“BEY OLMAK” ZOR ZENAAT…
RAFET BEY…
İnsanlar, eleştirilmekten korkmamalı…
Hele toplum önderliğine soyunanlar…
Hele yanlarını, yörelerini çepeçevre saran, “şakşakçılar” yüzünden hiçbir şeyi göremez hale gelenler…
Kör kalma riski ile “abuklaşanlar”, “sabuklaşanlar”…
Eleştirilmekten korkmamalıdırlar…
Çünkü…
Hangi boyutta olursa olsun…
İster sert, ister yumuşak…
Eleştiri, “körün” ışığıdır, yol göstericisidir…
Nice devlet adamları, nice liderler…
Nice kendini adam sananlar…
Yanlarındaki, yörelerindeki…
“Palyaçolar”…
“Kumbaralar”…
“Gece fahişeleri”…
Ve…
“Şakşakçılar” yüzünden…
Kelle vermiş…
İpe gitmiş…
“Bostancıbaşı”nın hışmından kurtulamayıp…
Hayatlarını bitirmişlerdir…
Geçtiğimiz Salı günü saat 11.30’da…
Sevdiğimiz…
Bizi sevdiğine de inandığımız…
Daha doğrusu inanmak istediğimiz bir ses…
Sabah sabah…
Son derece garipsediğimiz bir biçimde…
Rafet Bey’e yazdığımız yazılardan dolayı…
Sanki görevlendirilmiş gibi…
Sanki vazifelendirilmiş gibi…
Sanki üstüne vazifeymiş gibi…
Sanki Rafet Bey’imizin ağzı, dili yokmuş gibi…
Cep telefonumuzdan bizi aradı…
Biraz tehdit…
Biraz gözdağı…
Birazda çare arar gibi…
Ağzına geleni söyledi…
“Yazma arkadaş, onu eleştirme, bundan sonra yazda göreyim, misli misline bende sana yazacağım” vs.vs. dedi…
İlginç bir konuşmaydı…
“Hık diyenin hıkçısı” misali…
Hem ilginç, hem de son derece ibretlik bir konuşmaydı…
Hem dinledim, hem de acı acı güldüm, gülümsedim…
İlkeler, “ülküler”…
Menfaatler ve sadece sözde kalan “türküler”…
Hayat işte böyle bir şey…
Konuşana değil, konuşturana bakacaksın…
Menfaat uğruna…
Tüm gemileri yakmayı göze mi alacaksın?…
Hey benim can dediğim, adam bildiğim, yiğidim hey…
Hey benim sözde “vasiyetçim”, aslanım hey…
Bilmez misin ki,ben Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmam?…
Bilmez misin ki, ben hiç kimseden çekinmem?…
Bilmez misin ki, ölümden döndüğüm 21 Kasım 2000 tarihinden bu yana ben ölüyüm?…
Bilmez misin ki, kaybedecek bir şeyi olmayanın korkusu da olmaz?…
Her neyse…
Çok ilginçti…
Gelecek için de ilginçti…
Âdet, gelenek, görenek, ilke ve ülküler için de…
Bu görüşme çok ilginçti…
Çooooooook..
Yiğidimi “konuşturan” çıkmış çay içmekten bahsediyor….
Herhalde, bir gecede doğranan ağaçların yerine kurdurduğu çadırda…
İçtiği çaylardan bahsediyor…
Yoksa leş gibi akan…
Ne Araç Çayı’ndan…
Ne de Soğanlı Çay’ından bahsetmesi mümkün değil…
Çay var çaaaaaaaaay…
Çay var, kahve var, gazoz var, kola var, limon var, ayran var…
Bit, pire, tahtakurusu, sinek, sivrisinek, hamamböceği, kırkayak ve akrep var…
Hey gidi Ulu Allah’ım (c.c.) hey…
Çay muhabbeti ile verilen cevaba bir bakın hele…
Tam da…
Cevabı verene yakışmış…
Bir cevap bu kadar mı yakışır Ulu Rabbim…
Artık onun cevabını halkımız yorumlasın ne diyeyim?…
Yazdığım yazıda yüzlerce soru var…
Anlayan için tabi…
“Emmim” çaya takılmış gidiyor…
Unutmamalısın ki…
Çaya takılanlar…
Araç Çayı ile gelir…
Filyos Irmağı ile giderler Rafet Bey…
Çok yazılar yazdım…
Mehmet CEYLAN Bey’i yerden yere vurdum…
Cumhur ÜNAL’ı…
Mustafa ÜNAL’ı…
Gerisindekileri, berisindekileri…
Acımasız şekilde…
Akla hayale gelmeyecek şekilde…
Eleştirdim…
Zaman zaman da…
Eleştiri sınırlarını zorladım…
Hatta…
Sınırları bile aştığım günler oldu…
Çiçeği burnunda Mehmet Ali Bey’imize…
Mebbus Osman’a…
Neler neler yazdım…
Yazılarımı satırı satırına okudular…
Hisselerine düşeni aldılar…
2009 seçimlerinde…
Başkan Hüseyin ERER’e yazdıklarım, seçimi kaybetmesinden sonra, ona yol gösteren oldu…
Çünkü, hep doğruları yazdım…
Canlarını çok acıttım…
Amma…
Hiçbiri gocunmadı…
Hiçbiri celallenmedi…
Hiçbiri “konuşucular” vasıtasıyla cevap vermeye kalkmadı…
Hepsi yazdığımız doğruları sineye çekti…
Oturdu, düşündü, durdu…
Pekiiiii…
Sana ne oluyor da celalleniyorsun be Rafet Bey?…
Yazdıklarımız yalan mı?…
Eksiği var…
Fazlası geri de…
Yazdığımız yazılar…
Eleştiriye tahammülün olmadığı için, seni nasıl üzüyorsa…
Bir gecede talandan mal kaçırır gibi…
Yıkıp yerle yeksan ettiğin…
ULU ÖNDER MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARINI SİMGELEYEN “ANIT” DA BİZİ ÖYLE ÜZÜYOR…
Üzmek ne kelime…
Kahrediyor…
Kahr!!!
Biz “şakşakçı” değiliz Rafet Bey…
İnsanlar da kalite farkı nasıl belli olur?…
Menfaatlerine ve zülfiyare dokunduğun zaman…
Hiçbir zaman, hiçbir kimseye “pis menfaatimiz” için…
“Başkaları” gibi…
“Şakşakçı” olmadık…
Hangi ahval ve şerait içinde olursak olalım…
Hep doğruları söyledik, doğruları yazdık…
İster tahammül sınırında…
İsterse tahammül sınırlarını aşarak…
Lafı evelemeden, gevelemeden, böğründen söyledik…
Gelelim yazımızın son sözlerine…
“BEY OLMAK” kolay değil…
Rafet Bey…
Hele “OSMAN BEY GİBİ OLMAK” hiç kolay değil…
600 yıllık dünya imparatorluğunu kurarak ayakta tutacak düsturları ortaya koymak çok zor zenaat…
“Benzetmek gibi olmasın”…
Zaten benzetmekte mümkün değil…
“BEY OLMAK” zor…
Çok zor…
UNUTMA RAFET BEY!!!!!!!
“BEY’SİN BUNDAN SONRA ÖFKE BİZE, UYSALLIK SANA”…
“SUÇLAMAK BİZE, KATLANMAK SANA”…
“GEÇİMSİZLİKLER, ÇATIŞMALAR, UYUMSUZLUKLAR, ANLAŞMAZLIKLAR BİZE, ADALET SANA”…
“BUNDAN SONRA BÖLMEK BİZE, BÜTÜNLEMEK SANA”…
“ÜŞENGEÇLİK BİZE, GAYRETLENDİRMEK, ŞEKİLLENDİRMEK SANA”…
“GÜÇLÜSÜN, KUVVETLİ, AKILLI VE KELAMLISIN”…
“AMMA BUNLARI NEREDE VE NASIL KULLANACAĞINI BİLMEZSEN”…
“SABAH RÜZGÂRLARINDA SAVRULUR GİDERSİN”…
“ÖFKEN VE NEFSİN BİR OLUP AKLINI MAĞLUP EDER”…
“BİR BEY SABRETMESİNİ BİLMELİDİR”…
“VAKTİNDEN ÖNCE ÇİÇEK AÇMAZ”…
“HAM ARMUT YENMEZ”…
“YENSE BİLE BAĞRINDA KALIR”…
“BİLGİSİZ KILIÇ DA, TIPKI HAM ARMUT GİBİDİR”…
“MİLLETİN, KENDİ İRFANI İÇİNDE YAŞASIN”…
“ONA SIRT ÇEVİRME”…
“HER ZAMAN DUY VARLIĞINI”…
“TOPLUMU YÖNETEN DE, DİRİ TUTAN DA BU İRFANDIR”…
“ŞU ÜÇ KİŞİYE”…
“YANİ CAHİLLER ARASINDAKİ ÂLİME”…
“ZENGİN İKEN FAKİR DÜŞENE”…
“VE HATIRLI İKEN İTİBARINI KAYBEDENE”…
“ÖZEN GÖSTER”…
“UNUTMA Kİ, YÜKSEKTE YER TUTANLAR, AŞAĞIDAKİLER KADAR EMNİYETTE DEĞİLDİR”…
“EN BÜYÜK ZAFER NEFSİNİ TANIMAKTIR”…
“DÜŞMAN İNSANIN KENDİSİDİR”…
“DOST İSE NEFSİ TANIYANIN KENDİSİDİR”…
“SEVGİ DAVANIN ESASI OLMALIDIR”…
“SEVMEK İSE SESSİZLİKTEDİR”…
“BAĞIRARAK SEVİLMEZ”…
“GÖRÜNEREK DE SEVİLMEZ”…
“GEÇMİŞİNİ BİLMEYEN GELECEĞİNİ DE BİLEMEZ”…
“NEREDEN GELDİĞİNİ UNUTMA Kİ, NEREYE GİDECEĞİNİ UNUTMAYASIN”…
“EY OĞUL”…
Diye başlayan…
ŞEYH EDEBALI’NIN, OSMANLI DEVLETİ’NİN KURUCUSU OSMAN BEY’E VASİYETİNİ…
Okumadınsa…
Yavaş yavaş…
Hazmede hazmede…
Birkaç defa oku…
O vasiyet, bir cihan imparatorluğu yaratmıştı…
BU VATANI BİZE VATAN YAPANLARIN MEKÂNLARI CENNET OLSUN…
Şeyh Edebalı’nın lafları da senin kulağına küpe olsun…
BEY OLMAK ZOR ZENAAT…
RAFET BEY…
Yazacağız, zamanı geldikçe çok şey yazacağız…
Şimdilik bu kadar…