MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinde ABD tarafının, PYD’nin mütecaviz ilerlemesine Türkiye’nin sessiz kalmasını istemesi ve Türkiye’nin tüm itiraz ve karşı tezlerine rağmen PYD’yi desteklemeye devam etmesi kötü niyetlilik ve müttefiklik hukukuna uygun düşmeyen bir körlüktür” dedi ve önemli hususları hatırlattı:
* Bu terör örgütü, sınırlarımızın hemen yanı başında milli güvenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü, ABD’nin ikircikli tutumuyla tehdit etmektedir.
* ABD, süreç ihanetinin tekrar başlatılması konusunda bir dayatma ve tazyik içindedir.
* ABD’nin Ankara Büyükelçisi sorunlu açıklamalarını sürdürmüş; PKK’yı şiddet kampanyasına son vermeye, silahları bırakmaya, meşru müzakereyi kabul etmeye aklınca davet etmiştir.
* Hemen arkasından PKK’nın Avrupa’daki elebaşlarından birisi, ABD’nin arabuluculuğunu önermiştir.
* ABD, PKK’nın çöpçatanı olacak kadar Türk ve Türkiye düşmanı mıdır?
* ABD Büyükelçiliği, Vashington’un yönlendirmesiyle ikide bir terör uyarısı yapıp kafasında bölünmüş bir coğrafyanın temellerini mi atmaktadır?
* Barzani, son aylarda defalarca bağımsızlıktan söz etmiştir. Bu yılın Ekim ayında yapacakları referandumla da bağımsızlık ilanını karara bağlayacaklarını peş peşe gündeme taşımıştır. Henüz hükümetten buna yönelik bir tepki gelmemiştir.
* Davutoğlu, Finlandiya’da seyahati esnasında diyor ki “PKK, Erbil’deki yönetimi tehdit ederse bu tehdidi bize yapılmış sayarız.” Sayın Başbakan, sana mı kaldı Barzani’yi korumak? Sana mı düştü peşmergeyi kollamak? Bunun Türkiye’nin yıkımına yol açacak dört parçalı Kürdistan’a davetiye çıkarmak olacağını hâlâ anlamıyor musun?
***
Millî düşünceye sahip herkesin doğru bulacağı bu girişten sonra Bahçeli, “Bu ortamda, Türkiye’nin tarihsel hak ve çıkarlarını korkusuzca savunan, Türk milleti için fedakârlıkta sınır tanımayan MHP ile uğraşılması ise boşuna değildir” diyerek parti içi meselenin tartışmasına girdi.
Öyle ki “1 Kasım’dan sonra fırsatı ganimete çevirmeye kalkışan bazı isimler MHP’yi içten kemirmenin, içten çökertmenin arayış ve sevdasına kapıldılar” dedi.
Bahçeli, “Bizim paralele teslim edecek bir partimiz yoktur” sözünden sonra da “Ankara, Vashington ve Pensilvanya arasında MHP düşmanlığının üçgeni kurulmuştur” diyerek milletvekili, grup başkanvekili, TBMM başkanvekili, genel başkan yardımcısı veya genel sekreter yaptığı arkadaşlarını bu üçgenin piyonları gibi gösterdi!
Bahçeli, “Vaktiyle Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey’i reddeden kafanın temsilcileri bu defa da ‘kurultay tacirleri’ kılığında iş başındadır” da dedi.
Oysa Türkeş’in son döneminde parti içi muhalefet gazetesinin finansörü bizzat Devlet Bahçeli idi!”Geçmişte Başbuğumuzu devre dışı bırakmak ve MHP’yi ele geçirmek üzere harekete geçen bir grup başarısızlığa uğramış ve sinmiştir” diyor ama asıl MHP’yi ele geçiren kendisi oldu!
“Bunlar, konjonktür ve vasatı uygun bularak harekete geçmiş, iktidar partisiyle kavgalı paralelin de desteğini alarak sahneye yeni aktörler sürmüşlerdir” diyor ama iktidara zor zamanlarında can simidi atan hep kendisi oldu.
En son 7 Haziran gecesi, AKP’ye verdiği pasla kendi kalesine gol attı! MHP 1 Kasım’da bu yüzden geriledi.”Kurultay tacirlerinin hedefi; sanıldığı gibi MHP’yi selamete çıkarmak, iktidara taşımak değil, aksine MHP’yi ele geçirerek güçten düşürmektir” diyor ama MHP’yi güçten düşüren kendisidir.
***
“Küresel aktörler” ise MHP’nin bugünkü zayıf ve pasif durumundan rahatsız değil aksine çok memnundur.MHP yönetimi, “millî ve tarihi sorumluluğun gereği”ni yerine getirmemiş, küresel güçlerin projesini uygulayan AKP’ye destek olmuştur.
Bu durumda, “Şahsi ikballeri gereğince başkalarının projelerinde ara eleman gibi kullanılanlar” kim oluyor?
yeniçağ