NERDE KALMIŞTIK…
ALPARSLAN BAŞEĞMEZ
“BEN” Mİ…?
“BİZ” Mİ…?
RAFET BEY…
Dilimizde tüy bitti…
Ne söylediysek nafile…
Demek ki…
Huylu huyundan…
Bir türlü vazgeçemiyor…
Öğle değil mi…?
Rafet Bey…
Bu, “Ben”lik yok mu…?
Bu, “Bencillik” yok mu…?
Bu, dayatma…
Bu, diretme…
Kırma…
Dökme…
İteleme…
Kakalama…
İncitme…
Antidemokratik tutum ve davranışlarla…
Bu, “Sadece ben biliyorum” inatçılığı yok mu…?
Bu tür davranışlar…
İnsana hiç hayır getirmez…
Bunu artık öğren…
Ne olursun…
Rafet Bey…
Bu tür davranışlarda bulunmanın…
Çok da sağlıklı olduğunu…
İddia etmek..
Pek mümkün değil…
Bu iticiliğin…
Bir durma noktası…
Bir kararı olmalı…
Yıllardır…
Sürüp giden bu itici tavrın bir sonu olmalı…
Biz ne kadar…
Yazarsak yazalım…
Biz ne kadar…
Dikkat çekersek çekelim…
Yazmamızın…
Dikkat çekmemizin de…
Bir esprisi olmalı……
Öğle değil mi…?
Rafet Bey…
Büyüklük…
Ulu Allah’a (c.c) mahsus…
Gofurlanmak…
“En büyük benim” demek…
Her kim olursa olsun…
İnsanları küçük görmek…
İnsan olana ne kazandırır ki…?
Demokratik sistemlerde bir hiyerarşi vardır…
Hoşgörü vardır…
İyi niyet vardır…
Hüsnüniyet vardır…
Mütevazılık vardır..
Saygı…
Sevgi…
Muhabbet…
Onun da ötesinde…
Bağlı bulunduğun…
Milliyetçi Hareket Partisi gibi…
Köklü geleneği olan..
Siyasi kurumlarda…
Müşaveret vardır…
Öğle değil mi…?
Rafet Bey…
Metin DEMİREL…
Benim küçüğümdür…
Feramuz AKBULUT da…
Yaş itibariyle benden çok küçüktür…
Yaşıtım olmayan…
Ancak geçmiş dönemler de…
Bu partiye baş olmuş olan…
Karabük’te bir sürü de yiğit vardır…
Bu yiğitlerin…
“Reis”likleri…
Onlara saygıyı gerektirir…
Bizim küçüğümüz olmalarına…
Hatta görevde olmamalarına rağmen…
Önümüzü ilikleyip…
Saygı da kusur etmediğimiz bu yiğitlere…
Makamı ne olursa olsun…
Saygısızlık yapmanın…
Manası ne ola ki…?
Adama günü gelince sormazlar mı…?
“Sen kim oluyorsun da”…
“Yönetim makamına”…
“Saygıda kusur ediyorsun be hemşerim”…?
“Baş başa bağlı”…
“Baş da en başa bağlı”…
Kim olursa olsun…
Makamı ne olursa olsun…
Başa…
İtaat edilmeli…
Eleştirmeli…
Acımasızca eleştirip…
Fikir söylenmeli…
Amenna..
Amma…
Sonuç itibariyle…
İtaat da kusur edilmemeli…
Öğle değil mi…?
Rafet Bey…
Eğer…
Şayet…
“Ben itaat etmem”…
“İstediğimi yaparım”…
“Zenginim”…
“Paralıyım”…
“Ben Karabük’te en başım”…
“Zaten de kafama koydum”…
“Türkiye’de de en baş olacağım”…
Derse bir insan…
Akil insanlar…
Adama yol gösterirler…
Derler ki…
“Partiler üstüyüm diye düşünüyorsan”…
“Ben Milliyetçi Hareket Partisinden büyüğüm”…
“Ben partiden güç almıyorum”…
“Parti benden güç alıyor”…
“O halde ben istediğimi yaparım diye”…
“Kurgulama yapıyorsan beyninde”…
“Çıkarsın”…
“Bağımsız aday olursun”…
“Rahmetli Necmettin ŞEYHOĞLU gibi”…
“Kendi gücünü kanıtlarsın”…
Öğle değil mi…?
Rafet Bey…
Bir başka mesele daha var…
Hepimiz Karabük çocuğuyuz…
Amennaaaaaaa…
Mesela ben doğma büyüme Karabüklüyüm…
Ülkü’de doğmuşum…
Karabüklü olmaktan da…
Onurluyum…
Gururluyum…
Çünkü Karabüklüyüm…
Ancak Rahmetli Babam Erzurumlu…
Erzurumlu Recep Çavuşun oğlu Ahmet…
Gerçi Rahmetli Anam da Erzurum kızı…
Şehriye…
Soru şu…
Yiğit babasının namıyla namlanır…
Memleketi ile ünlenir…
Mesela…
Erzurumlu Recep Çavuşun oğlu Karabüklü Ahmet…
Bir Konya yiğidinin…
“Araçlıyım” mantığı ne derece doğru olabilir..
Böyle bir söylevin mantıklı olması…
Mümkün mü…?
Siz ne dersiniz…?
Rafet Bey…
Seçimler geldi çattı…
Şurada kala kala…
Topu topu…
26 gün kaldı…
Sonucu…
Siz de göreceksiniz…
Biz de göreceğiz…
İnönü Caddesi esnafı da görecek…
Darma duman edilen..
Yerinden yurdundan sökülüp atılan…
Haliçi esnafı da görecek…
Görüyor ve gözlüyoruz…
Meclis üyeleriyle..
Esnaf ziyaretleriniz başladı…
Kapı kapı dolaşıyorsun…
Adama sormazlar mı…?
“Bu güne kadar neredeydin be ağabeyciğim ?” diye…
Her gün bir esnafın kapısını çalsaydınız…
365 çarpı beş yıl…
Bin sekiz yüz yirmi beş esnaf ederdi…
O esnaflar da…
Seni sayardı ve severdi…
Peki ya şimdi…?
Şimdi ne hissediyorsun…?
Ne düşünüyorsun…?
Ne anlıyorsun…?
Söylediklerimiz hiç hoşuna gitmiyor…
Çünkü doğruları söylüyoruz…
Öğle değil mi…?
Rafet Bey…
İnsanların gözüne perde gelir bazan…
Doğruları göremez…
Eğrileri duyamazlar…
Ben çok seçim gördüm Rafet bey..
Aynen senin gibi…
“Bu iş bitti %78 le kazanacağız” diyen..
Çok Rafet Beyler gördüm…
Bir Hüseyin ERER kardeşim vardı…
Önün de en güzel misal…
Katakulli ile seçim kaybettirilen…
Hüseyin ERER…
Haaaaaaa…
Bir Şadi PEHLİVANOĞLU vardı…
Son gün Bartın’a uğurlanırken…
Safranbolu – Bartın sapağında…
Tüm uğurlamaya gelenlere……
“Pu iş pitmiştur uşağum” dediğin de…
Yüreklice…
“Sen seçimi kaybettin”…
“Yarın akşam on yedi de”…
“Köksal TOPTAN milletvekili” demişimdir..
Hem de yüzüne…
Şimdi de sana diyorum…
Sen bu seçimi kaybettin Rafet Bey…
Sen bu seçimi kaybettin..
Bakma allayanlara…
Pullayanlara…
Güllü yenlere…
Seçimden…
Erdal DEMİR Başkan olarak çıkarsa da hiç şaşırma…
Bu milletin ne yapacağı hiç belli olmaz…
Öğle değil mi…?
Rafet Bey…
“BEN” Mİ…?
“BİZ” Mİ…?
RAFET BEY…
Bu felsefe çok önemli…
Kazanmak veya kaybetmek…
Bu iki kelime de saklı işte…
“BEN” Mİ…?
“BİZ” Mİ…?
RAFET BEY…
Saygılarımla…
Cep No: 0 505 522 67 25