Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünkü (28 Haziran 2016) konuşmasında, İsrail ile yapılan anlaşmaya değindi ve Mavi Marmara saldırısı ile ilgili olarak; “Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz? Biz zaten yardımı yaptık, yapıyoruz. Bunları da yaparken, gövde gösterisi olsun diye mi yapıyoruz? Edebi, adabı içinde yaptık, yapıyoruz” dedi. En hafif deyimi ile Erdoğan’ın söylediklerinde, “hakikatin zerresi” bile yok!
“İktidarda sonsuza kadar kalabilmek için, her şey mubahtır” tavrıdır bu! İlkelerin, değerlerin, davanın, verilen yeminin, söylenen sözlerin ve yoldaşlığın hiç önemi yoktur. “Dün dündür, bugün bugündür” yaklaşımıdır bu! Hani yanındaki dava arkadaşları; Abdüllatif Şener, Abdullah Gül ve Bülent Arınç? Hangi ilkelerdeki anlaşmazlık bu ayrılığa neden oldu?
Tükürdüğünü Yalattırdılar
Mavi Marmara; aynen Davos’ta sahneye konan “One Minute” gibi, bir tiyatro oyunuydu. Oyunu sahneye emperyalist güçler koydu. Çünkü; o gün için Erdoğan’ın isminin, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) realizasyonu için, İslam dünyasında parlatılmasına ihtiyaç vardı! Mavi Marmara’yı Davos’tan ayıran farklar; kanlı olması ve yaşamını kaybedenler dahil, bu oyunda rol alanların durumun farkında olmamasıydı.
Mavi Marmara’nın Türkiye bacağında bulunan İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH), geçen yıl gelişmeler üzerine; “kullanıldık” demişti. Dün de İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Türkiye-İsrail anlaşması üzerine; “Şaşkınız, üzüntülüyüz, kazanan İsrail oldu, Türkiye hiçbir şey alamadı” dedi. Gerçekten de öyle oldu. Ama devlet ve ele geçirilen medya gücü ile halk kandırılıyor ve sanki İsrail’e karşı başarı elde edilmiş gibi yapılıyor. Halbuki İsrail; Türkiye’ye tükürdüğünü yalattırmış ve diz çöktürmüştür.
İsrail Özür Dilemedi!
İsrail’in, Türkiye’den özür dilediği de kuyruklu yalan. Eğer İsrail özür diledi ise; özür mektuplarını göstersinler, biz de inanalım ve biz özür dileyelim iktidardan. Bakınız; Ruslar da Türkiye’ye tükürdüğünü yalattı ve diz
çöktürdü. Putin, bunun belgesi olan mektubu gösteriyor. Haydi, siz de göstersenize!
Mavi Marmara eylemini, Özgür Gazze Hareketi (Free Gazze Movement) planlamıştı. Bu hareket, kendisini Filistin haklarını savunan örgütlerin ve eylemcilerin bir araya gelerek oluşturdukları bir platform olarak tanımlamakta olup; kurucusu ve lideri Amerikalı Greta Berlin’di. Eylemin sevk ve idaresini ise; Türkiye orijinli İHH yapmıştı.
Ya Şehit, Ya Gazze’ye Ayak Basacağız
Mavi Marmara’nın da dahil olduğu altı gemilik konvoy Gazze’ye intikaldeyken, İsrail’in hızlı botları ve helikopterleri gemilere yaklaşarak, çeşitli muhabere vasıtaları ile “Deniz ablukası olduğunu, Gazze’ye intikal edemeyeceklerini, ısrar ederlerse operasyon yapılacağını” belirtmelerine rağmen; eylemcilerin kararlılığı üzerine, 31 Mayıs 2010’da, operasyon yapılır ve dokuz Türk öldürülür.
Amaç insani yardımı Gazze’ye intikal ettirmek ise, bunun daha kolay ve barışçıl yöntemleri vardı. Eylemin planlayıcıları; “Amacımız; insani yardım götürmek değil, ambargoyu delmektir” açıklamasını yapıyordu. Gemideki yolculardan biri, El Cezire Televizyonu’na verdiği demeçte; “İki güzel şeyden biri olacak. Ya şehitlik düzeyine ulaşacağız ya da Gazze’ye ayak basacağız” diyordu.
İsrail Blöf Yapmıyordu!
İsrail; kendi kontrolü dışında, yardım malzemesinin Gazze’ye ulaşmasını istemiyordu. ‘Deniz Ablukası’ ilan etmişti, bunu ihlal ederseniz kuvvet kullanacağını söylüyordu. Bu konuda blöf yapmadığı, geçmiş tecrübelerle sabitti.
Bu gelişmeler olurken; ülkemizin ve yurttaşlarının güvenliğinden sorumlu olan Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti neredeydi? İsrail ‘Deniz Ablukası’ ilan etmişken ve bu ablukayı yarmak isteyeni vuracağını tüm dünyaya açıklamışken; siz nasıl Antalya’dan, içinde 3 Türk gemisinin ve yüzlerce Türk vatandaşının bulunduğu konvoya müsaade edersiniz veya onları korumasız olarak ölüme gönderirsiniz? Niçin Kızılay işin içinde değildi? Madem ablukayı delmek ve İsrail’e ders vermek istiyordunuz; o zaman Türk Deniz Kuvvetleri neredeydi? Niçin konvoyu savaş gemilerinin korumasında göndermediniz?
Osmanlı’nın Dirilişi
Mavi Marmara’ya helikopterden ilk inen İsrail komandolarını etkisiz hale getirerek, tırmanmaya ve karşı tarafın silah kullanmasına neden olan başrol oyuncusu; Amerikalı deniz piyade Kenneth O’Keefe’di. Araştırmalarımıza göre; biraz karışık bir adamdı! 1969 doğumlu, Birinci Körfez Savaşı’nda ABD askeri olarak savaşmış, savaştan sonra ordudan ayrılmış, 2001’de ABD vatandaşlığından çıkmış, İkinci Körfez Savaşı öncesinde canlı kalkan olarak Irak’a gitmiş, daha sonra İrlanda ve Filistin vatandaşı olmuştu. Amerikalı deniz piyadeyi bilmem ama canlı kalkan olarak Irak’a gidenlerin birçoğu, CIA ajanı idi. Hatta anımsarsanız; Bağdat direnmeden teslim olmuştu. Çünkü canlı kalkan kılığındaki ajanlar, Iraklı generaller ile pazarlıkları kotarmışlar ve teslim olmalarını sağlamışlardı.
‘İsrail Ablukası’ nı delme operasyonunun arkasında bulunan isimlerden birisi de; bazı konuşmalarına Bismillahirahmanirrahim ve Selamünaleyküm diye başlayan, Birleşik Krallık İşçi Partisi eski Milletvekili George Galloway’di. Bu da biraz karanlık bir adam. Arap Dünyası ile bayağı sıkı fıkı ve akçeli işleri var. Galloway Türkiye’nin pozisyonunu; “Osmanlı’nın dirilişi” olarak yorumluyordu ve “İslam Ülkelerine Erdoğan gibi liderler lazım’’ diyordu.
Görevini Yapmamış, İhmal Etmiştir
Belli ki; ‘İsrail Ablukası’nı delme operasyonu dışarıda planlanmış olup; icracılar, destekçiler ve katılımcılar özendirilmişti. Amaç çok açık olarak; Türkiye’nin ve Erdoğan’ın ismini, emperyalist projelere yönelik taşeron olarak kullanılmak üzere, Arap ve İslam Dünyasında parlatmaktı.
Halkının ve yurttaşlarının güvenliğinden sorumlu olan zamanın başbakanı ve hükümeti; görevini yapmamış ve ihmal etmiştir. Bu suça, ‘yola elverişlilik yeterliliği’ olmayan gemileri Antalya’dan yola çıkaran, başta Vali ve Liman Başkanı olmak üzere yöneticiler de iştirak etmiştir.
Saygılar sunarım.
İLK KURŞUN