Yakaladıklarında, yapıştırıyorlar soruları!..
“Başbakan kim olacak”…
“Bundan sonra ne olacak”…Oradan anlatıyorsun olmuyor… Buradan dolanıyorsun hiç fayda etmiyor!.. Şüpheli şüpheli bakıyorlar gözlerinin içine. Sanki bir şeyleri onlardan saklıyormuşçasına. En azından pek de inandırıcı bulmadıklarını sana hissettiriveriyorlar!..
Cevap veremiyorsan eğer sen de karşı soruyla hücum et; taktiği var ya!..
Aha işte!..
Fransa Cumhurbaşkanı kim?.. Çoğunuzdan doğru cevabı duyar gibi oldum. Adının François olduğunu bilmeseniz bile “Hollande” dediğinizi.
Şimdii!.. Fransa Başbakanı kim?..
Derin sessizlik değil mi!.. Hık mık… Dur yahu biliyordum, şimdi söyleyeceğim. Dilimin ucunda… Kimdi kimdi?..
Hiç o yana bu yana kendinizi vurup, oğlunuzu veya kızınızı hazreti Google’a koşturmayın. Ben sizden önce davrandım. Güya yılların gazetecisiyiz de!.. Fransa’nın Başbakanının Manuel Valls olduğunu internetten öğrendim. Hatırladınız mı?.. Sakın, “ha evet” diyip güldürmeyin beni.
Cevabını verebildim sanırım o 2 kritik sorunun. Aynen öyle!.. Fransız olacağız.
Bu mini testi siz de yakın çevrenizde yapın. Bakalım ne sonuç elde edeceksiniz?..
Dün kaldığımız yerden devam edelim. 4 Mayıs saray darbesinin, post modern sivil darbenin yapıldığı güne bir daha dönelim. R.Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu arasında gerçekleşen 1 saat 40 dakikalık görüşmeden öyle yeni haberlere ve kulislere ulaşıyoruz ki; herhalde yaza yaza, yazı dizisi haline gelecek.
“Mecburiyetten görevi bıraktım” itirafı ile koltuğa veda eden Ahmet Hoca’nın sarayda başına gelenleri dünkü yazımızda geniş bir şekilde özetlemiştik. Ancak!.. Şu yeni ulaştığım saray kulislerini de sizinle paylaşmadan edemeyeceğim!..
Ahmet Hoca, aslında koltuğa veda etmek için değil kendisi aleyhine sürekli çalışan ve ta en başından beri çok rahatsız olduğu AKP’deki 2 ismin kellesini almak içinde gidiyor saraya. Bu isimler kim? Birincisi, en başında kabineye sokmak istemediği Çalışma Bakanı Süleyman Soylu. İkincisi; AKP Genel Sekreteri Abdulhamit Gül. Rahatsızlıklarını anlatıyor ince detaylarıyla Ahmet Hoca, refiklik hukukundan orda da dem vuruyor. R.Erdoğan’dan aldığı cevap ise gayet net oluyor; “sen git”…
Artık, sır olamayan 1 saat 40 dakikalık görüşmeden oldukça ilginç bir anekdot daha aktarmak istiyorum. Ahmet Hoca, önceki gün basın toplantısında yaptığı gibi “başarılı Başbakan icraatlarını” anlatırken AB faslına geldiğinde R.Erdoğan sert bir şekilde sözünü kesiyor; “Bu kadar Suriyeli adama biz bakıyoruz hoca. Sen ne yaptın? Sen ne getirdin? Ne dedin, ne getirdin? Bana ne getirdiğini söylesene…”
Saray’da hummalı bir şekilde devam eden AKP olağanüstü kongre çalışmalarına gelince. R.Erdoğan, önceki gün, gece boyu, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile bire bir çalıştı. AKP kaynaklarını verdiği bilgilere göre, sadece yeni MKYK, MYK listesi üzerinde çalışılmıyor. Bakanlar Kurulu ve bürokratik atamalar için de çok kapsamlı ve ince bir çalışma yürütülüyor. O yüzden olsa gerek. Gündüz saatlerinde Binali Yıldırım yoğun ziyaretçi trafiğinden kendini kurtaramıyor!..
Başkentin siyasi kulislerinde saray darbesi ile ilgili yapılan diğer bir yorum da; “olup bitenlerde havuza bağlı iş adamlarının çok katkısı” olduğu yönünde. İleri sürülen yorumların ne kadar doğru olup olmadığı, 22 Mayıs kongresinden sonra atanacak Başbakanın aldığı kararlar (!) ile kendisini gösterecek. Çok kritik ihalelerin Başbakanlıkta beklediği gerçek. İddialar ise muhtelif!..
Saltanat cephesindeki kulisleri sizleri usandırmadan burada noktalayalım. Fakat, “muhalefet” partilerine de ince bir dokundurmadan geçmeyelim.
Bağıra bağıra Anayasayı ihlal suçları işleniyor, ağır cezayı gerektiren. CHP ve MHP ne yapıyor?.. Anayasayı korumakla birinci derecede sorumlu olan Anayasa Mahkemesi ne yapıyor?.. “Kendiliğinden harekete geçemez. Yetkisi yok” diyeceksiniz. Peki!.. Muhalefet partileri CHP ve MHP anayasanın korunması için, açık kanıtlı anayasa ihlalleri için neden imza toplayıp Anayasa Mahkemesi’nin kapısında dikilmiyor?..
7 Haziran-1 Kasım arasında CHP ve MHP’nin AKP ile yürüttüğü istikşafi görüşmeler demek ki boşuna değilmiş!.. Deniz Baykal boşuna saraya gitmemiş!.. Meclis Başkanlığı’nın AKP’ye teslim edilmesi de hiç tesadüfi bir olay veya siyasetin garip cilvesi değilmiş!..
“Alan da razı veren de razı” diyip teslim mi olacağız?..
R.Erdoğan, birilerinin teslim olmadığını ve MHP’deki hareketlenmeden kaynaklanan büyük dip dalgasını çok iyi gördü, önlem almaya çalışıyor.Geç kalırsak, Fransız olacağız!..
yeniçağ