Suriye’ye Verilen Kimyasallar Belgelendi!
Suriye’ye yönelik dış destekli operasyonun başlamasından itibaren, rejimin ‘kimyasal silah kullandığı’ iddiası çok sık dile getirildi. Fakat Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2013 yılı dış ticaret verileri bu iddiaya, muhalifleri zor durumda bırakacak bir boyut kazandırdı. TÜİK’in kilogram cinsinden gösterdiği verilere göre 2013’te Türkiye’den Suriye’ye sarin gazının öncül maddesi olan izopropil alkolden toplam 16.026 ton satılmış. Aynı şekilde Suriye’de kullanıldığı iddia edilen zehirli hardal gazının yapımında kullanılabilecek sodyum sülfürden de yine TÜİK’in dolar cinsinden gösterdiği verilere göre 688 bin 509 dolarlık satış yapılmış.
‘Sarin gazı bu olmadan yapılmaz’
Konunun uzmanları izopropil alkolün sarin gazının öncül maddesi olduğunu kaydetti. Aydınlık’a konuşan bir kimya profesörü “İzopropil alkolden tek başına sarin gazı meydana gelmez, ama sarin gazının öncül maddesidir. Bu madde olmadan sarin gazı ortaya çıkmaz” dedi. Uzmanın verdiği bilgiye göre, diğer maddelerin de bulunması durumunda bu kadar miktarda izopropil alkolden bütün Suriye’deki insanları öldürecek miktarda sarin gazı yapılabilir.
En çok Guta’nın olduğu ay gitmiş
Suriye’de başkent Şam’ın doğu banliyösü olan Guta’da 21 Ağustos 2013 tarihinde sarin gazı kullanıldığı iddia edilmişti. BM konuyu inceledi ancak Suriye yönetiminin saldırıyı yaptığı iddiası doğrulanmadı. Esad yönetimi de saldırıyı muhaliflerin yaptığını öne sürmüştü. Türkiye’den Suriye’deki muhaliflere satılan sarin gazının öncül maddesi olan izopropil alkolün en çok Ağustos ayında satılmış olması dikkat çekici bir durum. 2013 yılının Ağustos ayında Suriye’ye toplam 12.800 ton izopropil alkol satılmış. Geriye kalanları da Haziran ve Kasım aylarında ihraç edilmiş.
Devletlerin resmi ticareti yok
Peki bu maddeler, Suriye’de rejimin kontrolündeki bölgelere resmi ticaret kapsamında satılmış olabilir mi? Bu mümkün değil. Çünkü Türkiye’nin Suriye Devleti ile hiçbir ticari ilişkisi yok. Aydınlık’ın görüştüğü Suriye yönetiminden yetkililer “Türkiye’den bize en ufak bir malzeme satılmamaktadır” diye kesin bir dille ifade ettiler. Aydınlık, konuyu Ankara’dan da araştırdı. Aydınlık’ın sorularını yanıtlayan Ekonomi Bakanlığı’ndan bir yetkili, “Suriye devleti ile ticaretimiz teorik olarak var, ama pratik olarak yok. Suriye ile ticaret sınır kapılarının olduğu tampon bölgelerde yapılıyor” diye yanıt verdi. Bu ticaretin yapıldığı sınır kapılarındaki tampon bölgeler, IŞİD, El Nusra ve ÖSO arasında paylaşılmış durumda. Yani, TÜİK verilerinde Suriye’ye ihracat olarak gösterilen Suriye ile yapılan bütün ticaret bu terörist grupların denetiminde yapılıyor.
Sanayi yok, niye alındı?
İzopropil alkol aynı zamanda sanayide çok yaygın olarak kullanılan bir kimyasal madde. Lastik, plastik, tekstil gibi bir çok sanayi kolunda kullanılıyor. Ancak muhaliflerin elindeki bölgelerde sanayi adına hiçbir şey yok. Bunu hem muhalifler hem de Esad’ın safında yer alan ve o bölgede yaşayan kaynaklar doğruluyor. Devletten kalan fabrikalar da sökülüp, hurda fiyatına Türkiye’de satılmıştı.
Sarin gazı davasında da geçiyor
Adana’da görülen ‘Sarin Gazı’ davasının iddianamesinde de İzopropil alkolden bahsediliyor. Sanıklar izopropil alkol temin etmek için araştırmalar yapıyor. Sanıklardan İbrahim Akça’nın Emniyet’te verdiği ifade sanıklardan Bekir Karaoğlan’ın kendisini telefon ile arayarak Suriye’den bir müşterisinin geldiğini ve bazı malzemelere ihtiyaç duyduğunu, kendisinin bu malzemeleri temin edip edemeyeceğini sorduğunu, onun üzerine bu malzemelerin isimlerini söylemesini istediğini, Bekir Karaoğlan’ın hatırladığı kadarıyla İzopropil alkol, metanol beyaz fosfor, 1-amino ve ismini hatırlamadığı bir malzeme daha söylediğini ifade etmişti. Sanıkların sarin gazının ham maddesi olan izopropil alkol arayışları dinlemede olan telefon konuşmalarına da şöyle yansıyor:
Bekir Karaoğlan : Şu en son en son çözelti
İbrahim Akça : Rezorsinol dediği bir tonluk
Bekir Karaoğlan: Ha …
İbrahim Akça : İpa’dan (İzopropil alkol) tamam yüz kilo veririz
Bekir Karaoğlan : çözelti ne kadar lazım olur abi
İbrahim Akça : En son kalemimi diyorsun
Bekir Karaoğlan : Evet
KATLİAMI MİT PLANLADI İDDİASI!
ABD’li gazeteci Seymour Hersh, daha önce yayınlanan makalesinde, Suriye’de aldığı tutum nedeniyle Erdoğan’ı zor duruma düşürecek çarpıcı iddialarda bulundu.
Hersh’in yazısında iddia ettiği öne çıkan kimi başlıklar şöyle;
– Tayyip Erdoğan’ın El Nusra’nın destekçisi olduğu ABD tarafından da biliniyordu.
– 2013′ün bahar aylarında, Erdoğan, içerideki sorunlarının çözümleri içinde Türkiye’nin Suriye’deki rolünün anahtar niteliğinde olduğunu görüyor ve cihatçılara desteği keserse her şeyin biteceğini biliyordu!
– Erdoğan’ın umudu, ABD’yi kırmızı çizgiyi aşmak için zorlayacak bir olayı teşvik etmek oldu!
– El Kaide ve bağlı örgütlerinin, Türkiye’de gelişkin ölçülerde kimyasal silah depoları bulunuyor.
– Guta’daki kimyasal saldırının Erdoğan’ın planlamasıyla yaşandığı biliniyor.
– MİT ve jandarma, kimyasal savaş yeteneklerini geliştirmek için Nusracılar ile doğrudan bağlantılı çalışıyor, ABD istihbaratı bunu 2013 baharından beri biliyor!
– Türkiye ve Suudi Arabistan’daki bir dizi ‘üretim merkezi’, kilogramlarca sarin gazı öncülü üretmek için çalışıyordu. (Guta saldırısından önce)
– Geçtiğimiz Mayıs ayında, Türkiye’de 10 Nusra üyesi yakalandı, haklarında 130 sayfa iddianame yazıldı, ama liderleri Heysem Kassab ile birlikte salıverildiler.
Seymour Hersh’ün Türkiye hakkındaki haberinde dikkat çeken bir iddia da, Türk yetkililerin Amerikan istihbaratı tarafından dinlendiği ve ‘Şam’daki saldırının arkasında Türkiye’nin bulunduğunun‘ da bu dinlemeler üzerinden ‘kanıtlandığı‘ yönünde. İddiaya göre, yetkililer arasında saldırıdan hemen sonra yapılan konuşmalarda ‘keyif hakimdi‘.
‘Olağanüstü bir durum planladılar’
Hersh, “21 Ağustos’ta düzenlenen saldırıya ilişkin telefon dinlemeleri ve diğer veriler toplandıkça, istihbarat camiası şüphelerini destekleyecek kanıtlar gördü” diye yazdı. Hersh’e konuşan eski bir istihbarat yetkilisi, “Bunun, Obama’nın kırımızı çizgiyi aşması için Erdoğan’ın adamları tarafından planlanan gizli bir eylem olduğunu artık biliyoruz. BM yetkilileri daha önceki gaz kullanımlarını araştırmak için 18 Ağustos’ta Şam’a gittiğinde kentte ya da dışında bir gaz saldırısı düzenlemek için durumu tırmandırmak zorundaydılar” dedi. Yetkili, Türkiye’nin ‘olağanüstü‘ bir durum planladığını ve istihbarata göre ‘sarini hem tedarik edip hem de kullanımı konusunda eğitim verdiğini‘ söyledi.
‘Türk yetkililer çok keyifliydi’
Hersh makalesinin bu noktasında, şu çarpıcı ifadeleri kullandı: “Bu değerlendirmeye yönelik desteğin büyük kısmı, büyük kısmı Türklerin kendilerinden, saldırının hemen sonrasında dinlenen konuşmalardan geldi. Öncelikli kanıtlar, Türklerin saldırıdan sonra çeşitli dinlemelerdeki keyifli ve sırt sıvazlar gibi görünen halleriydi. Operasyonlar planlama aşamasında her zaman son derece gizli tutulur fakat övünme noktasına gelindiğinde, operasyonu düzenleyenler başarıdan pay kazanabilmek için kendilerini tutamaz.“