BAKIN PROFESÖR ÜNVANINI NASIL ALMIŞLAR?

İşte hocamızın o gündem yaratacak açıklamaları:

Bu ilahiyat camiasını mahveden kötüleklerden birini anlatayım: Hergün geliyor. Falanca profesör dedi ki.. Filanca profesör.. Siz ilahiyat camiasının profesör ünvanı taşıyanının yüzde kaçının ilmi, akademik manada o ünvanı hakettiğini düşünüyorsunuz? Diğer branşlar için demiyorum çünkü onlarda böyle bir felaket yaşanmadı sadece ilahiyatta yaşandı. Orada yapılan bir tertiple bu müesseseleri mahvettiler. Nasıl mı? Toprağı bol olsun bir YÖK Başkanı vardı. O felaket YÖK’ün felaket kurucu başkanı…  Soyadı gibi doğradı mahvetti ilahiyat fakültelerini.

HİÇBİRİNİN DOKTORASI YOK
Bugünkü ilahiyat fakültelerinde prof ünvanı taşıyanların önemli bir kısmı, bol toğrağı bol olsun doğrayıp mahveden zatın çıkardığı genelge ile bu ünvana kavuşmuşlardır. Hiçbirinin doktorası yoktur. Bütün dünyada ilmi payenin belirleyicisi ve garantörü ve belgesi doktoradır. Batı üniversitelerinde doktorayı yaptınız mı diğer ünvanlar kendiliğinden gelir. Sadece birkaç yıl hizmet gerektirir. Ama doktora o herşeydir. Niye biz burada bağırıyoruz benimle ilgili batı üniversitelerinde on tane doktora yapıldı diye. Sanki batı başkentlerinden birinin tapusunu bana vermişler gibi… Niye diyorum? Allah’ın bana neyi lutfettiğini neyi nasip ettiğini bilerek söylüyorum. Kaç tane fani var hem de yaşarken gören.

O ÜNVANLAR NASIL VERİLDİ?

Doktora… Bugünkü ilahiyat fakültelerinin profesör ünvanı taşıyan elemanlarının önemli bir kısmının doktoraları yoktur. Doktor ünvanı neyle verilmiştir onlara biliyormusunuz? O toprağı bol olsun ünvanlı zatın YÖK’ün tarafından çıkarılmış bir genelgeyle. Doktoraya kabul imtihanı için sizi yoklarlar. Yabancı dili, kaynaklara yakınlığı nedir, yani ilmi bir çalışmayı yapacak kapasitesi var mı bunları kontrol ederler. Bu sizi doktoraya başlatır. Ondan sonra belli bir süre çalışır, tezinizi hazırlarsınız danışmanınız nezaretinde o jüri denen ilmi heyetin karşısına çıkar, sizi de alır sözlü bir imtihandan geçirir ve rapor verirler. Evet bu doktor ünvanını bu eseriyle haketmiştir diye. Bugünkü ilahiyat profesörlerinin çoğu bu ilmi süreci yaşamamıştır. Böyle bir tezleri falan yoktur. Bu doktoraya kabul imtihanına üç defa dört defa giren adam bir sabah evinden kalktı geldi eline birşey tutuşturdular bir baktı ki doktor olmuş.

OHHH NE GÜZEL…

Mekteplerde şu kadar hizmet yapmışsan doktoraya eşdeğer sayılır onun hizmetleri dendi. Ohhh ne güzel.  Önce eşdeğer dediler sonra onu da çıkarıp doktora yaptılar. Ondan sonra doçentlik ondan sonra profesörlük geldi ve bunların birçoğu bizden çok önce profesör oldu.

Bana yapılan zulümleri anlatsam olay olur. Kitaplarım ABD’de basılmış, tercüme edilmiş, oralarda bir buçuk yıl hocalık yapmışım adam fakültede rektörlüğün gönderdiği profesörlük kadrosunu önce onun abisi var diye veriyor başkasına.

Kim o abisi durumunda olanlar demin dediğim şekilde doktor ünvanı almış adımlardı. Dipnot koymasını bilmiyor bu adamlar. İşte ilahiyat fakülteleri böyle mahvedildi. Bizim gibiler cezalandırıldı açıkçası.