“Bolu’da Millî Eğitim Müdürü Yusuf Cengiz, okullarda 10’uncu Yıl Marşı’nın çalınmasını yasakladı” deniliyor ama bir bürokratın böyle bir yetkisi yok ki! Millî bir marşı yasaklayabilmek onun haddini aşar. Türkiye’nin adını ve rejimini değiştirmeye, Türk egemenliğine son vermeye çalışan siyasi kadronun bir bürokrat üzerinden giriştiği yeni bir deneme bu!
Nitekim CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir’in de içinde bulunduğu CHP’lilerin Millî Eğitim Müdürlüğü önündeki proteste eylemine gaz bombaları ile müdahale edildi!
Böylece devletin kolluk kuvvetleri, “Bolu Valisinin talimatıyla” devletin kuruluşunun 10’uncu yılına atfedilen bir marşın okullarda çalınmasını isteyen gruba karşı kullanılmış oldu!
Peki o kolluk kuvvetleri hangi devlete hizmete ediyor?
Maksat, bütün millî değerleri tartışma konusu haline getirmektir. Sergilenen veya sahneye konulan oyun budur.
*
Türkiye- İsrail- Suudi ittifakı!
Peki Türkiye nereye gidiyor? Bu sorunun cevabı, bir panelde veriliyor.
Siyasi, Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı SETA, “Ortadoğu’da Geleneksel İttifakların Geleceği: Türkiye-İsrail-Suudi Arabistan” adlı bir panel düzenledi. Panele, moderatör olarak SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş, konuşmacı olarak Sakarya Üniversitesi’nden Dr. Philipp O. Amour, Riyad Diplomasi Araştırmaları Enstitüsü’nden Abdullah al-Shammari ve SETA-Washington D.C. Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat katıldı.
SETA’nın sitesinde, Ulutaş’ın Kudüs İbrani Üniversitesi’nde İbranice ve Orta Doğu Politikası dersleri aldığı, Melton Yahudi Çalışmaları Merkezi’nde araştırmacı olarak çalıştığı ifade ediliyor.
SETA’nın amacı ise “bugüne yönelik bilgi üretiminin yanı sıra, geleceğe yönelik projeksiyonlarda bulunmak” olarak açıklanıyor. “Ortadoğu’da Geleneksel İttifakların Geleceği: Türkiye- İsrail- Suudi Arabistan” başlığı yeterince fikir veriyor zaten.
*
“Suudi ve İsrail’in Kürdistan anlaşması
“Bildiğimiz kadarıyla İsrail ve Suudi Arabistan, Türkiye’ye karşı ittifak yapmış durumdadır. Dolayısıyla Türkiye’nin bu iki ülke ile birlikte hareket etmesi, kendi sonunu hazırlamaktadır.
Şöyle ki; Muharrem Sarıkaya, Habertürk’teki 4 Ekim 2015 tarihli ve “Suudi ve İsrail’in Kürdistan anlaşması” başlıklı yazısında Suudi Arabistan ve İsrail’in, 2014’ün başından bu yana aralarındaki sorunları çözmek üzere 5 kez bir araya geldiklerini, son görüşmelerinden birinin de Washington merkezli Dış İlişkiler Konseyi’nde 4 Haziran 2015’te yapıldığını yazmıştı..
Sarıkaya, haberi CFR denilen kuruluşun internet sitesinden almıştı. Görüşmede Suudi tarafını temsil eden eski Washington Büyükelçisi General Enver Macid Eşki, İsrail’i temsil eden Büyükelçi Dore Gold’a “Türkiye’nin Osmanlı ihtişamını geri getirmek için kendi rüyasından uyandığını” vurgulamış; Araplar ve İsrail arasında barış sağlanması, İran’da siyasi sistemin değiştirilmesi, Arap ülkelerini korumak için bir Arap Gücü oluşturulması, Arap dünyasında İslami ilkelere dayalı demokrasinin temellerinin hızla kurulması ve “Büyük Kürdistan’ın yaratılması için barışçıl yollarla İran, Türkiye ve Irak’ın emellerini zayıflatıp Kürdistan lehine bu 3 ülkenin parçalanması” önerisinde bulunmuştu.
Dolayısıyla, Türkiye’nin bu ülkelerle ittifakı, Suudi Arabistan’ın CFR’de tezgâhladığı ve Türkiye, İran ve Irak’ın parçalanmasına dayalı Büyük Kürdistan Projesi’nin Türkiye’nin de desteğiyle hayata geçirilmesi demektir.
“Teröre karşı İslam ittifakı” denilen ve Türkiye’nin de destek verdiği Vahhabi ittifakının arkasında da bu kadar aleni bir proje vardır!
Bu itibarla 10’uncu Yıl Marşı’nı yasaklayan zihniyetin, Türkiye’yi yok olmaya sürüklediğini görmek zorundayız!
yeniçağ