Diyor ya; doğurmayan kadın yarımdır-marımdır?..
Jinekolog mudur, nedir?..
*
Sen olsan olsan “baba” olursun…
O annedir…
Kızdır…
Eştir…
Sevgilidir…
Bak dört katın etti…
*
Nereden bileceksin uygar dünyanın kadınlarını?
Her zaman yanımızda yürür kadınlarımız, o dediğimiz “eş”eşitten gelir…
Bizim için onlar; evimiz, soframız, aşımız, işimiz, kapımız, çatımız, hayat arkadaşımız, aklımız, güvenimiz, gururumuz, aşkımızdır…
Biz kadınlarımızı kuluçka makinesi gibi görmeyiz…
Doğurmuyor diye üzerine kuma gelmez…
Doğursa da bizimdir, doğurmasa da bizimdir…
*
Bir kadın nasıl “yarım” olabilir?..
Bu yüzden mi biri resmi nikahlı,
biri imam nikahlı ikişer tane…
İki yarım bir bütün eder diyorsun nasılsa!…
O zaman ideolojine göre dört
tane kapattığında, her biri
“çeyrek” midir?..
*
Ayıp ettin…
İster ya da istemez, çocuksuz yüz binlerce kadına ayıp ettin…
Hep söylüyoruz; bir kere çağdışı oldun mu, başka insanların hayatları, fikirleri, düşünceleri, hasretleri, duyguları senin için fark etmez…
Senden başka herkes aptalın biridir…
İnsanlar kul…
Çocuklar sebil…
Kadınlar “yarım” gibidir…
*
Tarla gibi ekip biçmek için, hasat niyetine değildir kadınlar…
Bundan dolayı onlara; lahana, turp, karnabahar, kabak, pancar adı vermeyiz…
Bizim için her biri; Papatya’dır, Gül’dür, Menekşe’dir, Nergis’tir, Açelya’dır, Burçak’tır, Nevra’dır, Süsen’dir, Demet’tir, Gonca’dır, Fulya’dır, Lale’dir, Buket’tir, Yasemin’dir, Defne’dir…
*
Doğurmayan niçin yarım olsun?…
Bütün çocuklar bizimdir…
*
Uykusuz gecelerimde ninnimdir..
Gülsem gülüşüm…
Ağlasam, yanağımda yar elidir…
Dünyamdır…
Canımdır…
Kanımdır…
Işığım, göz nurum…
“Yarım” değil, yarimdir…