Genelkurmay Başkanlığı görevine getirilen Hulusi Akar sıradışı bir profile sahip. Ordu komutanından çok yeni nesil bir akademisyene benziyor. Asker mantığını sorgulayan bir pragmatizme sahip. Uludere faciası, Balyoz Davası gibi son yılların en çetrefil meselelerinin tam göbeğindeydi. Dört yıl içinde yara almadan, hızla kariyerini zirveye taşımayı başardı.
Tanıyanların disiplinli, donanımlı, hızlı karar alabilen sert bir asker olarak gördüğü Akar, asker mantığına bakışından sivillerle ilişkisine kadar birçok açıdan farklı bir üniformalı görünümünde.
Kayseri doğumlu Akar, askeri lise mezunu değil. 1972’de Kara Harp Okulu’ndan mezun olduktan bir yıl sonra Piyade Okulu’nu bitirmiş. 30 yaşında kurmay olmuş. 1985’te ise Silahlı Kuvvetler Akademisi’ni bitirmiş.
Akar’ın, kariyerinde en başından beri akademik bir perspektifi de ön planda tuttuğunu görüyoruz. Türkiye’de kurmaylığa hak kazandıktan beş yıl sonra 1987’de, ABD Kansas’taki Silahlı Kuvvetler Kurmay Koleji’nden mezun olmuş. Harp Akademisi’nde önce öğretim üyeliği, ardından komutanlık yapmış. Boğaziçi Üniversite’sinde Ermeni sorunu üzerine doktora tezi yazmış.
1990-93 yılları arasında NATO’nun Napoli Karargahı’nda istihbarat subayı olarak görev yapmış. Bir kesimin onu ‘Amerikancılıkla’ suçlamasının temel sebebi, ABD’deki Kurmay Koleji’nden mezun olması, NATO görevleri ve ABD Liyakat Madalyası’na layık görülmesi.
SİCİLİ PARLAK
Askeri açıdan çok parlak bir sicile sahip. 1998’deki Şura’da birinci sırada tuğgeneralliğe yükseldi. 4 yıl sonra yine birinci sırada tümgeneral oldu. Fakat 2006’da kariyerinin bir türbülansa girdiği görülüyor. Ordunun hızla yükselen subayı, dönemi gelmesine rağmen o yıl korgeneralliğe yükseltilmedi.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’la arasında bir soğukluk olduğu iddiaları var. (Akar’ın 2007’deki e-muhtıraya da olumsuz baktığı biliniyor). Bu süreçte bir yıl beklemeli olarak 2007’de korgeneralliğe yükseldi. Ama bu kez birinci değil, dördüncü sıradaydı. Akar, Balyoz Davası’nın gölgesinde Koşaner’in istifasının ardından toplanan 2011 Şura’sında orgeneralliğe yükseldi. 2013’te Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirildi ve iki yıl sonra da ordunun zirvesine çıkmayı başardı. Bu yönüyle de oldukça tartışılan bir isim oldu.
Sivil iradeyle çatışmamaya özen gösteren bir profesyonel de görünümünde. Kalıplaşmış asker mantığını sorgulamaktan çekinmeyen bir asker. “Asker mantığını düzeltmek zorundayız” diyor. Harp Okulu Komutanı’yken Uluslararası Liderlik Sempozyumu düzenleyip farklı alanlardaki sivil akademisyenleri Ankara’ya davet etmesi bunun sonucu. (Ki o sempozyumda ordu ve eşcinsellik konusu bile tartışılmıştı)
Bir orduda güvercin bulunur mu bilinmez ama Akar’ı disiplini dolayısıyla ‘şahin’ olarak nitelendirenler var. Genelkurmay Başkanı olduğu açıklandığında farklı kesimler onu Amerikancı, Cemaatçi, Erdoğancı olmakla itham etti. Peki hangisi doğru? Bu soruya cevap vermeden Akar’ın kariyerine ve kırılma noktalarına yakından bakmak şart.
DÖRT YILDA ZİRVEYE
2006 yılında zamanı gelmesine rağmen korgeneralliğe yükselemeyen Akar’ın kariyerindeki kırılma 2011’de bir anda farklı bir ivme kazandı. O yıl, Balyoz Davası’nın tutuklu subaylarının gölgesinde yapılan şûra öncesinde Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner istifa etmişti. Bu istifa sonrasında Akar’ın önünün açıldığı görülüyor. Kriz sonrasında Necdet Özel’in ilk kez Genelkurmay Başkanı sıfatıyla katıldığı şûrada Akar orgeneralliğe yükseltildi. İki yıl sonra ise emekli olan Hayri Kıvrıkoğlu’nun yerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevine getirildi. Teamüllere göre bir orgeneralin kuvvet komutanı olması için bu rütbede dört yıl geçirmesi gerekiyor. Fakat Akar, kıdem açısından kendisinin önünde bulunan üç komutana rağmen (Yalçın Ataman, Servet Yörük, Bekir Kalyoncu) 2013 yılında, Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevine getirildi. Bu kararın arkasında dönemin Başbakanı Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel vardı.
ABDULLAH GÜL İLE AYNI OKULDAN
Hulusi Akar, Kayseri doğumlu. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile aynı lisede okumuş. Akar, Kayseri Lisesi’nde birinci sınıfa giderken, Gül aynı okulda üçüncü sınıfta okuyordu. Akar’ın eşi Şule Akar, diyetisyen. Bir oğlu, bir kızı var. Hacettepe mezunu olan kızı hekim. Chicago Üniversitesi’nde ekonomi okuyan oğlu ise İngiltere’de çalışıyor.
BİNBAŞI ERDOĞAN VAKASI
Hulusi Akar, Balyoz Davası sürecinde de kritik bir görevdeydi. Tutuklu askerlerin kaldığı Hasdal Cezaevi’nin de bulunduğu bölgenin, 3. Kolordu’nun komutanıydı. Savcılar bilirkişi raporu isteyince Akar’ın komutasındaki Binbaşı Ahmet Erdoğan görevlendirildi. “Deliller gerçekse bu bir darbe planıdır” şeklinde özetlenebilecek bir bilirkişi raporu yazan Erdoğan, Balyoz savcılarının eline önemli bir gerekçe verdi. Balyoz tutuklularının bir kısmının bu yüzden Akar’ı suçladığı biliniyor.
HULUSİ AKAR’IN ULUDERE’DEKİ ROLÜ
Yakın tarihin en büyük facialarından Uludere’de (Roboski) 34 sivilin F-16 bombardımanıyla yaşamını yitirdiği harekâtın komuta zincirinde Hulusi Akar’ın da adı geçiyordu. Genelkurmay Askeri Savcılığı raporuna göre bölgedeki komutanlıkların ‘topçu ateşi yapılması’ önerisine rağmen dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Yaşar Güler’in ‘hava harekâtı yapılsın’ önerisi Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Akar’a aktarıldı. Akar da “Hava harekâtı olacaksa topçu ateşinin bekletilmesi” önerisiyle konuyu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e iletti. Ve Özel, harekâtın yapılmasına onay verdi.
PENTEGON MADALYALI
Akar, ocak ayında NATO’ya sağladığı ‘sıradışı katkılar’ gerekçesiyle Pentagon’un ‘Liyakat Lejyonu’ madalyasını aldı. Bu madalya Hulusi Akar hakkındaki en büyük tartışmalardan birini yarattı. Çünkü madalya, 2003’te Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren Albay Bill Mayville’in o dönemde komutanı olan ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Raymond Odierno tarafından takdim edilmişti.
PEKİ KİMİN PAŞASI?
Hulusi Akar, Pentagon madalyası, ABD’de gördüğü eğitim ve NATO görevleri dolayısıyla bir kesim tarafından ‘Amerikancılıkla’ suçlanıyor. Sivil otoriteyle uyumlu çalışması, 2011’de Erdoğan’ın Obama’yla yaptığı görüşmeye katılması, Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklanmasından iki gün sonra bir araya gelmesi sebebiyle bazı ulusalcılar ise onun Erdoğancı olduğu görüşünde. Fakat bu konuda ilginç isimlerden itirazlar var. Kemalist düşünceleri ve askere yakınlığıyla bilinen Jeolog Prof. Dr. Celâl Şengör, Yalçın Bayer’in köşesinde yayımlanan yazısında “Benim tanıdığım Akar Generalim, katıksız bir vatansever, iyi bir asker ve iyi bir insandır. İçinden geçtiğimiz bu çok zor günlerde kahraman ordumuza laf etmeye kalkanlara lütfen artık fırsat vermeyelim” diyordu.
BİR ASKERİN SIRADIŞI DOKTORA TEZİ
Hulusi Akar, akademik açıdan da ilginç bir profil çiziyor. Harp okulu mezunu pek çok genç subayın üniversitelerde yüksek lisans, doktora yapması sık rastlanır bir şey. Fakat akademisyenler arasında subay tezlerinin kalitesi konusunda genel bir çekince vardır. Akar’ın çalışması ise istisnai sayılabilir. 53 yaşında bir tümgeneralken Boğaziçi Üniversitesi’nde doktora derecesini alan Akar, Birinci Dünya Savaşı sırasında ABD Başkanı Wilson tarafından bölgeye gönderilen Harbord Heyeti ekseninde Ermeni meselesini çalışmış. Oybirliği ile kabul edilen tezin danışmanı ünlü iktisat tarihçisi Prof. Zafer Toprak. Toprak, Akar’ın çalışması için “Başarılı bir tez savunmasıydı” diyor. “Yansızlığı dikkat çekiciydi. Jüride de ifade etmiştim, asker kökenli olması sebebiyle bazı kaygılar ön planda olabilirdi. Çalışmada böyle bir durum yoktu. Boğaziçi Üniversitesi’nin akademik kriterlerine uygun bir tezdi.” Peki Tümgeneral Akar, nasıl bir öğrenciydi? Toprak, “Böyle bir geleceğe gerek duyması takdire şayan. Çok az kişi mesleği dışında böyle bir yola başvuruyor” diyor. Akar, tezinde bağımsız Ermenistan’ın kurulup kurulamayacağını araştırmak üzere gelen heyetin beklenmedik bir sonuç yarattığını öne sürüyor. Teze göre heyetin bulguları, Amerika’nın Türkiye’ye bakışını değiştirmesi açısından fırsat yarattı.
YÖNETİM BİLİMİNDEN HALKLA İLİŞKİLERE BİR SİVİL SEMİNERCİ
Hulusi Akar, 7 Haziran seçimlerinde oy kullanırken…
Akar, Kara Harp Okulu Komutanı olduğu dönemde uluslararası düzeyde sivil akademisyenleri çağırdığı sempozyumlarla ünlenmişti. Özellikle, yönetim bilimi, psikoloji ve halkla ilişkilerle ilgileniyordu. 2004 yılında Uluslararası Liderlik Sempozyumu’nda konuşan NATO Güney Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı Oramiral Gregory Johnson öğrencilere, “Yönetim anlayışları korku salmak üzerine kurulu olan askeri liderler dönemi kapandı. Artık askeri liderlerin görevi gülümsemektir” demişti. Aynı sempozyumda Chicago Loyola Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. John Allen Williams orduda eşcinselliğin normalleşmesi üzerine bir konuşma yapmıştı. Prof. Ali Atıf Bir, 2 Mayıs 2004’te Hürriyet’teki yazısında Akar’ın kendisine “Hocam, bu çatı altında her şeyi konuşabilirsiniz. Asker mantığını düzeltmek zorundayız. Orduyu sadece itaat kurumu olarak görmek yanlış. Ordu hem itaat hem liyakat kurumudur” dediğini yazmıştı.