Alev Coşkun Ağabey arı gibidir; sürekli çalışır. Birbirinden değerli kitaplar çıkarır.
Bugünlerde İsmet İnönü biyografisi üzerine çalışmaktadır.
Geçen gün sohbet ederken; siyasal tarihimizi algı operasyonlarıyla değiştirmek isteyenlere geldi söz. Dedim ki; “bunların yalanlarına karşı verdiğimiz mücadele, bizim asıl yapmamız gereken araştırmalarımıza engel oluyor. Oysa tarihimizde araştırılmamış ne çok konu var.”
Örneğin…
Tarih: 19 Mayıs 1935.
Dolmabahçe’de kalan Atatürk, öğleden sonra motorun hazır olmasını istedi. Ve.
Saat 17.30-19.30 arasında Boğaziçi’nde gezdi.
Araştırdım bulamadım.
O gün… Yani 19 Mayıs’ta Atatürk Boğaziçi’nde neden iki saatlik bir gezi yaptı? 19 Mayıs 1919’u mu düşündü? İstanbul Kız Kulesi yakınlarına demirleyen Bandırma Vapuru‘na akşam saatlerinde binip kurtuluşa doğru çıktığı anılarını mı yaşadı?
Biliyorsunuz… 19 Mayıs 1919 tarihi Atatürk için çok değerliydi; doğum günü olarak “19 Mayıs”ı seçti!
O gün… Bandırma Vapuru’na binenleri Atatürk yaşamı boyunca hiç unutmadı.
Örneğin…
Tarih: 1 Temmuz 1927.
Atatürk, 16 Mayıs 1919’da ayrıldığı İstanbul’a sekiz yıl sonra ayak bastı. Daha kalacağı Dolmabahçe’ye gitmeden Ertuğrul yatıyla Boğaziçi’nde geziye çıktı.
Akşam Dolmabahçe’de 800 kişinin katılımıyla davet verilecekti.
Atatürk, davette bir kişinin olmasını çok istedi:
Zincidereli İsmail Hakkı.
Nam-ı diğer, Efendi Kaptan…
Vapuru battı
İsmail Hakkı, 1871 Zincidere Köyü doğumluydu.
Kayserili Posluoğlu ailesindendi.
Babası Hacı Ahmet denizciydi; kaptandı.
İsmail Hakkı, 1891’de Heybeliada Mekteb-i Funun-u Bahriye-yi Şahane’ye (Denizcilik Okulu) bağlı olan Tüccar Kaptan Mektebi’nden mezun oldu.
1892’de mesleğe adımını attı; “Kayseri Vapuru”nda stajyer kaptan olarak göreve başladı.
Daha sonra sırasıyla “Bahri Cedid “ (1892), “Dolmabahçe” (1892 ), “Ali Saib Paşa” (1893) gemilerinde üçüncü kaptanlık yaptı.
İkinci kaptanlığa terfi ettikten sonra “Şeref” (1897), “Medine”( 1897), “Mekke”( 1899), “Selanik”(1900), “Kaplan”( 1900), “Sakarya” (1901) gemilerinde çalıştı.
1905 yılında hastalandı ve bir süre denizlerden uzak kaldı.
Ardından… “Bahri Cedid” ( 1905), “Sakarya” (1907), “Kaplan” (1907) gemilerinde ikinci kaptan olarak hizmet yaptıktan sonra, 1915‘te günü “Doğan Vapuru” birinci kaptanlığına atandı.
Fakat.
Aynı yıl bir fırtına sırasında “Doğan Vapuru” Marmara Denizi’nde battı.
Kaptan İsmail Hakkı, Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi’nce suçlu bulundu. Açığa alındı.
Kısa süre sonra kusuru olmadığı anlaşılınca, yeniden göreve başladı.
Ancak. “Ankara Gemisi”ne ikinci kaptan yapıldı.
Birinci kaptanlığı yıllar sonra, Bandırma Vapuru ile yapacaktı:
Bu görevi 1 Mayıs 1919’da aldı.
Kim önerdi? Bilinmiyor. Bilinen şu:
Ulus gazetesi 19 Mayıs 1937’te İsmail Hakkı ile ilk röportajıyaptı:
“Hareketimizden bir gün evvel (Mustafa Kemal) Paşa beni idareden Harbiye’deki dairesine çağırtmıştı. Gittim ve kabul buyuruldum. Sureti hareketimize dair bir takım izahatte bulundular. Lazım gelen cevapları verdim. Ertesi gün de öğle üzeri hareket edileceğini ve geminin hazır bulundurulmasını emir buyurdular. Filhakika o gün zevalde gemiyi teşrif ettiler. Kontrol heyeti geldi. Hemen hareket edebileceğimizi söylediler. Derhal hareket ettik. Boğaz’dan çıkarken müthiş bir fırtınanın icrayı hüküm etmekte olduğunu gördük. Ne kadar şiddetli fırtına olursa olsun, yolumuz devama karar vermiştik.(…) Son hızımız olan yedi mil ile Karadeniz’in biaman dalgaları arasında yuvarlana yuvarlana İnebolu ve Sinop’a uğrayarak bin türlü müşkülat içerisinde bir gün şafak vakti Samsun’a vardık…”
Gönlü zengin
Bandırma Vapuru’nun Kaptanı İsmail Hakkı…
16-19 Mayıs 1919 günlerini dalgalarla boğuşarak geçirdi.
Gemisindeki değerli konuklarını Samsun Limanı’na ulaştırarak, kurtuluşa uzanan adımı gerçekleştiren isimsiz kahramanlardan biri oldu.
Atatürk, İsmail Hakkı Kaptan’ı hiç unutmadı. Bu nedenle yıllar sonra İstanbul’a geldiğinde kendisini görmek istedi. Adını davetiye listesine yazdırdı.
Ama. İsmail Hakkı Kaptan Dolmabahçe’ye gitmedi.
Kuşkusuz bunun nedeni vardı: Ziyaretinin yanlış anlaşılacağını düşündü; “hizmetime karşılık para beklentisi içinde olduğum sanılabilir” diye gitmedi!
Çünkü… O günlerde Bandırma Vapuru’nun mürettebatından biri, aldığı emekli aylığıyla geçinemediğini belirtip Atatürk’e başvurarak; Denizyolları’ndan aylığının 8 liradan 25 liraya çıkarılmasını istemişti!
İsmail Hakkı, 10 Ağustos 1922’de yaş haddinden emekli olmuştu. Kasımpaşa Çiviçiler Mahallesi’ndeki üç katlı ahşap evde güçlükle yaşamını sürdürüyordu.
Bu yoksulluğuna rağmen, “Dolmabahçe’ye para yardımı için geldiğim anlaşılır” endişesiyle gitmeyen yüce gönüllü Efendi Kaptan‘dı o.
Atatürk, Bandırma Vapuru’nun kaptanını hiç unutmadı.İkinci kez yine çağırdı. Bu kez hastaydı, yine atasını göremedi.
İsmail Hakkı Kaptan, Bandırma Vapuru’yla yaptığı o zor yolculuğu unutmamış olmalı ki, “Durusu” soyadını aldı.
Alev Coşkun Ağabey ile konuştuğumuz gibi, uyduruk iddialara yanıt vermekten tarihimizin gönlü zengin kahramanlarını gelecek kuşaklara anlatacak zamanı bulamıyoruz…
Evet düşünüyorum da…
Atatürk’ün, 19 Mayıs 1935’te Boğaziçi’nde motorla gezinti yapmasının sebebi, Bandırma Vapuru anılarını yaşamak mıydı?