Atatürk devriminin sağladığı muhteşem gelişme, Batı’daki benzeri gelişmelerden daha fazla bir şeydir. Çünkü Batı’da böylesi bir gelişme, dinin insan hayatından tümden kovulmasıyla sağlanmıştır. Oysaki, bizde bu gelişme, dinin gerçeği ve ruhuyla kucaklaşan bir gelişmedir. Bu gerçek göz önünde tutulduğunda Türkiye Cumhuriyeti sadece bizim için değil, bütün İslam dünyası için bir tür ‘kutsal emanet’tir. Demokrasi ve ilerleme adına İslam dünyasına bugün nelerin reva görüldüğüne bakarsak bu emanetin anlam ve önemini daha iyi kavrarız. Bu emanetin anlamlarından biri de, demokrasi ve gelişmeyi, emperyalizmin boyunduruğuna girmeden sağlamış olmaktır.
Atatürk, emperyalizme karşı mücadelede İslam’ın ve Müslümanların istiklal, şahsiyet ve direnişini feda etmeden demokrasiyi ve ilerlemeyi sağlayabilen tek liderdir.
Atatürk mirasına yönelen şer, tahribatını üç başlık altında öne çıkarmaktadır:
1. Kişiden söz ettiğinde Atatürk’e, 2. İlkeden söz ettiğinde laikliğe, 3. Kurumdan söz ettiğinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sataşmaktadır.
Türkiye’yi ve Türk devletinin egemenliğini tahrip siyasetlerinin saldırı hedeflerinde daima bu üç değer vardır. Benim kanaatim şudur: Atatürk mirasını bir direnç gücü olmaktan çıkarıp Anadolu’da 1071 Malazgirt Savaşı’ndan beri sürdürülen kavgayı tamamlamak istiyorlar. Kavganın Batı hesabına tamamlanmasını Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda engelleyen ise Atatürk’tür. O yüzden egemenliğimizi tacize yönelik bütün sataşmaların ilk hücum hedefi Atatürk’tür.
Batı, bir kin ve inat uğruna akıl almaz çelişkilerin girdabına düşmektedir. Bir yandan Türkiye’de ‘İslamofaşist bir gelişmenin Atatürk rejimini yıkmak istediğini söylemekte, öte yandan Huntington kuramları ve Avrupa Parlamentosu raporlarıyla bize “Atatürk’ten vazgeçin” diye dayatma yapmaktadır.
Batı, özellikle ABD, Türkiye’deki dinci gidişten gerçekten ürküntü duyuyorsa BOP meyanındaki ‘Ilımlı İslam’ projesinden vazgeçip Türkiye’nin de kendisinin de hayrına olacak yeni bir projeyi öne çıkarmalıdır. Fakat böyle bir proje, Batı tarafından üretilemez. Böyle bir projeyi, İslam mirasını ve Atatürk’ü aynı yetkinlikte bilen ve bu iki mirastan insanlık, Ortadoğu ve Türkiye için işe yarar reçeteler çıkaracak birikim ve dirayete sahip olan Türk aydınları ve siyasetçileri hazırlayabilir.
Batı; Atatürk değerlerini saptırarak Türkiye’yi istediği kıvama getirmek, güçsüz bırakmak için Atatürk’ü kullanmaya kalkıyor. Örneğin, Türkiye nükleer enerjiye geçiş arzusunu öne çıkardığında bunun ‘Atatürk ilkelerine aykırı olduğunu’ propaganda ediyor ve gerekçe olarak da şunu söylüyor: “Atatürk, ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ demiştir. Nükleer enerji talebi Atatürk’ün bu temel ilkesine aykırıdır. (The Washington Post’dan naklen Cumhuriyet, 8 Mart 2006)
Aydınlık