilgisi var.
29 yurttaşımızı katleden terörist için Van’da kurulan taziye evine giden HDP Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk’ün bu çirkin davranışı gündemde. Peki…
Hiç düşündünüz mü? HDP milletvekilinin bu insanlık dışı tavrını Öcalan acaba nasıl değerlendirirdi?
Kitapta bunun ipucu var:
Öcalan : Dicle Üniversitesi’ndeki olaylara değineceğim. Deyin ki, Öcalan buna çok öfkelendi. Aysel (Tuğluk) hem eşbaşkan hem de siyasetçi olarak ciddi yetersizlikler sergiledi. Böyle siyaset ve eşbaşkanlık olmaz. Aysel kafasından cam şişeyle yaralandı, hem de Diyarbakır’da! Cam şişe yerine bomba olsaydı bu süreç bitmişti. Gerçekten de öfkelendim. Çok öfkeliyim. Belediyesiyle, siyasetçisiyle bütün Diyarbakır bundan sorumludur. Gültan’la (Kışanak) Selahattin’i (Demirtaş) izledim. Gültan yaratıcıdır demiştim. Meseleyi ortaya koyuş biçimi de böyleydi. Ne anlatmak istiyorum? Herkes sorumludur derken, böyle bir gün var, böyle bir hafta var; siyaset yapmak şöyle bir şeydir. Belediyenin hiç mi yeri yok? Siyasetçiler hiç mi akıl etmezler? Bu haftayı siz düzenlersiniz, yeri siz tahsis edersiniz. (…) Bu bir provokasyondur. SenSebahat (Tuncel) yeterlidir diyordun. Sebahat’in de vaktinde yaptığı polise tokat meselesi, Aysel’in yetersizliğinin bir başka biçimidir…”
Yani…
Şu çıkarımı yapabilir miyiz:
Öcalan’a göre, HDP milletvekili Hezer’in taziye evine gitmesi provokasyondur…
Bitmedi. Benim de söyleyeceklerim var…
Meclis’te canlı bomba
Bir ay önce…
Tarih: 27 Ocak 2016.
Yer: TBMM.
Kürsüde konuşan HDP’li Tuğba Hezer Öztürk şunu diyor:
“Barış sözünün sorumluluğuyla buralardayız ve aylardır, bir tane HDP’li gösterin ki barış söyleminin arkasında farklı bir tutum sergilesin.”
29 masum yurttaşımızı şehit eden bir teröristin taziyesine gitmesinin barış ile ne ilgisi var?
Yalancı olduklarını hep yazıyorum. Fakat burada amacım bu genç milletvekilinin iki yüzlülüğünü göstermek değil.
Bir önemli ayrıntıyı atlıyoruz…
Ve bu nedenle sürekli “mağdur” yaratıp, birilerini “kahraman” yapıyoruz. Leyla Zana gibi!
HDP milletvekili Hezer’in dokunulmazlığının kaldırılması ve hapse atılması buna sebep olacaktır. Herhalde milletvekili Hezer’i bundan başka hiçbir şeymutlu edemez!
Oysa… Yaptığı rezilliği her fırsatta yüzüne vuralım!
“İmralı Notları” kitabında Öcalan kendi milletvekillerini, belediye başkanlarını “siyaset yapamayan beceriksizler” diye sürekli aşağılıyor!
Dikkat ediniz… Meclis’e gelen HDP milletvekillerinin tek yapabildiklerikamuoyunun tepkisini çekecek eylemlerde bulunmaktır; gündeme gelecek hiçbir faaliyetleri yoktur. İşte Hezer…
Sadece taziyeye gitmedi. Bu milletvekilinin tek yapabildiği icraatı, İsmail Kaya’dan Sıdıka Yıldız’a kadar terörist cenazelerine katılmak. Milletvekilliğinin bu olduğunu sanıyor.Seçmenini kandırıyor.
Öcalan İmralı’da, milletvekillerinin politika üretememe tavrına kızıyor!
Evet… Milletvekili Hezer mecliste siyaset yapmayacak ise; kardeşleri Musa Kazım Hezer ve kız kardeşi Hatice Hezer gibi dağa çıksaydı! Ne gereği vardı meclise girmesine? Sonuçta…
Türkiye’nin; barışı sağlayacak politikacılara ihtiyacı var; meclisteki canlı bombalara değil…