Öğle saatlerinde hukukçu bir arkadaşım arayıp, “12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin MHP kurultayını yapmakla görevlendirdiği Çağrı Heyeti neden toplanmadı?” diye sordu.
Akşama doğru, Çağrı Heyeti, Anadolu Ajansı’na bilgi verdi ve 30 Mayıs Pazartesi günü toplanacağını açıkladı!
Haberde, “Olağanüstü kurultay tarihinin belirlenmesi öngörülen toplantıda Çağrı Heyeti üyeleri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıkladığı, 10 Temmuz’da genel başkan seçimli olağanüstü kurultay yapılması kararını da değerlendirecek. Toplantı öncesinde muhaliflerin avukatlarının bazı inceleme ve değerlendirmeler yaparak Çağrı Heyeti’ne rapor sunması bekleniyor” bilgisi de var.
—
Çağrı Heyeti neden gecikti?
Herkes Yargıtay’ın gecikmeden karar vermesini bekliyordu. Yargıtay zamanında karar vermeyince, Adalet Bakanlığı, İcra Hâkimliği ve dolayısıyla polis marifetiyle tüzük kurultayını yaptırmadı!
Yargıtay, sonradan kararını verdi ama Devlet Bahçeli, partili cumhurbaşkanlığına veya başkanlık sistemine destek veremeyeceklerini açıkladıktan hemen sonra!
Şimdi ise gecikmenin hiçbir mazereti yok! Toplantı yaparak, tüzük kurultayı tarihini tespit etmek için 30 Mayıs’ı beklemenin gerekçesi “avukatlardan görüş almak” olabilir mi? Avukatların görüşü zaten belli değil mi? Yoksa adaylardan biri genel merkezin kararına uymak istiyor da bu yüzden mi tereddüt ediliyor?
Bana göre bu gecikme, hiç hayra alâmet değil! Ama yine de yanılmış olmayı tercih ederim!
—
Zamanın ve şartların ruhuna bağlı bir rejim!
Diğer taraftan CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, “CHP’nin duruşu çok nettir. CHP, başkanlık sistemine de partili cumhurbaşkanlığı sistemine de izin vermeyecektir” dedi. CHP’nin bu konuda çok net olduğu belliydi de MHP’nin ne yapacağı belli değildi. Bahçeli’nin “Başkanlık sistemi ve partili cumhurbaşkanlığı konusunda vereceğimiz destek, sunacağımız herhangi bir katkı zamanın ve şartların ruhuna uygun olacak şekilde yoktur” sözleri ise bu netlikte değil!
Yani “zamanın ve şartların ruhu değişirse”, Bahçeli’nin de kararı değişebilir! Böyle olursa, MHP kurultayı üzerinde her türlü hukuk dışı oyun oynanabilir! Bu durumda, rejimin kaderi de zamanın ve şartların ruhuna bağlı!
—
Asıl başlayan, Yüce Divan’lık suçlar! Hani “Osmanlı’da oyun bitmez” denilir ya.. Bu konuda hem AKP hem MHP yönetimi oyun içinde oyun hazırlamak peşinde.Devlet erkini kullanan ise doğrudan “Saray”dır! Öyle ki Yargıtay Başkanı bile Rize’de Tayyip Erdoğan ile çay toplaması eleştirilince, “O devletin başkanıdır” diye savunma yaptı! Defalarca aynı tabiri kullandığı hatırlatılınca “Cumhurbaşkanı demek istedim” diye düzeltti! AKP’nin sözcüleri ise “Başkanlık sistemi fiilen başlamıştır” diye kamuoyu oluşturmak istiyorlar ama asıl başlayan Yüce Divan’lık suçlardır. Çünkü yapılan iş, devletin silâhlı güçlerini de yanındaymış gibi göstererek Türkiye’nin rejimini zorbalıkla değiştirmeye çalışmaktır.
—
Her türlü tezgâhı kurabilirler!
“Osmanlı’da oyun bitmez” deyimini Kemal Tahir’in kullandığı biliniyor. Bu konuda şöyle bir bilgi var:1515 yılında “Turnadağ savaşı”ndan sonra Yavuz Sultan Selim, Dulkadiroğulları Beyliği’nin başına Şehsuvaroğlu Ali Bey’i geçirir.Kanuni Sultan Süleyman tahta geçtikten sonra 1522’de Ali Bey ve çocukları Amasya’ya çağrılır. Yakın adamları, “bu bir tuzak olabilir, Osmanlı’da oyun bitmez” derler. Koca Türkmen, “Koskoca Osmanlı’nın benimle ne alıp veremediği olur ki” der ve gider. Artova’da oğulları ile birlikte boğdurulur.
Şimdi MHP’yi de bir kaşık suda boğmaya çalışıyorlar. Biliyorlar ki MHP’yi boğarlarsa, Türkiye’yi de boğabilirler!
Atatürk’ten ve Türk’ten nefret edenler, her türlü oyun veya tezgâhı kurabilir!
yeniçağ