Birlik, beraberlik, tek vücut olma, kenetlenme duygusu yükseliyor. Çünkü uçurumdan döndük. Darbe gerçekleşseydi kardeş kardeşi vuracaktı. Ülkemiz parçalanacaktı. Darbe girişimi Türkiye’yi küresel güç ABD’nin planı doğrultusunda parçalayıp bölme gizli niyetini taşıyordu.
İç savaş çıkacaktı.
İç savaş hep yıkım:
ABD’nin sadece 25 milyon nüfuslu olduğu yıllarda patlayan iç savaşta 650 bin sivil öldü. İspanya’nın 15 milyon nüfuslu olduğu yıllarda patlayan iç savaşta da 600 bin sivil hayatını yitirdi.
Irak da iç savaşa itildi.
Katliama dönüştü.
1 milyon sivil öldü.
(UNHCR raporu)
Suriye de iç savaşa itildi.
Sonuç korkunç oldu.
470 bin sivil öldü.
(SCPR raporu)
* * *
Biz de iç boğazlaşmanın kıyısından döndük. Bu yüzden rüzgar “milli birlik- milli beraberlik” yönünden esiyor. Yenikapı’da 4 lider ve genelkurmay başkanı kucaklaştılar. Hacı Bektaş Veli’yi anma töreninde salona CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile AKP’li Bakan Nabi Avcı, birlikte kol kola girdiler. Cumhurbaşkanı, bir adli yıl açılışında Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu’na “Edepsiz…” diye köpürüp üzerine yürümüştü. Feyzioğlu o sırada başbakan olan Erdoğan’ı eleştiriyordu. Aynı Feyzioğlu, önceki gün yanına 80 ilin baro başkanını aldı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitti ve “zatı aliniz ülkemizin işgal girişiminin püskürtülmesinde liderlik görevi yaptınız…” diyerek el sıkıştı.
Bunlar güzel hareketler.
El ele…
Kol kola…
Vatan söz konusuysa…
Gerisi teferruat…
* * *
Ancak milli birlik, berberlik eğer
“özgür yargıç, özgür savcı, özgür polis, özgür ordu, özgür basın, özgür üniversite, özgür sivil toplum, özgür söz, özgür ifade, özgür yasama (Meclis), özgür yürütme (Bakanlar), özgür milletvekili (tek adama bakıp parmak kaldırıp indirmeyen vekil), özgür parti içi demokrasi, özgür Merkez Bankası, özgür din, özgür Diyanet, özgür denetim, tam şeffaflık, tam hesap verme…” ölçüleri esas alınarak gitmezse sonu faşizm olabilir.
Ülkemizi böleceklerdi!
Bizi vuruşturacaklardı.
Dağılmayalım.
Bir olalım.
Birliğin başında da ben olayım. Hoş geldin faşizm. Faşizm, halkı korkularından avlayarak büyük çoğunluğun desteğini almış ve milli iradenin temsilcisi diye kutsanmış tek adamın yönetimi üzerine kurulur. Faşizmde demokrasi kalkar tek adamın, ağzından çıkan kanun kabul edilir. Sonunda faşizm toplumu, iç savaş gibi, felakete, yıkıma götürür.
* * *
Bir olalım, dağılmayalım ama “demokrasi ortak aklında” (ortak paydasında) buluşarak bir olalım.
Demokrasi nedir?
Birlik demek değildir.
Demokrasi senfonidir.
Çok sesliliktir.
Kanun hakimiyeti (yani hukukun üstünlüğü) içinde söz ve ifade özgürlüğünün alabildiğine gelişip en üst seviyeye çıkmasıdır. Şarkıcı kız Sıla, “Ben Yenikapı mitingine katılmayacağım çünkü bu Tayyip Erdoğan taraftarlarının şovudur… Darbeye kesinlikle karşıyım ama böyle bir şovun içinde olamam…” deyince kızı linç etmeye kalkmamaktır.
Çok büyük dikkat gerekir.
Milli Birlik, faşizm getirebilir.
Tarihte başımıza geldi. 1945’de İkinci Dünya Savaşı sırasında; Türkiye’nin savaş dışında kalması doğru kararını yürütebilmek için içeride “milli birlik-beraberlik rüzgarı” estirildi. Bu rüzgarın itmesiyle TAN Gazetesi yakıldı, Yurt ve Dünya, Adımlar, Ant dergileri kapatıldı, dünya ölçüsünde Profesör Pertev Boratav’ın konferansı basıldı, Zincirli Hürriyet adlı bir dergiye karşı İzmir’de yürüyüş (nümayiş) düzenlendi, Ankara Üniversitesi Rektörü Kansu, istifa ettirildi, Berkes, Boran, Boratav, Başoğlu gibi öğretim üyeleri üniversiteden atıldı.
* * *
Bir olalım.
Beraber olalım.
Kardeş kardeşi vurmasın.
Seçimle gelen, seçimle gitsin.
Ama çok sesli olalım.
Özgür basın.
Özgür savcı.
Özgür hakim.
Özgür üniversite.
Özgür din, Diyanet.
Demokrasiye evet.
Demokrasi çok sesliliktir. Çok sesli milli (tam bağımsız) duruşa varsanız, gösteriniz.