Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, “Her bir insanımız, her bir çocuğumuz ve gencimiz bizim için büyük bir önem taşıyor.
Karabük Üni·versi·tesi· (KBÜ) akademi·k yıl açılışı nedeniyle düzenlenen tören için kente gelen Bakan Özlü, Karabük Valisi Mehmet Aktaş, Eski TBMM Başkanı ve AK Parti Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, AK Parti Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal ve diğer protokol üyeleri tarafından Eski·pazar Metal ve Metal Ürünleri· I·hti·sas Organize Sanayi Bölgesi alanında karşılandı.
Burada inceleme yapan Özlü, daha sonra KBÜ 15 Temmuz Şehitler Konferans Salonu’nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, iki gün önce, Türkiye‘de bir ilk yaşandığını ve Cumhurbaşkanlığı Külliye’sinde bütün üniversitelerin katılımıyla ortak bir akademik yıl açılışı gerçekleştirdiklerini, bununla birlikte, her üniversitenin bünyesinde de akademik yıl açılışları gerçekleştirildiğini söyledi.
Bu ilk derste “Teknoloji Geliştirmede Üniversitelerin Rolü” başlığını tercih ettiklerinden bahseden Özlü, “79 milyon nüfusumuz var. Nüfusumuzun hemen hemen yarısı 30 yaşın altındadır. Demografik yapısı bu şekilde olan bir ülkenin bir numaralı gündem maddesi eğitim olmalıdır.” diye konuştu.
Özlü, eğitimin aynı torna tezgahından çıkmış tek tip insan yetiştirme olmadığını belirten Özlü, şöyle devam etti:
“Her insanın kendini keşfetmesi, kendiyle tanışmasıdır. Eğitim, vatandaş yetiştirmek değildir, insan yetiştirmektir. Eğitim, hakim ideolojiyi gençlere aşılama vasıtası değildir. İnsanların bir şahsiyet sahibi olarak yetişmelerinin ve kendi tercihleriyle hayatlarını ve düşüncelerini şekillendirebilmelerinin aracıdır. Bu noktada öğretmenlerimize, hocalarımıza çok büyük bir sorumluluk düştüğüne inanıyorum. Geleneksel anlamda mevcut olan alim-talebe ilişkisini bugüne taşıyabilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Her bir insanımız, her bir çocuğumuz ve gencimiz bizim için büyük bir önem taşıyor. Her bir arkadaşımız, yarın bir Aziz Sancar olabilir, bir Steve Jobs olabilir, bir Recep Tayyip Erdoğan olabilir.”
Özellikle orta yaş ve üzerinde olanların, sık sık gençlik hakkında şikayetçi olduklarını duyduklarını anlatan Özlü, 15 Temmuz gecesinin, ülkede diğer birçok algıyı olduğu gibi, gençlerle ilgili bu yanlış algıyı da yerle bir ettiğini vurguladı. Özlü, şöyle devam etti:
“Bu ülkenin gençleri, 15 Temmuz gecesinde, ülkelerine nasıl büyük bir aşkla bağlı olduklarını cümle aleme ispat etmişlerdir. Cumhuriyetimizi kurduktan sonra, bu ülkeyi ekonomik ve sosyal anlamda yeterince kalkındıramadık.1960, 1971, 1980 darbelerinde, 28 Şubat sürecinde, bu ülkenin gençlerinin hayatlarının ve hayallerinin gasp edilmesine engel olamadık. Allah korusun, eğer darbeciler, 15 Temmuz gecesinde başarılı olsaydılar, bu ülkenin bir neslini daha heba edeceklerdi. Halihazırda zaten FETÖ eliyle nice gencimizi yoldan çıkarmışlar. Darbede başarılı olsalardı, kalan gençlerimizin de dünyasını karartacaklardı. Milletimiz, o darbe girişimini bastırarak, sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi, yarınımızı, çocuklarımızı ve gençlerimizi de kurtarmış oldu.”
“Bir ülke, dünyada ancak başarılı kurum ve şahısları kadar söz sahibi olabilir”
Şimdi bir seferberlik başlatmaları, millete borçlarını ödemeleri gerektiğini ifade eden Özlü, “Bu topraklara sadakatimizi göstermeliyiz. Hep birlikte, güçlü ve lider bir Türkiye‘yi inşa etmeliyiz. Bir ülke, dünyada ancak başarılı kurum ve şahısları kadar söz sahibi olabilir.” diye konuştu.
Özlü, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefleyen bir ülkenin, dünya çapında üniversitelere, bilim insanlarına, firmalara sahip olması gerektiğinin altını çizdi. Üniversitesiz bir kalkınma olamayacağına vurgu yapan Özlü, bunun için 81 ilin tamamında üniversiteler açtıklarını aktardı.
Özlü, toplumların yükseliş dönemleri, eğitimi ve bilgiyi merkeze alan bir model oluşturmalarıyla mümkün olduğunu kaydetti.
Gelişmiş ekonomilerde, sanayicinin en büyük ortağı, partneri, refakatçisinin üniversiteler olduğuna dikkati çeken Özlü, şunları kaydetti:
“Orada sanayiciler, üniversitelerin kapılarını devletten daha fazla çalıyorlar ancak üniversiteler, sadece teknolojinin merkezinde bulunmuyorlar. Üniversiteler, ekonominin, dış politikanın, sosyal politikaların da merkezinde yer alıyor. Bütün bu politikalar, üniversitelerin ürettiği bilgi ekseninde gelişiyor. Herhangi bir istatistiğe dayanarak konuşmuyorum ancak ABD üniversitelerinde Musulcoğrafyası, o coğrafyanın tarihi, bölgedeki etnik ve mezhebi gruplar ve bu gruplar arasındaki ilişkiler, Arapça ve o bölgede hakim Arapça lehçeleri hakkındaki uzman sayısı, büyük ihtimalle bizden fazladır. Bunu acı bir gerçek olarak ifade ediyorum. Adamlar, işte bu bilgi genişliğine sahip oldukları için, okyanus ötesinden buradaki gelişmelere yön verebiliyorlar. Dolayısıyla eğer güçlü bir ülke olacaksak, bunu bilgiyle ve üniversitelerle başarabiliriz. Küresel bir üretim merkezi olan ülkemizi, üniversiteler sayesinde, bir teknoloji merkezine de dönüştürebiliriz.”
“Nicelik anlamında çok iyi bir seviyeye geldik”
Bakan Özlü, 2002 yılında üniversite sınavına giren öğrencilerin yüzde 35’inin bir yükseköğretim programına yerleşebilirken, 2015 yılında bu oranın yüzde 46’ya yükseldiğini, yine 2002’ye göre yükseköğretimdeki öğrenci sayısının 4 katına çıktığını, öğretim elemanı sayısının ise 67 binden 156 bine ulaştığını, öğretim üyelerinin maaşlarında da ciddi iyileştirmeler yaptıklarını anlattı. Özlü, şunları söyledi:
“Üniversitelerde kurulu teknoloji geliştirme bölgesi sayımız 64’e yükseldi. Akademisyenlerimize ve üniversite mezunu gençlerimize yönelik birçok yeni destek programları ürettik. Programlarımızın içeriğini de zenginleştiriyoruz. Çocuklarımıza erken yaşlarda bilim sevgisi kazandırmaktan üniversite sanayi işbirliğini güçlendirmeye, girişim sermayesi fonlarını yaygınlaştırmaktan fikri mülkiyet sistemini geliştirmeye kadar her alanda önemli reformlar yapıyoruz. Hayata geçirdiğimiz son Ar-Ge Reform Paketi’nde, Ar-Ge ve yenilik ekosistemini bir bütün halinde güçlendirecek adımlar attık. Mesela üniversite-sanayi işbirliği projelerinde yer alan akademisyenlerimizin, bu projelerden elde ettikleri geliri önemli oranda artırdık. Nicelik anlamında çok iyi bir seviyeye geldik.”
“Ülkenin sistemini de yenilememiz gerekiyor”
Cumhurbaşkanı’nın rektörlük seçimleriyle ilgili eleştiriler getirdiğini, akademisyenler arasında gruplaşmalara yol açan bu modelin değişmesi gerektiğini ifade ettiğini hatırlatan Özlü, “Yükseköğretim sisteminde buna benzer birçok reforma ihtiyaç vardır. Üniversitelerin en büyük ihtiyacı, yeni binalar veya büyük bütçeler değildir. Üniversitelerin en büyük ihtiyacı, demokrasi ve özgürlüktür. Yükseköğretim sistemini de bu temel ihtiyaca göre revize etmeliyiz ancak sadece Yükseköğretim sistemini revize etmek yetmez. Ülkenin sistemini de yenilememiz gerekiyor. Daha özgür ve şeffaf, daha demokratik bir ortam inşa etmeliyiz. Daha hızlı kararlar alınabilen, alınan kararların hızla uygulanabildiği, bununla birlikte hesap verebilirliğin, denetimin iyi işlediği bir sisteme Türkiye‘nin ihtiyacı var.” dedi.
Başkanlık sistemi
Böyle bir sisteme tüm kurumların, sosyal ve ekonomik aktörlerin ve elbette üniversitelerin ihtiyacı olduğunu, bu sistemin “başkanlık sistemi” olması gerektiğini düşündüklerini belirten Özlü, “İnşallah bu yönde bir çalışmayı TBMM’ye getireceğiz. Ardından da referandum ile sizlerin ve milletimizin onayına sunacağız. İnşallah milletimizin desteğiyle başkanlık sistemine geçeceğiz. Böylece Türkiye‘nin gücüne güç, hızına hız katacağız.” ifadelerini kullandı.
Teknolojiyi geliştirmek için zihniyet değişikliği gerektiğini savunan Özlü, “Türkiye’de güzel örnekleri var. Ar-Ge merkezleri kuruyoruz bakanlık olarak. Şirketlerimizin bünyesinde. Bunlara çok ciddi vergi avantajları sağlıyoruz. Bugün sayıları 274 oldu. Bunu ilk aşamada ikiye katlamayı yani 500’e çıkartmayı, sonraki aşamada da bine çıkartmayı hedefliyoruz. Bugün 64 Teknopark var Türkiye‘de. Bunların 51’i aktif, diğerleri kurulma aşamasında. Bu Teknopark’larda 38 bin 239 personel çalışıyor. Bu Teknopark’lardan 2,4 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Buralarda yabancı ortaklar da var.” değerlendirmesinde bulundu
Özlü, Ar-Ge’ye Türkiye‘de yaklaşık 18 milyar lira harcandığını belirterek, “Bunun yüzde 40’ı üniversite, yüksek öğrenim tarafında. Yüzde 50’ye yakını da özel sektör harcaması. Bu sevindirici bir hadise. Cumhuriyet tarihinde ilk defa Ar-Ge harcamalarımızın gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 1’i geçti. Yeterli mi? Asla değil. Bunu ilk aşama da yüzde 2’ye daha sonrada yüzde 3’e çıkartmayı hedefliyoruz. 2023 hedeflerimiz arasında yüzde 3’e çıkartılması hedefimiz vardır.” diye konuştu.
Üniversite-sanayi iş birliğine değinen ve bunun önemli olduğunu aktaran Özlü, Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları (KARDEMİR) ile Karabük Üniversitesi arasında yapılan işbirliğini örnek gösterdi.
Şahin ise konuşmasında, dönemlerinde eğitime verilen hizmetlerden bahsederek, üniversitelerin ülkelerin gelişimdeki önemine değindi.
Sosyal bilimlerin hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini aktaran Şahin, bir de insanın manevi yönü olduğunu, eğitimde bunun asla ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Konuşmasının sonunda öğrenciler tarafından yapılan el işi hediyeleri kabul eden ve 15 Temmuz şehitlerinden Metin Arslan‘ın ablası Fatma Ataman’a Kur-an’ı Kerim hediye eden Bakan Özlü, daha sonra Vali Aktaş’ı makamında ziyaret etti.
KARDEMİR işçileriyle fabrikada yemek yiyen Özlü, Çubuk ve Kangal Haddehanesi’ni gezdi.