ŞIH İLE MÜRİT…
.
Bizim Yunis’dir bazen…
“DERGÂHA” asla eğri odun getirmeyen…
.
Bazen Dadaloğlu’dur…
Bazen Köroğlu’dur…
Körün oğludur…
.
Bazen…
“ENEL HAK” diyen…
Hallacı Mansur…
Bazense…
Doğruları söylediği için…
Kırk kapıdan kovulan…
Kırklara kul olan…
Pir Sultan Abdal’dır…
.
Fermanlara karşı durup…
Eğri ile doğruyu asla karıştırmayan…
Hakkı hak bilen…
Hakikati söyleyen…
Yüreği ile konuşan…
Ağzı ile kuş tutmaya çalışan…
Bazense…
Diliyle hançer olan…
Bir garip “ADEMOĞLU”dur…
Mürit…
.
“ŞIH UÇMAZ MÜRİT UÇURUR” özdeyişiyle…
“ŞIH”ı uçurandır…
.
Bazense…
Söylediği kelam ile…
Akıllara durgunluk verip…
Uykuları kaçırandır…
.
“ŞIH OLMAZSA MÜRİT OLMAZ” dense de…
Hattı zatında…
Müridin olmaması…
“ŞIH”I HÜKÜMSÜZ KILANDIR…
.
Müridin mertliği veya namertliği…
Dergâha eğri odun getirmesi veya getirmemesi ile ölçülür…
Eğri odun…
“EĞRİ ADAM” gibidir…
.
“TAPDUK EMRE” dergâhında…
“YUNİS”e…
“BİZİM YUNİS” denmese…
Kalp kırılsa…
Gönül yıkılsa…
Ne “TABDUK” “TABDUK” olur…
Ne de “BİZİM YUNİS”…
O dergâhta durur…
.
Dergâhın sahibi…
“VALİYİ GÖRÜNCE KAYMAKAMI UNUTURSA”…
Hiç kimse şaşırmasın…
Hiç kimse hayale kapılmasın…
Hiç kimse “NE OLDUM DELİSİ” olup…
Yanlışına düşmesin…
“DERGÂH”…
Yer ile yeksan olur…
Dikilmeye çalışılan fidan…
Doğmadan ölür…
Yeşeremeden…
Kuruyan bir ağaç haline gelir…
.
“ŞIH” kararlı olmalıdır…
Yalpalamamalıdır…
Doğruyu bilmeli…
Hakikati öğrenmelidir…
Kendisini…
Çok kıvrak zekâlı…
Her şeyi bilen…
Herkesi kullanabileceğini düşünen…
“BİZ” demeyip…
“BEN” merkezli olmaya devam eden…
Bıktığımız usandığımız…
Bağırıcı çağırıcılar gibi…
“ÖFKE KONTROLÜ” olmaksızın…
Bağırıp öfkelenen adam imajı çizerse…
Gayrete…
Cesarete…
Cesamete…
Azme…
Ve de bu güne kadar gösterilen…
Çabayla…
Emeğe…
Çok yazık olur…
.
Mürit…
Söylenemeyeni söyleyen…
Görülemeyeni gören…
Duyulamayanı duyan…
Analiz yapıp…
Senteze ulaşan…
Yol gösteren…
Yordam belirleyen…
Kalıplara sığmayan…
Yalanlara kanmayan…
Çamur olmayan…
Çamurlaşmayan…
Asla…
Nabza göre şerbet vermeyen…
Hakikat yolunda ilerlenmesi için…
Gecesini gündüzüne katan…
Dergâhın kapısında yatan…
Bilhassa da…
Yalanı anında anlayıp…
Havada kapan…
Yalanla…
Dolanla…
Sahtekarlıkla…
İkiyüzlülükle…
Madrabazlıkla…
Dümenle…
Dubara ile…
İşi olmayan…
Kırklar tepesinde…
Uçmaya hazır vaziyette kanat çırpan…
Bir “YİĞİT”tir…
.
Mert dayanır namert kaçar…
Meydan gümbür gümbürdenir…
Şahlar şahı divan açar…
Divan gümbür gümbürdenir…
Yiğit kendini öğende…
Oklar menzilin döğende…
Sespe kalkana değende…
Kalkan gümbür gümbürdenir…
.
KÖROĞLU…
KÖRÜN OĞLUYSA…
AYVAZ ONA YOLDAŞTIR…
AMMAAAAAA…
ANLAYANA TABİ Kİ…
.
Mürit…
Öyle bir yiğittir ki…
Sözü kesilirse üzülür…
Nefesi kesilirse incinir…
Toplar toplar biriktirir…
İçine atar da yutkunur…
.
Laf ola beri gele hareketleri…
Tespit edip…
Edep ve adap içinde söyleyemezse…
Köroğlu’na…
Görevini yapmamış…
Yapamamış olur ki…
O ne demektir bilir misiniz…?
“SENİN GÖREVİN TAMAMLANMIŞ YİĞİDİM MİADIN VE MURADIN DOLDU” demektir…
.
Baht açık olsun…
Şans…
Talih gülsün de…
Murat edilen…
İnşallah…
Sonuca ulaşsın…
.
Şıh şıhlığını bilecektir ancaaaaak…
Mürit de Müritliğini bilmelidir…
.
Dergâhın selameti için…
Yürek ve sevda…
Ortaya konmalıdır tabi ki…
Ammaaaaaa…
SÖYLEYECEK SÖZÜ SÖZ SÖYLEYECEK YÜZÜ OLANLARIN…
MİZAN TERAZİSİNDEKİ YERİNİN TAYİN EDİLİŞİ…
BAHİS KONUSU OLUNCA…
O KARAR DA…
HAK TEÂLÂ’NIN GÖSTERDİĞİ KADER ÇİZGİSİDİR…
.
Bu düsturu…
Asla kaybetmemelidir…
ŞIH İLE MÜRİT…
.
VATAN SANA CANIM FEDA
.
Saygılarımla
Alparslan BAŞEĞMEZ