Atatürk Devriminin ilk sırada gelen ve en önemli özelliği antiemperyalizmdir, tam bağımsızlık ilkesi ve onu tamamlayıcı diğer ilkesi olan “ulusal egemenlik” ilkesidir, yani egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olmasıdır,
yani antiemperyalist değilseniz,
Cumhuriyetçi de olamazsınız, emperyalist güçler iç düşmanlarla işbirliği yaparak Cumhuriyetinizi yıkmaya çalışırlar,
Laik de olamazsınız, çünkü emperyalist güçler gelir sizi zayıf düşürmek, bölüp yönetmek için cemaat ve tarikatları size karşı kullanır, güçlendirir, iktidar yapar, darbe yaptırır.
Milliyetçi hiç olamazsınız, yerli hiç bir kamu kuruluşunuzu bırakmazlar, teröristlere toprak
ve ülke yönetiminde hak vermenizi isterler,
Devletçi olamazsınız, yerli malınız, yerli kurum ve kuruluşunuz, sermayeniz, milli ordunuz kalmaz,
Devrimci olmanız imkansız, karşıdevrimin arkasında hep emperyalizm vardır,
Küresel sermayenin çarklarına karşı bağımsız değilseniz emekçilerinizi sadece yerel kapitalistler değil , tüm dünya sömürür ve asla “halkçı” olamazsınız,
İşte o yüzden antiemperyalizmi anlatan bağımsızlıkçı düşünce Atatürk’ün gelip geçici bir fikri ve ilkesi değil, asla değişmeyecek olan karakteridir
O nedenledir ki;
“Bağımsızlık benim karakterimdir”
demiştir.
Atatürk ilkelerinin tümüne birden sarılmazsak,
bugünkü gibi;
Laiklik mi, Milliyetçilik mi , vatanın bütünlüğü, milletin birliği mi,
din ve vicdan özgürlüğü, dinin siyasetten ayrılması mı gibi öncelik tercihlerine zorlanırsınız, oysa ki; tüm bu ilkeler iç içedir, ayrılmaz parçalardır,
Hem laik hem müslüman olunur, ama hem laik hem milliyetsiz olunmaz ya da
hem milliyetçi hem ümmetçi olunmaz!
Bugün;
Dinci faşizmle korkutup Amerikancı bölücülüğe razı etmek isteyenlerle, Amerikancı cemaatçilik ve bölücülükle korkutup başkanlığa razı etmek isteyenler arasındaki kapışmada “saf”ımız çoktur,
biz saf olmayanların tek safı; istiklal ve cumhuriyeti ölümüne savunan Atatürk’ün tarafıdır ve ne emperyalizme ne de onun çocuklarına insafımız yoktur!
İLK KURŞUN