Tokat Jandarma Bölge Komutanı’yken tutuklanan Tuğgeneral Adnan Arslan’ın durumundan bahsetmiştim size daha önce;
Darbe gecesi ailesiyle Side’de tatilde olduğunu, darbeyi gece ailecek kamelyada otururken devre arkadaşı Emekli Albay Yahya Uzun’dan gelen telefonla öğrendiğini, haberi alır almaz vekaleten yerine bakan Tokat Jandarma Bölge Komutan Vekili’ni arayıp görev alanındaki Tokat, Sivas, Amasya ve Çorum İl Jandarma Alay Komutanlarını arayarak bütün resmi görevlerin iptali emrini verdiğini, gece boyu resmi kıyafetli asker ile sivil halkın muhatap edilmemesi ve kalkışma girişimine teşebbüs edilmemesini talimatlandırdığını, keza sorumluluk alanındaki illerde darbe ile ilgili hiçbir olayın yaşanmadığını bunun da Emniyet kayıtlarıyla sabit olduğunu söylüyordu ailesi.
***
Adnan Arslan’ın oğlu Cihan Arslan’dan bir e-posta daha geldi;
İlla bir ideolojik aidiyet ilişkisi kurulacaksa bir kardeşi MHP’den Belediye Başkanı, bir kardeşi de yine MHP’den iki defa milletvekili aday adayı olan babasının ancak ülkücü hatta Arslan’ın tırnak içine aldığı ifade ile “muhafazakar ülkücü” olarak tanımlanabileceğini söyleyerek kanıtlamaya çalışıyor babasının bu illegal yapılanmayla bir alakası olmadığını.
Yazdığına göre babasının tutuklanma ve ihraç gerekçesi darbecilerin listesinde Tokat Sıkıyönetim Komutanı olarak gösterilmesi!
***
Hemen her fırsatta yazdığım gibi en belirgin becerisi sızmak ve gizlenmek olan bir yapının mensubu olmakla itham edilen kimseler için öz hakiki AKP’li, MHP’li, CHP’li, ülkücü, sosyal demokrat gibi kimlik bildirimleriyle savunma geliştirebilmek güç ve doğru bir yöntem de değil.Nereden bileceğiz bu yapıların içine sızıp da “mış gibi” yapmadıklarını!
Dolayısıyla…
Yine hemen her fırsatta vurguladığım gibi bu kördüğümü çözmenin, bulanık suyu berraklaştırmanın, it izlerini silip de at izlerini sürebilmenin tek yolu “hukuk”u esastan da, usulden de “şaibesiz” şekilde işletebilmek, bunun sağlanmasını talep etmek, sağlanmadığına dair şüphe oluşuyorsa bu kanaldan tespite çalışmak çuvala atılanların uğradıkları -varsa- haksızlıkları.
Misal;
Üzerine en çok gidilmesi gereken konulardan biri bence bu “listede adı var” gerekçesi!Herhangi birinin herhangi bir listede adının yazıyor olmasının o kişinin iradesi, isteği, onayı doğrultusunda olup olmadığını bilebilir miyiz? Pekala birileri alır kalemi kağıdı eline hepimizin adını alt alta sıralayabilir değil mi; üzerine de “lüzuma göre” bir başlık attı mı, oldu da bitti maşallah! Ruhunuz duymaz.
-Sadece- ruhunuz duymadan yapılabilecek böyle bir eylemden dolayı hayatınızın bütün unsurlarıyla elinizden alınması biraz fazla değil mi?
Kaldı ki “Silivri kumpasları”nın her aşamasında, defalarca izledik biz bu filmi? Defalarca bu “listede adın var”ın nasıl bir garabet olduğunu anlatmaya çalıştık? “Liste” linçlerine karşı çıktık o dönemin cemaat medyasıyla kol kola çalışan yandaş medyada boy boy yayınlanan!
Adaletsizliği tescillenmiş bir yola -yeniden- girmeyin!
***
Nereden biliyoruz darbenin başarılamaması halinde ele geçeceği belli o listelerin “bulunmak üzere” ve “bilgi kirliliği” yaratmak amaçlı oluşturulmadığını?
Darbenin gerçek kadrolarını “kurtarmak” üzere hazırlanmadıklarından emin miyiz?Halihazırda 15 Temmuz gecesi milletçe bir kâbus yaşadığımız gerçeği dışında hiçbirimiz, hiçbir şeyden emin değiliz!
Onun için işinin çok zor olduğunun farkında olduğumuz yargı da, siyaset kurumu da, biz de rüzgâra, gündemin şehvetine kapılmamalıyız;
Yoksa…
Kendi canavarımızı kendi ellerimizle yaratır ve yine bir gece tank, top, bomba sesleriyle uyanana kadar farkına bile varamayız!
+++++++
Pilot yok diyorlar; Murat Eren var!
++++++
Tuhaf şeyler
—–
Çok değişik bir hukuk devleti; cezaevlerinde “tutuklu”lara yer açmak için “hükümlü”ler tahliye ediliyor!+++++KPSS mağdurları da “telafi” bekliyor
——
Hayatına -henüz- dokunmayanlara izlerken “film gibi” geliyor olabilir ama televizyon ekranlarında beliren her bir “son dakika”, o ateş kırmızı bantlarda akıp duran her bir “yeni gelişme” bir grup insan için yolun sonu başka bir grup insan için de yeniden başlama umudu…
Onlardan biri, okurumuz Adem Özkuzucu soruyor:
– 2010 KPSS sorularını çalarak devlet kadrolarına haksız olarak yerleşen 10 binin üzerindeki memur görevden alınacaksa, bu 10 bin küsur kişinin hak etmediği halde işe yerleştirilmesi sonucu açıkta kalanların haklarına dair de bir düzenleme yapılamaz mı?- Kamuda oluşacak boşluk bu mağdurlar arasında sınav sonuçlarına göre yapılacak yeni bir sıralamayla doldurulamaz mı?
yeniçağ