NERDE KALMIŞTIK…?
ALPARSLAN BAŞEĞMEZ
FAİLİ, MEÇHUL OLUP…
TEAMMÜDEN ÖLENLER…
Yerel televizyon kanallarını dikkatle izliyorum…
Sanki, ağız birliği etmişçesine…
Sanki, bir merkezden aynı anda, haber akmışçasına…
Sanki, konu birden bire, ortaya çıkmışçasına…
Aynı haberi döndürüp, döndürüp duruyorlar…
Olacağa…
“Kırmızı puantiyeli” don gömlek, biçer gibi…
Haberi böğründen, böğründen vuruyorlar…
Hele bir durum var ki…
Sormayın gitsin…
Aynı pehlivan tefrikası gibi…
Bir zamanların meşhur pehlivanlarından…
Deliormanlı Koca Yusuf, Plevneli Kel Aliço, Edirneli Adalı Halil…
Sanki Tercüman gazetesinde tefrika ediliyorlarmış gibi…
Konuşuluyor da konuşuluyor…
Yazılıyor da yazılıyor…
Yerel televizyonlar da izliyorum…
Yerel basın da gözlüyorum…
Sanki karnıma, karnıma basıyorlar…
Sanki üstüme üstüme geliyorlar…
Ağrıma gidiyor…
Yazıyorum, yazdı diyorlar…
Çiziyorum, yazma diyorlar…
Yazınca, kötü ben oluyorum…
Yazmayınca “neden yazmıyorsun be adam”diye de kendi kendimi yiyiyorum…
Gazeteciliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğunu çok iyi biliyorum…
Kendimi gazeteci mertebesinde görmememe rağmen…
Üç otuz paraya…
Pilav üstü üç tek kuru fasulyaya…
Bazılarının, göz göre göre, bu kutsal mesleğin ırzına geçmesine asla rıza göstermeyip…
Ortada duran ahlaki ilkeler doğrultusunda…
Yüreğimi ortaya salarak…
Yoluma devam ediyorum…
Gazeteciliği, yolundan saptıranlara da…
“Yuh olsun, yuuuuuuuuh”diyorum…
Mebbus Osman Bey konuşuyor…
Dik, dik…
Dikkatli, dikkatli…
Kendisine güven gelmiş gibi…
Eski ürkekliği ortadan kalkmış gibi…
Tavrıyla, edasıyla…
Konuşma vurgusuyla…
Ses tonunun sedasıyla…
Her şeyi göze almış gibi…
Bu tür işlerin altından ne pahasına olursa olsun…
Kalkacakmış gibi…
Karabük’ün, yakın bir gelecekte, “Kahramanı” olacakmış gibi…
Konuşuyor da konuşuyor…
Kim konuşuyor…?
Karabük’ümüzün medar-ı iftiharı…
Bir zamanlar, dağlarda, ormanlarda “camışların” önünde giden…
Orman yangınlarını söndürmek için, köylere dahi “varil” götüren…
Sonunda muradına erip…
Karabük’ün mebbusu olarak…
Kendisini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’n de dahi kabul ettiren…
Eski Orman Genel Müdürü Osman Beyimiz…
Konuşuyor…
O konuştukça televizyonlarda…
Zaman zaman…
Saman alevi gibi…
Önemli çevresel konularda…
Tabulaştırılmaya çalışılan bazı “Kurum”ların aleyhinde olabilecek çıkışlar yapan…
Hemen akabinde…
Yaptığı çıkışlardan…
Her ne hikmetse,“viraj” yapıp…
Kendi söylediklerini yine kendileri tekzip eden…
“Ne olduklarını” Karabük Halkının gayet iyi bildiği…
Malum koro ve solistler de konuşuyor…
Biz yazınca kızıyor, darılıyorlar…
Amma kendileri viraj yapıp…
Söylediklerini bizzat kendileri yalanlayınca da…
Hemencecik Demokratik Kitle Örgütü havası oluşturuyorlar…
Bu arada…
Bazı gazeteci taifesi de “uydum hazır olan imama” deyip…
Organize Sanayi Bölgesine doğru…
“Kıyama” duruyor…
Kıyama mı duruyor, kıyıma mı…?
Yoksa…
Üç tek kuru fasulyalı pilava mı…?
İşte o pek belli değil…
Her kes bu günlerde bir “Marzinçg” tutturmuş…
Marzinçg’e saldırıyor…
Geleceğe…
“Kırmızı puantiyeli” don biçenler…
Marzinçg’i hedef yapmış…
Havayı kirleteceğinin “istiare”sine yatıp yatıp, kalkıyorlar…
Marzinçg’in üzerinden, “sözde” politikalarını kurguluyorlar…
Hassasiyet güzel…
Eyvallah…
Başım, gözüm üstüne…
Karabük’ün çevre kirliliğinden arınması…
Türkiye’nin en pis ve çevre kirliliğinde ikinci İli olduğu söylenen Karabük’te…
Gelecek için kaygılanılması takdire şayan…
Hem de çok büyük bir gurur vesilesi de…
“DE” si var…
Bu “DE” biraz uzun “DEEEEEEEEEEEEEEEEE”…
Hiç kimse Karabük’ün coğrafi konumu itibariyle…
“Çanak-Çömlek” edebiyatı yapmayacak…
Çocukların oynadığı saklambaç oyunu gibi…
“Çanak-Çömlek patladı”masalı ile bizi avutmayacak…
Dilinin altındaki bakla neyse, onu çıkartıp, ortaya koyacak…
Biz de bileceğiz, marzinçg’cilerde öğrenecek…
Bana öyle geliyor ki bu sadece hava kirletme işi değil…
Ardındaki gerçekler her neyse, o da açık açık söylenecek…
Bizden söylemesi…
Her kesin haberi olsun…
Yoksa…
Kuşku ve acabalar…?????????
İnanılmaz şekilde çoğalacak…
Marzinçg daha inşaat halinde…
Çevre Genel Müdürlüğü tüm projeleri ve çet raporlarını onaylamış olmalı ki…
İnşaat başlamış, projenin % 30-35 kısmı da geçilmiş…
Raporlar onaylanmasa inşaat başlayabilir mi…?
Hiç kimse…
Her halde…
Çevre Genel Müdürlüğünden daha iyi bilemez, bu işin yasal prosedürünü, teknik alt dinamiklerinin ve önlemlerinin ne olması gerektiğini, değil mi…?
Haaaaaaaa…
Bir de Mehmet Ali ŞAHİN Bey diye bir gerçek var…
Mehmet CEYLAN Bey diye bir Karabüklü Bakan Yardımcımız var…
Onlar da konuşmalı…
Onlar da fikirlerini ortaya koymalı…
“Çanak-Çömlek patlatılırken”…
Esas…
Mevcut “PİSLİĞİN, KİRLİLİĞİN, REZİLLİĞİN” hesabı sorulmalı…
Araştırılıp, soruşturulmalı…
Kırk dakikada bir…
Havayı, kapkara dumanlarla kâbusa ve cehenneme çeviren…
“Konverterlerin”bu salımları için, yıllardır niçin tedbir alınmadığı sorulmalı…
Bilhassa yazın, “curufun” kırılıp, geri kazanıldığı sahadaki gökleri saran toz bulutları niçin oluşuyor, bu durum için ne önlem alınıyor, ne tedbirler getiriliyor, öncelikle bu durum araştırılmalı…
Ve de bu vahşi durum sorgulanmalı…
Gece el ayak çekildikten sonra…
Saat kulesi mıntıkasından…
Taaaaaaaaaa…
Bölge Trafik istikametine doğru bir bakılmalı…
Ne görülebiliyor ve ne görülemiyorsa…?
O konuşulmalı…
Hangi “Baca” olursa olsun…
Bacasına bir filtre taktırılamayanlara karşın…
Daha kurulum aşamasındaki bir şirketin…
Bu kadar hırpalanmasına fırsat verilmemeli…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu Başkan Yardımcısı olabilmek tabiki gurur verici bir durum…
Keşke Mebbus Osman Bey komisyon başkanı olabilseydi…
Daha çok gurur duyardık…
Bırakın Karabük’ün işsizlerini, aşsızlarını, garip gurebasını, fakir fukarasını…
Karabük’ün “Ayı”ları bile aç…
Açlar, aaaaaaaaaaçç…
Aç olmasalar….
Ormandan, şehrin göbeğine, yiyecek için, inerler miydi…?
İnip de…
Tuzağa takılıp…
Bursa da mecburi ikametgâhlarına…
Esir pazarına götürülür gibi…
Zincirlenip, giderler miydi…?
İnsanı korumak, insanın görevi…
Ya ayıyı korumak…?
Hey gidi “EŞREF-İ MAHLUKAT”hey…
Hey hey de hey hey…
Kimsenin gıkı çıkmadı…
Ayılar kamyonete…
Çevreciler selamete erdiler…
Ya Mebbusumuz Osman Bey…?
Biz hala bekliyoruz…
Teknolojisi ve katma değeri yüksek bir ağaç endüstrisinin Osman Bey’imiz tarafından Karabük’e kazandırılacağı günleri…
Çok şey mi istiyoruz…?
Eveeeeeeeeet…
Gelelim esas meseleye…
Osman Bey’imize …
Çevrecilere…
Veeeeeeeeee…
“ÇEVRE” edinmek için…
Her fırsatı değerlendirenlere…
Bir soru soralım…
FAİLİ MEÇHUL OLARAK…
TEAMMÜDEN KİM VURDUYA GİDENLER…
NE OLACAKLAR…?????
Sakın kimse anlamamazlıktan gelmesin…
Sakın kimse kendini saflığa vurup da…
Duymamazlıktan gelmesin…
Resmi raporlarda…
Hani…
“Ani oksijensizlikten dolayı, kendilerini suyun üstüne attıkları” söylenen…
“Ani su azalması nedeniyle öldükleri” beyan edilen…
Karınları suyun üstünde, çırım çırım çırpınarak ölen BALIKLAR var ya, BALIKLAR…
Araç Çayı’nda…
Faili meçhul olup…
Teammüden ölen balıklar…
Bu zavallı balıklar, kimin “ÇEVRESİNE” giriyor…?
Yoksa bu balıkların “Çevre Hakları” yok mu…?
Arkaları, hısım akrabaları yok diye mi, hunharca öldürülüyor da kim vurduya gidiyorlar…?
“Getirisi yok”…
“Balıkların esas ölüm sebebinin araştırılması yapılırsa “GÖTÜRÜSÜ” çok olur” diye mi, üstünde durulmuyor…?
Bu balıklar niye öldü…?
Her sene periyodik olarak bu balıklar niye ölüyor…?
Her sene ölen veya ölecek olan bu balıkların faili hep meçhul mü kalacak…?
Bu durum…
Planlanmış, hesaplanmış, kitabına uydurulup bebek kundaklaması gibi kundaklanmış, teammüden öldürme olabilir mi…?
İnsanın aklına düzinelerce senaryo geliyor…?????????
Hiç kimsede tıs yok…
Çevreciler dilini yutmuş…
Particiler sinmiş, kurtulmuş…
CHP görmemiş…
MHP sormamış…
İnşaallah bundan sonra sorarlar…
AKP bu tür konularda asla fikir beyan etmez…
HAS yok…
PAS yok…
TAS zaten yok…
Faili meçhule kurban gidip…
Teammüden öldürülen…
Kimi kimsesi olmayan…
Ardı, arkası bulunmayan, bu gariban kimsesiz balıkların…
“KİMSESİ” kim olacak, Osman Bey…?
“ÇEVRECİ, ÇEVRECİ” gezinenler, siz de bir cevap verin hele…
Bu gariban balıkların…
“KİMSESİ” kim olacak…?
Eeeeeeeeeey Ümmet-i Muhammed…
Bir düşünün…
Sayın Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN bunları bir duysa…
Demez mi…?
“Şayet Araç Çayı’nın üst tarafında, belirli bir bölgede, cani çakallar, balıkları parça pinçik etmişse, Ulu Allah(c.c) hesabını benden sormaz mı, siz ne yaparsınız bire gafiller”…
Diye haykırmaz mı…?
Önce balıkların failleri bulunsun…
Sonra Karabük’ü yaşanmaz hale sokan, nefes aldırmayan Karabük’ün “ANA KİRLETİCİLERİNDEN” hesap sorulsun…
Zamanı gelince…
Üretime geçtiğinde, Marzinçg’in yanlışını görürsek…
Hep beraber, onların o zaman gırtlağına çökeriz…
Yatar kapısının önünde, hammadde girişine “SET” çekeriz…
Hiç kimse merak etmesin…
Karabük hepimizin doğduğu ve doyduğu yer…
Karabük’ün çocuğu, eğer art niyeti ve kuzguniliği yoksa asla yanlış yapmaz…
Saygılarımla
Cep No: 0 505 522 67 25