M. G. adlı bir okur, şöyle bir mesaj gönderdi:
“Haber-7 sitesinde Ergün Diler şöyle yazmış: ‘Akıncı üssünde Adil Öksüz isimli imam yakalandı. Hocası kim? Suat Yıldırım.. Ne yaptı bunlar? Bilmiyorsunuz tabii… Tevrat ve Kur’an-ı Kerim arasındaki yakınlığı örgütledi.. Bakın çalışmalarına ve eserlerine… Konu hep bu!’ Sayın Bulut, yazılarınızda kaynak olarak Suat Yıldırım’dan sık sık faydalanıyordunuz. Kaynağınızı biraz tanımanıza faydası olur umarım…”
***
Okura şu cevabı yazıp gönderdim:
“Sayın M. G., Suat Yıldırım’ın Kur’an ayetlerini Tevrat ve İncil’e atıflarla izah etmesi olayını yazılı basında inceleyen tek gazeteci benim! Televizyonda ise konuyu gündeme getiren Hulki Cevizoğlu’dur.
Ayrıca Aksiyon dergisinin kapak konusu olan Suat Yıldırım’ın ‘Hz. İsa etrafında bütünleşelim’ başlıklı yazısını yazılı basında eleştiren tek gazeteci de benim!Durum böyleyken, bu çarpıtmayı nereden çıkardınız? Hangi yazımdan? Bir örnek-verebilir misiniz? Böyle bir örnek bulamazsınız. Çünkü yoktur.
Suat Yıldırım adı geçen yazılarımı toparlayıp size gönderiyorum. Bunun dışında Suat Yıldırım’ı kaynak olarak kullanmam söz konusu bile değildir. Böyle bir yanlışlığı yapmadan önce biraz araştırsaydınız keşke. Veya bana sorsaydınız. Eleştirdiğiniz insanı biraz tanımanızda fayda var! Sizin bu konudaki bildiklerinizi ilk yazan kişi benim be kardeşim. Beni başka bir yazarla mı karıştırdınız bilmiyorum ama herhalde bir özür borcunuz doğmuştur…”
***
Görüldüğü gibi 10 yıl, hatta 15 yıl önce inceleyip toplumu uyardığımız konularda bize akıl vermeye, hatta sitem etmeye çalışanlar çıkıyor! Üstelik akıllarında kalan bilgilerin de bizden kaynaklandığını bilmiyorlar! Bu kulaktan dolmacılıkla nereye varılabilir?
Biz, 20 Kasım 2003’te “İbrahimi dinler masalıyla, Müslüman tarikat-cemaat önderleri vasıtasıyla tek dünya dinini oluşturmaya gayret ediyorlar” demiş ve ardından “Dinlerarası diyalog, Vatikan’ın Asya’yı Hıristiyanlaştırma misyonudur!”, “Abant toplantıları, Hanefi Altaş’ın deyimiyle ‘Abant konsili’dir.” “Dinlerarası diyalog, aynı zamanda bir mason girişimidir!” “Diyalogçuların örgütlenme modeli: OPUS DEI’dir”, “Tevrat ve İncil dip notlu Kur’an olmaz!”, “Dikkat edin, Hıristiyanlaşıyorsunuz” gibi başlıklarla ve yüzlerce yazıyla insanımızı uyarmaya çalıştık ama sonucu görüyorsunuz! Kimilerinin bir kulağından girmiş, öbür kulağından çıkmadan tersine dönmüş! Yazıklar olsun!
—
Ordu-millet ve ordu devlet!
—
Eski İzmir milletvekili Metin Öney yazıyor:
“Ordunun tasfiyesi ile ilgili özet fikirlerimi bilginize sunmak istedim: Doktor neşterini hastanın karnında unuttu diye ‘tıp’tan vazgeçmiyoruz. Hâkim taraflı karar verdi diye ‘hukuk’tan vazgeçmiyoruz. Mühendisin yaptığı bina 3.7 şiddetindeki depremde yıkıldı diye inşaatlardan, uçak düştü diye ‘uçak teknolojisi’nden vazgeçmiyoruz.
O halde nedir bu askeri okul ve kurumların ve dolayısıyla ordunun tasfiyesi?..
Kaldı ki biz hem ordu-milletiz hem ordu-devletiz.
Çünkü, bizim ordumuz ‘devlet’ şeklinde teşkilatlanmıştır.
Şöyle ki; emir komuta zinciri içinde ‘mutlak disiplin çerçevesinde, mahkemeleri, hastaneleri, fakülteleri, istihbarat örgütleri, askeri ataşelikleri, ülkenin tamamına yakınını jandarma ile kontrol edebilme özelliği ve sair kurumları ile ordu-devlettir.
Çünkü bu coğrafyada başka türlü yaşanamaz.Kaldı ki birine yani Türkiye Cumhuriyeti’ne bir hal olduğu takdirde diğeri ‘ordu-devlet’ derhal imdada yetişecek ve bütün kurum ve kuruluşları ile varlığını sürdürecektir.
Ordumuz bekâ amaçlı olarak tasarlanmış ve kurulmuştur.Bu tarz teşkilatlanma, demokrasiye ve ‘sivilleşme’ye yani siyasi iradeye bağlı olmaya asla engel değildir.Bu sebeplerle yanlış uygulamalardan vazgeçilmelidir.”
yeniçağ