“25.02.2016 Perşembe günü Jandarma İhbar Hattı’na (156) yapılan bir ihbarı değerlendiren İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı ekiplerce eski Samsun yolunda, Jandarma arama noktasına 800 metre mesafedeki yan yolda yapılan arama tarama çalışması neticesinde;
* 1 Adet Bixi
* 1 Adet Kaleşnikof
* 2 Adet El Bombası
* 287 Adet Bixi Mühimmatı
* 120 Adet Kaleşnikof Mermisi (4 Şarjör içerisinde)
* 4 Adet Fünye
* 2 Patlatma Düzeneği
* 3 Poşet Patlayıcı Madde
olduğu değerlendirilen malzeme, yol kenarına atılı vaziyette bulunmuştur.
Konu ile ilgili incelemelere çok yönlü olarak devam edilmektedir.”
Ankara Valiliği’nce yapılan bu açıklamaya önceki gün ve dün medya organlarında rastlamışsınızdır. Bu açıklamaya niye tekrar yer verdik?..
29 şehit verdiğimiz hain saldırının ardından başkentte güvenlik önlemleri olağanüstü artırıldı. Ankara’da önemli noktalara ve kişilere yönelik yoğun PKK tehdidi hâlâ geçmiş değil. Hem jandarma hem de polis birimleri teyakkuz halinde. Terör bataklığı haline gelen Türkiye’nin başkentinin de nasıl bir tehlike içinde olduğunu daha iyi anlatabilmek adına Valilik açıklamasında üstü kapalı geçilen bir ifadenin içini aralayacağım;
“3 poşet patlayıcı…”
Söz konusu yazılı açıklamada yer alan bu poşetlerin içinde ele geçirilen patlayıcı madde C-4’tü. Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere göre önemli miktarda ele geçirilen C-4 ile terör örgütü başka bir büyük kanlı eyleme hazırlanıyordu Ankara’da. Teröre, kullanılan silah ve patlayıcı türlerine artık aşina olduğunuzu da var sayarak C-4’ün dehşetini izah etmeye lüzum görmüyorum!.. C-4 poşetlerinin devamı var mı?.. Güvenlik birimleri özellikle Ankara’daki inşaat alanlarını ve metruk mahalleri sıkı bir şekilde gözetim altına aldı.
Genelkurmay karargahlarına yapılan kanlı saldırının ardından başkentte her gün güvenlik zirveleri toplanıyor. Ankara’daki tüm kamera sistemlerindeki görüntüler en ince ayrıntısına kadar tekrar tekrar inceleniyor. Yapılan bu titiz incelemeler sonucunda, terör örgütünün birçok hassas noktada kanlı saldırılar için keşif yaptığı kesinleşti. İlk etapta caydırıcılık maksadıyla polis daha görünür hale getirildi. Jandarma bölgelerindeki tedbir ve operasyonlarda yoğunlaştırıldı. Güvenlik zirvelerinde yapılan değerlendirmeler sonucunda Ankara’daki terör tehdidi öncelik sıralaması yapıldı. Şöyle;
1- TSK; Sadece Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıklarının bulundu bölge değil. Tüm kışlalar ve birlikler.
2- TBMM.
3- Bakanlar, milletvekilleri, vali, bürokratlar ve siyasi parti teşkilatları.
Maddelere biraz daha açıklık getirelim; Güvenlik birimleri yapılan istihbari değerlendirmeler sonucunda TSK servis araçlarına yönelik kanlı PKK eylemlerinin devam edeceği üzerine yoğunlaştı. Bunun içinde alınan tedbirlerde önceye dönüldü. TSK servis araçlarını güzergahları üzerinde polis ekipleri arttırıldı. Kırmızı ışıklarda servislerin beklememesi ve hızlı geçiş sağlanması uygulamasına geri dönüldü. Birlik ve kışlalardaki güvenlik önlemleri en üst düzeye çıkarıldı. Güvenlik kaynağım, 3’üncü maddedeki “parti teşkilatları” ifadesine de dikkat çekti “bu daha önce AKP teşkilatları diye geçiyordu. Şimdi tüm siyasi parti teşkilatları oldu” dedi.
Başkentte şehir içi kontroller artırılırken Genelkurmay’a düzenlenen kanlı saldırıda kullanılan araç ile ilgili “bu kadar kilometre yaparken nasıl fark edilmedi” sorusu ile gündeme gelen Plaka Tanıma Sistemleri de masaya yatırıldı. PTS’lere yoğunlaşılıp kontroller yapılırken teknoloji yenilemesi de gündemde.
Bombalı araç tehlikesi sadece Ankara özelinde değil!.. İstanbul’daki kışlalar ve birliklerde uyarıldı.
Başkent özelinden çıkıp genel haberlerle devam edelim; “Başbakan” Ahmet Davutoğlu ile R. Erdoğan arasında büyük kapışmaya sebep olan Valiler ve Emniyet Müdürleri kararnamesinin kapsamının genişleyeceği ve Mart başında çıkacağı konuşuluyor İçişleri Bakanlığı koridorlarında. Bu kararnameye Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı’nın değişikliğinin eklendiği de kesinleşmiş.
Güvenlik zirvelerinde yapılan değerlendirmelerden çok önemli bir not;
“Sadece Temmuz ayından bu yana Diyarbakır ilinden terör örgüte PKK’ya katılan kişi sayısı bin 500’ü buldu. Bunların büyük çoğunluğu Kandil’de eğitimden geçirildikten sonra kanlı eylemler için büyükşehirlere dağıtıldı.”
Son zirvelerde yaşanan ve perde arkasında kalan sert tartışmalardan edindiğim izlenime göre mini bir yorum yapmama lütfen müsaade edin.
“Aman bir daha Ankara’da kanlı eylem yaşamayalım. Karizmayı bir daha çizdirmeyelim” (!) kafasıyla gidilip, başkentte alınan tedbirlerin yoğunluğu diğer illerimizde düşük tutulursa, çok daha acı günler yaşayabiliriz!..
yeniçağ