Bundan 20-25 yıl öncesine kadar, millî kimliğe ve ülkenin çıkarlarına ciddi bir saldırı hissedildiğinde, öncelikle üniversiteler harekete geçer, bildiriler yayınlar ve olayla ilgili tutumlarını açıklardı.
Şimdi ise cumhuriyetin bütün değerlerine saldırılar yapılıyor, üniversitelerden hiç ses çıkmadığı gibi bazı üniversiteler ve bu arada Yüksek Öğretim Kurulu’nun bazı üyeleri, mevcut iktidarın siyasi projelerini destekliyor.
***
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin Prof. Dr. Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde, “Türkiye’nin Hükümet Sistemi Arayışı ve Başkanlık Modeli” konulu bir panel düzenlendi.
Bilindiği gibi Osman Turan, “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi” adlı muhteşem eserin sahibi, Trabzon’un yetiştirdiği değerli şahsiyetlerden biridir. Böyle bir bilim adamının adı verilen binada, Tayyip Erdoğan’ın bütün yurtta tartıştırmak istediği Başkanlık Sistemi konuşuldu.
Panelde konuşan YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Yavuz Atar, ABD ve Fransa’yı esas alarak, “Aslında ‘başkanlık gelecek, diktatörlük olacak, yetkiler başkanda toplanacak, Meclis ikinci plana düşecek, parlamento kalkacak gibi yaklaşımların hepsi yanılgı, yanıltıcı fikirlerdir” dedi.
Atar, Türkiye’nin kendine özgü, Türk tipi bir başkanlık sistemi geliştirebileceğini de söyledi.
Oysa getirilmek istenen sistem, ABD veya Fransa sistemi değil, Türk tipi de değil, kişiye göre bir yönetim tarzıdır ki bu yüzden diktatörlük eleştirileri yapılıyor.
“Türk tipi başkanlık”, tarihte nasılmış, öğrenmek isteyen varsa, M. Niyazi Özdemir’in “Türk Devlet Felsefesi”ni okusun. Türk Devlet Felsefesi’ne göre, “kut”u kendisinde toplayamayan hakan, kurultay kararı ile indirilirdi. Bunun ne demek olduğu çok önemli; çünkü bugün de Türkiye iyi yönetilmediği gibi devleti yönetenler içinde bir grup, devleti yıkarak yeniden kurmak istiyor.
Üstelik “Yüce Divan” adı son günlerde çok sık kullanılıyor… Neden acaba?
Adına “Hükümet Sistemi Arayışı” deseler de “90 yıllık enkaz”, “medreseler açılsın” veya “hilafet yeniden kurulsun” gibi laflar, hedefin doğrudan Türkiye Cumhuriyeti olduğunu gösteriyor. Üstelik asıl hedef, Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırırken, Türk kimliğini de Anayasal düzeyde millet kimliği olmaktan çıkarıp etnik kimlik derecesine düşürmektir.
“Yeni Anayasa” dedikleri asıl bunun içindir! Başkanlık sistemi tartışmaları, bu operasyonu örtmek içindir!
***
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise “İktidar artık B planını ortaya koymalıdır. Anayasa’da ne gibi bir değişiklik düşünüyorlarsa bunu ağızlarına sakız edip her tarafta konuşacakları yerde, TBMM’ye getirmelidirler. Referandum yoluyla bu ancak mümkün olabilir. Onun için de 317 milletvekilinin 330’a tamamlanması lâzım” sözlerinin “referanduma destek” olarak yorumlanması üzerine sözlerinin çarpıtıldığını iddia etti. Bahçeli, “AKP’nin dayatması ve bölücü çevrelerden aldığı ek yardım ve tevessül ettiği iş birliğiyle yeni anayasa çalışması TBMM’de 330’u bulur ve referanduma götürülürse, partimiz kendi ilkeleri çerçevesinde kamuoyunu bilinçlendirmek için üzerine düşeni eksiksiz yapacaktır” dedi ama “MHP, tereddütsüz olarak anayasanın yenilenmesinden veya yeni anayasanın baştan ayağa yapılmasından ve yazılmasından yanadır” ifadesini de kullandı…
“Yeni Anayasa”, yeni devlet demektir. Yeni Anayasa’yı bölücüler desteklediğine ve gerçekte ABD ve AB dayattığına göre, Bahçeli, neden “Yeni Anayasa” istiyor. MHP’nin böyle bir kararı var mı? Yeni Anayasa isteyen tek bir ülkücü var mı?
Bahçeli, “Böylesi bir tabloyla referandum sürecine girildiği takdirde MHP, itiraz ve eleştirilerini cesurca yapacak, AKP’nin karşısında kaya gibi duracaktır” dedi.
Vatan elden gittikten sonra mı?
MHP, “referandum” adı altında Türk kimliğinin oylanmasına nasıl yol verir?
yeniçağ