AKP iktidarı, terörle ve paralelle mücadelede güven vermiyor? Meselâ, mesaj gönderen Mehmet Gül, “Bu kadar şehit savaşta bile olmaz. Acaba ‘Bakın ey millet uğraştık ama başaramadık. İstedikleri özerkliği verip kurtulalım?’ demek için mi? Zaten Anayasa hazırlığı da bunun altyapısı değil miydi?” diye soruyor.
***
Altay Bozkurt ise aynı konuda daha ayrıntılı bir değerlendirme yapıyor:
“2011 yılında PKK’nın yan kuruluşu KCK, şehirlerde örgütlenmesini tamamlamıştı. Bunların asıl amacı Güneydoğu ve mümkünse tüm Türkiye’de ayaklanma başlatıp bağımsızlık ilan etmekti. Prof. Dr. Büşra Ersanlı, PKK/KCK’ya ayaklanma kursları bile vermişti. 10 Ağustos 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde Emre Uslu, ‘Hükümet 6 ay içinde istifa etmek zorunda kalacak’ diye bir makale yayınlamıştı.
Daha sonra birden bire KCK operasyonları ve tutuklamalar başladı. Çünkü ayaklanmaya izin verselerdi, bu, AKP’nin sonu olurdu.Son aylardaki terör olaylarındaki artışın sebebi ise şöyle izah edilebilir: Oslo mutabakatı sonucunda İmralı’da MİT’in sürdürdüğü görüşmelerde Abdullah Öcalan ile ‘çatışmasızlık’ anlaşmasına varıldı. Çatışmalar duracak, teröristler yurt dışına çıkacak ve silâhlar tamamen bırakılacaktı.
Açıkça, PKK’lı teröristlerle, AKP iktidarı arasında bir silâh bırakma anlaşması yapıldı!.. PKK ise bu 2 yıllık süre zarfında Güneydoğu’daki kritik bölgelere silah ve cephane yığdı. Operasyon yapmak isteyen askerlere ise izin verilmedi. Tayyip Erdoğan da ‘Çözüm süreci içerisinde valilerimiz verdiğimiz talimat doğrultusunda şu andaki gibi operasyonlara girmiyordu. Belki kendilerine çeki düzen verirler diye. Bunun ardından (teröristler) bir hazırlık safhasına girdiler’ diyerek bu yığınağı doğrulamıştır.
Terör olaylarındaki artışın pratik sebebi budur. Güneydoğu’da alan hâkimiyeti tamamen PKK’ya geçtiği için, seçimlerde HDP de oylarını artırmıştır. AKP iktidarı, bölgedeki seçmeni PKK’nın tehdit ve baskısından kurtarmak, sandık güvenliğini sağlamak, böylece HDP’yi baraj altında bırakmak istiyor. Bir değişim olmazsa, MHP’nin de baraj altında kalması söz konusudur. AKP, erken seçimle 400 milletvekili kazanarak ‘Yeni Anayasa’ ile yeni rejim kurmaya çalışıyor.
Dolayısıyla Güneydoğu’daki savaş, başkanlık sistemi ve yeni rejim için basamak olarak kullanılıyor!”
***
PKK ile daha önce varılan ateşkesler de hep seçim öncesine denk geliyordu. PKK’nın AKP’ye seçim kazandırmak gibi bir meselesi vardı sanki. Böyle bir süreçte CHP veya MHP’nin alternatif oluşturmaması da aynı projenin sonucuydu. CHP ve MHP seçim öncesi kasetlerle hizaya getirilmiş, etkisizleştirilmişti. Bir taraftan da ülkenin bu iki parti dışındaki bütün direnç odakları, bütün toplumsal muhalefet potansiyeli, Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi uydurma davalarla baskı altına alınmıştı. Şimdilerde bu davaların Türk ordusuna ve Türkiye’ye yönelik bir istihbarat operasyonu olduğunu herkes kabul etmeye başladı. (Oysa biz bunu, takip altında olduğumuzu bile bile operasyonlar sırasında bu sütunda yazıyorduk! Nitekim sonradan, 9 ay süreyle resmen telefonlarımın dinlendiği bildirildi.)
***
Sonuçta, ABD, AKP, Cemaat ve PKK, Türkiye’nin direnç mekanizmasını, elbirliğiyle felç etmiş oldu. MHP yönetimi de “yargı kararını beklemek lâzım”a sığınarak, pasif davranarak süreci desteklemiş oldu!
Şimdi terörle mücadele konusunda CHP ve MHP, her türlü desteği vermeye hazır ama ne kıymeti var… Türkiye bugünkü kaosa sürüklenirken hiçbir inisiyatif almadıkları gibi tamamen devre dışı bırakıldılar!
MHP yönetiminin koltuklarına yapışması için “tıbbi bir vaka” diyen de var ama AKP’nin de en büyük korkusu Meral Akşener!
yeniçağ