Dört yıl önce Ege Üniversitesi’nin havuzunda fenalaşarak hastaneye giden, “bir şeyin yok” denilerek eve gönderildikten 1 hafta sonra yine aynı şikayetle hastaneye geldikten sonra tekrar eve gönderilen, 2 hafta sonra ise hayatını kaybeden Burcu Gökalp için açılan davada dört yılda ilerleme kaydedilemedi. Savcılığın soruşturmayla ilgili görevsizlik kararı verdiği, rektörlüğün de sorumlularla ilgili dava açılmasına izin vermediği davada ailenin açtığı tazminat davası da reddedildi.
İzmir’in Karşıyaka ilçesinde oturan 28 yaşındaki Burcu Gökalp, dört yıl önce havuzda yüzerken fenalaştı. Götürüldüğü acil serviste “Bir şeyin yok” denilerek eve gönderildiği belirtelen Gökalp, ikinci kez getirildiği hastanede komaya girip öldü. Savcılık soruşturmayla ilgili görevsizlik kararı verip, dosyayı Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdi. Rektörlük de sorumlular hakkında dava açılmasına izin vermedi. Ailenin açtığı tazminat davası da rededildi. Bu davayla ilgili son kararı Danıştay verecek.
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra iş arayan, yüzme ve spora çok düşkün olan
Burcu Gökalp, 2 Ağustos 2012 tarihinde
Ege Üniversitesi Olimpik Yüzme Havuzu’na gitti. Havuzda vücudu kasılan ve 20 dakika kadar havuzun dışında bu şekilde kalan
Burcu Gökalp’ın durumunu gören görevli, ambulans çağırdı.
Gökalp, Ege Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Acil serviste görevli doktor tarafından iddiaya göre,
“Bir şeyin yok” denilerek taburcu edilen
Gökalp, 10 Ağustos’ta yakınları tarafından aynı şikayetle yine Ege Üniversitesi Hastanesi’ne getirildi. İki gün sonra komaya giren
Gökalp, 24 Ağustos’ta yaşamını yitirdi. Genç kıza otopsi yapıldı. Otopside genç kızın ’
kardiyak arrest’ (Ani kalp ve solunum durması) sonucu yaşamını yitirdiği belirlendi.
Ölen Burcu Gökalp’in annesi Leyla Safinaz Gökalp, avukatı Hatice Pınar Büyükçınararacılığıyla, kızının muayane ve tedavisinin gerekli şekilde yapılmadığını ve bu nedenle yaşamını yitirdiğini belirtip, sorumlular hakkında Cumhuriyet Savcılığına şikayet dilekçesi verdi. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Tacettin Kale, Burcu Gökalp’in ölümüyle ilgili belge ve bilgi toplayıp, tanıkların ifadesini aldı. Savcı Kale, “2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 53/C maddesi gereğince soruşturma, Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK) görevlendirilecek uygun sayıda soruşturmacı tarafından yapılmalıdır” diyerek görevsizlik kararı verdi. Dosyayı, gereği için Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdi.
Kızının ölümünün üzerinden uzun süre geçmesine rağmen, şüpheliler hakkında bir türlü dava açılmaması ve savcının görevsizlik kararı vermesine, anne
Leyla Safinaz Gökalp tepki gösterdi. Kızının ölümünün ardından, son çare olarak dönemin Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’e de mektup gönderdi.
Gökalp, kızının ölümüne neden olduğunu iddia ettiği doktorlara dava açılıncaya kadar mücadelesini sürdüreceğini söyledi.
Hukuk mücadelesine sonuna kadar devam edeceğini belirten acılı anne Gökalp,
“Kızıma zamanında gerekli tetkikler yapılmadı. Adeta bizimle dalga geçercesine ’ağrıya ağrıya geçer’ denildi. Kızımın şikayetleri ve rahatsızlığının ciddiyeti dikkate alınmadı. Yüreğim yanıyor. Kızımın ölümünden sorumlu olan kişilerin tespit edilip cezalandırılması için savcılığa şikayette bulunduk. Gecikmeli olarak birtakım evraklara ulaşabildik. Ege Üniversite Hastanesi görevlilerinin cezai sorumluluğu söz konusu olduğundan dolayı, savcı görevsizlik kararı vererek dosyanın soruşturmasını Ege Üniversitesi’ne devretti. Yani hastane kendi doktorlarının soruşturmasını yürüttü” dedi. Soruşturmayı yürüten Ege Üniversitesi Rektörlüğü, dava açılmasına izin vermedi.
Anne Gökalp, bu soruşturma sürerken, kızının ölümüne neden oldukları iddiasıyla hastane ve sorumlular hakkında, İdare Mahkemesi’nde, maddi ve manevi tazminat istemiyle 202 bin liralık dava açtı. Anne Gökalp, “Benim amacım para kazanmak değil. Kızımın ölümüne neden olanların, başkalarının da ölümüne neden olmaması için tazminat davasını açtım. Verilecek tazminatı da kızımın adını yaşatacağım bir eğitim kurumuna bağışlayacağım. Dört yıldır davada bir türlü sonuç elde edemedik” dedi. İzmir 1. İdare Mahkemesi, annenin açtığı tazminat davasını reddetti.
Ailenin avukatı Hatice Pınar Büyükçınar, tazminat davasının reddedilmesi üzerine temyiz için Danıştay’a başvurdu.
“ŞIMARIKLIK YAPMA GİT EVİNE OTUR” DEMİŞLER
İki çocuk babası Gökalp, daha önce savcılığa verdiği şikayet dilekçesi’nde, “Havuzda yüzme sonrası kasılma ve buna bağlı olarak beyin kanaması süphesiyle hastaneye getirildi. Buradaki görevliler tarafından, her hangi bir müdahalede bulunulması gerekmediği belirtilerek acil servisten ‘tipik kas spazmı’ geçirdiği söylenip taburcu edildi. Kızımı sekiz gün sonra aynı şikayetle tekrar hastaneye getirdik. İki gün sonra komaya girdi. 12 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitirdi. Kızım hastaneye ilk getirildiğinde gerekli tetkikler yapılmadan taburcu edildi. Acil serviste ilk tedavi sürecinde ihmal vardır. Kızıma burada tomografi bile çekilmemiştir. Bizim canımız yandı. Başkalarının canı yanmasın. Gerekli tetkikler yapılsaydı, kızım şimdi yaşıyor olacaktı. Sorumlular kimse hesap versin” demişti.
Ablasının ölümüyle yıkılan
Cihangir Gökalp ise, “Beni en çok üzen ablamın hiç yoktan ölmesi. Eğer gerekli tetkikler yapılsaydı, ablam şimdi yaşıyor olacaktı. Annem taburcu edildikten sonra, içeri girip ablamın kustuğunu ve çift gördüğünü söylemiş. Doktorlar, bunun üzerine ablama “Şımarıklık yapma. Senden daha ağır hastalar var. Git evine otur. Senin bir şeyin yok. Ağrıya ağrıya acıların geçecek’ diye eve gönderdi. Eğer gerekli tetkikler yapılsaydı, şimdi ablam yaşıyor olacaktı. Burada doktorların büyük ihmali var. Sonuna kadar hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz” şeklinde konuş
muştu.
KAYNAK: DHA