Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı AKP’li İsmail Kahraman’ın “Laik Cumhuriyet” ve “Atatürk” ile büyük sorunları var!
“Anayasa’da laiklik olmasın” sözleriyle tepki çeken İsmail Kahraman, Meclis’ten Atatürk’ün mareşal üniformalı portresini kaldırttı.
15 Temmuz gecesi Meclis bombalanmış, bazı bölümleri hasara uğramıştı. Darbe girişimi sonrası yapılan tadilatta, hasar almayan bölümlerden olan ve “Mareşal Locası” olarak bilinen locada bulunan Atatürk’ün portresi, fırsat bu fırsat diye kaldırıldı!
Aynı Meclis Başkanı şimdi de Dolmabahçe Sarayı’nda “Abdülhamid Sempozyumu” düzenleyerek padişahın portresini astırdı!
* * *
Meclis’te Atatürk portresini indirtip, Dolmabahçe Sarayı’na Abdülhamid’in portresini astırarak müthiş bir iş başardığını sanan İsmail Kahraman’ın şu sözleri de ilginç.
“Sultan Abdülhamid’i, 174’üncü doğum günü münasebeti ile anıyor, tarihimiz açısından unutulmayacak bir yeri olan böylesi bir hükümdara olan vefa borcumuzu yerine getirmiş oluyoruz.”
İsmail Kahraman, Abdülhamid’i överken, onun Meclis-i Mebusan’ı kapattığını ve ülkeyi uzun yıllar istibdat altında inlettiğini söylemedi tabii…
İsmail Bey’in “Vefa borcumuz var” dediği İkinci Abdülhamid 33 yıl ülkeyi baskı ve jurnallerle, haksızlık ve zulümle yönetmişti. Bunların bir kısmını kısaca özetleyelim:
* * *
– İlk Anayasa’mızın mimarı, hürriyet kahramanı Mithat Paşa’yı sürgüne gönderdi ve Taif zindanında boğdurarak öldürttü.
– Vatan şairi Namık Kemal’i Kıbrıs’a sürdürüp, Magosa zindanına attırdı.
– Abdülhamid, kurduğu hafiye teşkilatındaki jurnalcilerin jurnalleriyle binlerce insanı zindanlarda çürüttü.
– Abdülhamid döneminde Osmanlı İmparatorluğu 1,5 milyon kilometrekare (bugünkü Türkiye’nin iki misli) toprak kaybetti.
– Mısır, Romanya, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, Kıbrıs, Girit ve doğudaki topraklarımızın önemli bir bölümü kaybedildi.
* * *
Eee… Bütün bunlara rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı AKP’li İsmail Kahraman’a göre “Sultan İkinci Abdülhamid’e vefa borcumuz var” öyle mi? Hadi canım sen de!
PASAPORT İŞKENCESİ!
Eşten-dosttan ve okurlardan o kadar çok şikâyet geliyor ki, şaşırdım kaldım.
Genel bir şikâyet bu…
Havaalanlarında ve sınır kapılarında pasaportlarına el konulan vatandaşların sayısı büyük boyutlarda… Maddi ve manevi zarara uğrayan bu dertli vatandaşların sözlerinden bir kısmını yetkili makamlara duyurmak için naklediyorum.
Şikâyetçiler arasında, işadamları, artistler, sanatçılar, esnaf, ev kadınları, her kesimden insan var.
Şöyle yakınıyorlar:
* * *
– Pasaportlarımıza son anda sebepsiz yere el konuluyor, uçaklarımız kaçıyor, biletlerimiz yanıyor, mağdur ve perişan oluyoruz.
– Görevli polis memuruna, ‘Ne suçumuz var?’ diye soruyoruz, cevap bile alamıyoruz.
– Pasaport şubesine gidiyoruz, bilgi vermiyorlar.
– Herkesin burnu havada!
– Nasıl bir ülke olduk böyle?
– Vatandaşa bu eziyet, bu çile neden?
– Elimize sadece ‘Pasaportu aldık’ diye sadece bir kâğıt veriliyor o kadar.
– Ne yapacağımızı bilmiyoruz?
– Yurtdışına çıkamayacak mıyız? Ülkede seyahat özgürlüğü kalmadı mı?
– Bir suçumuz varsa boynumuz kıldan ince… Fakat suçsuz yere bu eziyet ne demek oluyor?
* * *
Başbakan Binali Yıldırım… İçişleri Bakanı Süleyman Soylu… Adalet Bakanı Bekir Bozdağ…
Bu vatandaşların hepsi size sesleniyor:
“Çok mağdur olduk. Bu sorunu çözün, hukuksuz duruma ve pasaport işkencesine son verin” diyor ve ekliyorlar:
“Vatandaşa eziyet çektirmeyeceğiz diye verdiğiniz sözleri de unutmayın!”
Tebessüm
“SEFASINI SÜRMEK LÂZIM!”
Kadim okurlarımdan Yüksel Yılmaz, bir süre önce kaybettiğimiz Hasan Pulur üstadın anısına diye onun bir fıkrasını yollamış.
Bektaşi’ye sormuşlar:
“Çıksa ahu gibi bir dilber karşına…”
“Eee?”
“Fakat aylardan ramazandır ve de oruç vardır!”
“Eee?”
“Peki, ne yapmak lâzım? Dilber-i ahu mu, yoksa oruç-u ramazan mı?
Bektaşi düşünmüş taşınmış, sonra cevap vermiş:
“Orucun kazası olur, sonra da tutarsın. Fakat dilberin kazası olmaz. Sürmek lâzımdır sefasını!”
GÜNÜN SÖZÜ
Cehaleti yenmediysen hiçbir büyük zafer kazanmış sayılmazsın!