Ülkemizde ne olursa, hükümet veya onun bakanlarından biri istifa eder? Sanırım bunun yanıtı çok net; “Hangi suçu işlerlerse işlesinler, haklarında yüz kızartıcı ne iddia olursa olsun, hangi başarısızlığa imza atmış olurlarsa olsunlar bunlar pişkindir, istifa etmezler!”
Bunlar yüzünden ülkemiz yanıyor, binlerce insan yaşamını kaybediyor, boğazımıza kadar teröre boğuluyor, iç savaşa doğru eviriliyor ve dış dünyada beş paralık itibarımız kalmıyor olsa da; yalan söylerler, inkar ederler ve dince kutsal şeylerin istismarını yaparak, yollarına devam ederler.
Türkiye, Açık Poligon Oldu!
Bırakalım çağdaş dünyada onurlu ve haysiyetli siyasetçilerin nasıl istifa ettiklerinin örneklerini, yakınımıza bakalım. Geçtiğimiz Cumartesi (2 Temmuz 2016); Irak’ın başkenti Bağdat’ta IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) sivilleri hedef alan bombalı bir saldırı gerçekleştiriyor ve 250’den fazla insan yaşamını kaybediyor. Saldırının hemen arkasından, Irak İçişleri Bakanı Mohammed Al-Ghabban istifa ediyor.
Teröristlerin bombalı saldırılar için poligon haline getirdiği ülkemizde ise; geçtiğimiz Salı (28 Haziran 2016), yedi kişiden müteşekkil IŞİD timi Atatürk Havalimanı’na saldırıyor. Tam olarak 32 dakika boyunca, ellerinde kalaşnikof otomatik tüfeklerle, İsviçre malı el bombalarıyla ve üçünün üzerinde sarılı olan patlayıcılarla, ellerini kollarını sallayarak katliam yapıyorlar, etrafı enkaza çeviriyorlar ve daha sonra dördü sırra kadem basıp, çekip gidiyor.
Terörist Asker Selamı Veriyor
Hem de ne katliam! Kalaşnikofla tarıyor, daha sonra yere düşenlerin üzerlerini tarıyorlar, inilti gelen yerdeki insanlara tek tek yöneliyor ve kafalarına sıkarak, infazı tamamlıyorlar. Ama devlet ve onun güvenlik güçleri, hala ortada yok.
Gidiş (departure) katında, elinde kalaşnikof olan başka bir terörist; THY bilet satış ofisinin önünde etrafa ateş ederek yakıp yıkıyor, daha sonra içlerinden birisi polis olan ve korku içinde infazını bekleyen yaklaşık 35 kişilik gruba dokunmuyor, onlara asker selamı veriyor ve yürüyen
merdivenlerden inerek gidiyor. Bu da, sırra kadem basanlar arasında. Anlayacağınız; teröristler öldürüyor, korku ve dehşet saçıyor, bazılarına yaşamını bağışlıyor ve adeta oyun oynuyor!
62 Milyon, Allah’a Emanetmiş!
Teröristler, bu kanlı korku ve dehşet oyununu; yaklaşık yıllık 62 milyon yolcu kapasitesi ile ülkemizin birinci, Avrupa’nın 3’üncü ve dünyanın 11’incisi olan Atatürk Havalimanı’nda yapıyorlar. Yani; 62 milyon yolcunun canı, Allah’a emanetmiş. Bir de utanmadan; “Güvenlik zafiyeti yoktu” diyorlar.
Atatürk Havalimanı’nda çalışan bir dostum anlattı; “Havalimanında, bu tip saldırılara ve teröre karşı mücadele edebilecek eğitimde, hiç kimse yoktu. Burada görev yapan polislerin yaklaşık üçte biri; yaşı ve sicili nedeniyle, buraya rahat etsin diye mükafaten atanmış. Diğer üçte biri; kapatıldığı için akademi eğitimi almamış, üniversite mezunlarından kısa dönemde polis yapılmış, İngilizce bilir, eli yüzü düzgünler ve son üçte birlik bölüm ise; pasaport, evrak ve belge inceleme işleri uğraşanlar”
Saldım Çayıra Mevlam Kayıra
Halbuki dünyada, bu tip havaalanlarında, terörle mücadele için ayrı ekipler var. Kamuflajlı üniformalar giyiyorlar, terörle mücadele için çok özel eğitimler alıyorlar, özel teçhizat ve silahlarla donatılıyorlar. Bizde ise polislerimiz; “saldım çayıra, mevlam kayıra” zihniyeti ile ateşin içine atılıyor ve siyasal sorumlulukların gereği yapılmıyor.
Atatürk Havalimanı’na yapılan ve bugüne kadar 45 insanın yaşamını kaybettiği saldırının, Ramazan’da ve özellikle iftar saatine yakın yapılmasının nedeni; nöbet ve görev değişimleri nedeniyle oluşan ilave zafiyetten faydalanmaktı.
Teröristler Yedi Kişiydi
Saldırı timi, yedi teröristten oluşuyordu. Üçü intihar bombacısıydı, ayrıca üzerlerinde kalaşkinof silahları vardı. Diğer ikisi, üzerlerinde kalaşnikof silahları ve İsviçre yapımı el bombaları olan, avcı teröristlerdi. Son ikisi ise supervisor (denetleme ve kontrol eden) denen, üzerlerinde hiç silah olmayan, bu yüzden kontrol noktalarından kolayca geçen, timi denetleyen, yol gösteren ve intihar bombacısı eğer tereddüt eder pimi çekmez ise, uzaktan kumanda ile onu patlatmaya hazır olanlardı.
Teröristler operasyona, planladıkları zamandan biraz önce başlamak zorunda kaldılar. Çünkü; hava çok sıcak olmasına rağmen, otoparktan geliş (arrival) katına geçmekte olan montlu intihar bombacısı, bir polisimizin dikkatini çekti. Telefonuyla whatsApp’dan, polis arkadaşlarının bulunduğu gruba; bir şüpheli gördüğünü ve hırsızlıktan şüphelendiğinin mesajını atar. Daha sonra; şüpheliden kimlik sorar ve kıyametin başlamasına neden olur.
Planlama En Az 15 Gün Sürmüş
Esasında; polisimizin olaya tek başına müdahale etmesi, öğreti gereği uygun değildir. Ama polisimiz; hırsızlık ve gasp gibi adi suçlar üzerine deneyimlidir, terör tehdidi beklememekte olup, bu konuda eğitimi de yoktur.
Terör saldırısı çok komplike hazırlanmış; havalimanının birden fazla noktadan koordineli olarak vurulması planlanmış ve üzerinde çok çalışılmış. Teröristler; kuvvetle muhtemel, operasyon yapacakları yere çok defa gelmişler, gözlem ve planlama yapmışlar, çeşitli yerlere (destination) çeşitli havayolları ile uçmuşlar, tüm zafiyetleri ve güvenlik boşluklarını yerinde tespit etmişler. Bu süre; en az 15 gün!
Belki de, Sonrasında Uçak Kaçıracaklardı
Belki de; operasyonun ikinci bölümünde, canlı intihar bombacıları hariç diğer dört kişiyle uçak kaçırmayı da planlamışlardır ve operasyona erken başlamak zorunda kalmaları, bu planı bozmuş olabilir!
Saldırı sonrası Atatürk Havalimanı, gece 01:35’de, meydan tarafından tahliye edilir. Bu aceleye ne lüzum var? Saldırıda görev alan diğer dört kişi de muhtemelen bu tahliye sırasında sıvışır. Bu; böyle bir saldırı sonrası yapılabilecek fahiş bir hata değil midir? Bunun anlamı; suçluların, suça yataklık yapanların kaçmasına imkan sağlamaktır. Çok iyimser bir yorumla; siyasi sorumlulukların doğurduğu ölümcül hataları kapatmaya çalışmaktır. Ayrıca; siz nasıl olur da farklı mekanlarda, farklı olaylara ve saldırılara şahit olmuş görgü tanıklarını sorgulamadan gönderirsiniz?
İçişleri Bakanı’nın İstifası Yetmez!
Nereden bakarsanız bakınız, bu yaşananlar bir facia. Teröre boğulmuş, her gün terör tehdidi atında yaşarken; Atatürk Havalimanı’nda hiçbir tedbir ve önlem alınmamış. Saldırı sonrası yapılanlar ise; gaflet mi, dalalet mi, yoksa dilim varmıyor ama işbirliği mi, bilemiyorum!
Bu yaşadıklarımızdan sonra, Irak gibi, yalnızca İçişleri Bakanı’nın istifası da yetmez. Beraberinde; Devlet Hava Meydanları’ndan sorumlu Ulaştırma Bakanı ve görevine yeni atanan Başbakan’ın da derhal istifa etmesi gerekir. İstifa etmezlerse, dosyaya koyun. Devri sabık döneminde yargılama için gerekecek.
Saygılar sunarım.
İLK KURŞUN