Aydın geçinen birtakım abuk-sabuk adamların iddialarının tersine, asker ve polis Güneydoğu’da tutsak edilen aileleri PKK’lı teröristlerin elinden bir bir kurtarıyor.
Türkiye’ye savaş açan terör örgütü, bölge halkını evlerinin içinde rehin almış durumda… Kimseye bölgeyi terk etme izni vermiyor. Amaçları, insanları “canlı kalkan” olarak kullanmak!
Siviller evlerinde oturdukça, asker ve polis çok dikkatli davranmak zorunda kalıyor ve bu nedenle operasyonlar hızını kaybediyor, güvenlik güçleri yavaş ilerliyor.
Asker ve polis, sivil halkın can güvenliğini tehlikeye atmamak için kılı kırk yararak bazen kendilerini bile tehlikeye atıyorlar.
Gerçek bu iken birtakım akademisyenin PKK’ya toz kondurmayıp “Devlet katliamı durdursun!” şeklindeki bildirisi utanç vericidir.
* * *
Diyarbakır’ın Sur İlçesi’ndeki Hasırlı Mahallesi, çarpışmaların en yoğun olduğu bölge…
Önceki gün, bu mahallenin Sabuncu sokağında, teröristlerin zoruyla 40 gündür karanlık odada esaret hayatı yaşayan bir aileyi askerler kurtardı.
Beş kişilik ailenin üçü çocuktu ve geçirdikleri korku dolu günler nedeniyle renkleri solmuştu.
Ailenin askerlere teşekkür ettiği anın görüntüleri televizyon haberlerinde yayınlandı. Bunu, devleti katliam yapmakla suçlayan o “aydın” denilen “karanlık” adamlara tekrar tekrar göstermek lâzım. Ailenin anası olan kadın:
“Allah sizi başımızdan eksik etmesin” diye dua ediyor ve şöyle diyordu:
“Kapıdan çıkamıyorduk. 40 gün karanlık bir odada kaldık. Her tarafı delik deşik etmişler. Şükürler olsun bugünleri gördük. Teröristler birkaç sefer evimize geldi. Kışlık erzaklarımızı aldılar. Biz umudumuzu kesmiştik. Burası bize mezar olacaktı. Dualar ettik, Allah sizi gönderdi. İyi ki varsınız.”
Terör mağduru insanların yürekten gelen sesi bu… Allah, gariplerin duasını kabul eder.
* * *
Asker ve polisler, vatan topraklarını koruyor.
Silahlı teröristlere, silahla müdahale etmekten başka çare var mıdır?
Böyle olduğu halde, akademisyen geçinen birtakım zevatın, kadınları, çocukları, bebekleri öldürenleri, hastaneleri, okulları yakanları, her yere bombalı tuzaklar hazırlayarak sivil insanları bile katledenleri değil, o canilerle hayatları pahasına mücadele edenleri suçlamaları hazindir, hainlik ve kalleşliktir!
Doğunun kahramanı
Bilâl N. Şimşir kimdir?
1933’te Bulgaristan’da doğan, 1957’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitiren, 1960’tan itibaren dünyanın dört bir yanında görev yapan bir diplomattır, emekli bir büyükelçidir.
Bilâl Bey, 1998 yılında emekli olduğundan bu yana, çok sayıda değerli kitaplar yazan velut (verimli) bir yazardır.
Bugüne kadar 93 cilt kitaba imzasını atan Bilâl N. Şimşir’in kitaplarından bir kısmını okudum. Hepsi de birbirinden değerli eserlerdi.
Şimşir’in son kitabının adı:
“Doğunun Kahramanı Atatürk”
* * *
Bu kitap, Atatürk’ün Türkiye dışında nasıl bayraklaştırılmış olduğunu su üstüne çıkarıyor.
Atatürk, Asya ve Afrika’nın boyunduruk altındaki uluslarının kurtuluş umudu olmuştu.
Tüm “mazlum milletler” O’nu kendi kahramanları olarak benimsemişlerdi.
Büyük Atatürk, Asya ve Afrika halklarının da, yani Doğu’nun da kahramanıydı.
Araştırmacı yazar Bilâl N. Şimşir, bu kitapta Atatürk’ün evrensel büyüklüğünü belgeliyor.
Bizim Atatürk düşmanı yobaz tayfasını kızdıracak bir eserdir bu…
Kitap, okuru başka ufuklarda dolaştırıyor. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını çok aşan, pek uzak diyarlarda da sevilen bir dünya büyüğü olduğunu belgelerle gözler önüne seriyor. (Bilgi Yayınevi)
Tebessüm
Hırsızı gören köpek ne yapar?
Bu fıkrayı okurlarımdan Dr. Mete Tanrıkut yolladı.
Fransa’da bir hatip konuşma yapıyor. Dinleyenler arasında kısa zamanda gayrimeşru yollardan büyük servet kazanan bir siyasetçi de var.
Herkes usta hatibi dikkatle dinlerken, onu çekemeyen zengin siyasetçi ayağa kalkıp, sesinin tüm gücüyle “Ne havlayıp duruyorsun be adam?” diye bağırıyor.
Hatip hiç istifini bozmadan “Ne yapayım?” diyor “Hırsızı gören köpek elbette havlar!”
Günün Sözü
İnsan ölmek için doğmuştur.
O halde nedir bu açgözlülük, bu hırs, bu doymazlık?