“Haklarımız var güçlü irade yok” dedik. Türkiye’nin, başta 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması ile kazandığı Irak’ta asker bulundurma ve tampon bölge kurma hakkını diğer uluslararası kararlarla somut belgelere bağladık. Obama’dan gelen “askerini Irak’tan hemen çek” talimatı karşısında eğilip bükülen siyasi iktidar yalpalamaya devam ediyor. Terör bölgesinde bölücü hainlerle mücadele eden kahraman Mehmetçiğin morali bozuluyor. Siyasi iradenin her hamlesinde yarına ilişkin derin şüphe ve soru işaretleri var Türk askerinin kafasında.
Türk evladı olarak Musul’un peşini bırakmayacağım!.. Siyasi iktidarın, Barzani ile ortak menfaatleri uğruna Türk askerinin gururunu ve itibarını hiç etmemesi için ne var ne yok ortaya dökeceğim. TSK, başkanlık pazarlıklarının manivelası olmaması lazım. Eski Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, 1926 Ankara Antlaşması’nın 29 Mart 1946 tarihli Dostluk ve İyi Komşuluk Anlaşması ile perçinlendiğine işaret etmişti. Geçen yazıda yer darlığından girememiştik. 5 Haziran 1926 tarihli sınır anlaşmasının ikinci bölümünün yerini alan bu anlaşma da tıpkı ilk anlaşma gibi sınır güvenliğinin sağlanmasına ve iş birliğine yönelik taahhütlerde bulunuyor… Şöyle;
1946 tarihli anlaşmanın 6’ncı maddesinde sayılan 6 ek protokolden 6’ncı ek protokolün 1. maddesi: ” …Taraflar, iki memleket arasındaki hududun her iki yanında 75’er kilometrelik bir bölgede çıkacak ve hudut münasebetlerinin ahengini bozacak mahiyetteki her türlü olay ve anlaşmazlığın çözülmesini sağlamak hususunda anlaşmışlardır.”
Aynı protokolün 11. maddesi: ”…hudut bölgelerinin öteki tarafın güvenlik ve ülke bütünlüğüne karşı yöneltilecek hareketler için kullanılmasına, her birinin kendi toprağında kendi takdirine bırakılan uygun tedbirlerle karşılıklı olarak engel olmayı taahhüt ederler.”
14. maddesi: ”Taraflar hududu, silahlı şahısların taarruzlarına karşı korumak için bütün faydalı tedbirleri almayı taahhüt ederler.”
Bitmedi!..
Türkiye ve Irak arasında 7 Ağustos 2007’de imzalanan mutabakat muhtırasından da özet vereyim:
“…
İki Başbakan Türkiye ve Irak arasındaki ilişkileri, ekonomi, enerji, güvenlik, sosyal, kültürel boyutları olan bir bütün olarak gördüklerini ve bu çok boyutlu ilişkileri iki ülke halklarının ve bölgenin yararına kullanmaya kararlı olduklarını teyit etmişlerdir. Bu bağlamda, iki Başbakan Türkiye-Irak ilişkilerine geniş ve uzun vadeli bir perspektiften bakmaktadırlar. Birbirini tamamlayan ve güçlendiren ekonomilere sahip iki ülke olan Türkiye ve Irak, aralarındaki tüm iş birliği olanaklarını harekete geçirmeye kararlıdır.
Bu Mutabakat Muhtırası terörizm ve örgütlü suçun önlenmesi ve durdurulmasında Türkiye ile Irak arasında bir iş birliği çerçevesi oluşturmaktadır.
Her iki ülke, güvenlik ve kanun uygulama konularında mevcut iş birliğini teyit ederek, bu iş birliğini terörizmle mücadele etmek için güçlendirmeyi ve genişletmeyi kabul etmişlerdir.
İki Başbakan, terörizmle mücadele konusundaki ortak kararlılıklarını vurgulamış, bu çerçevede PKK/KONGRA-GEL terör örgütü dahil olmak üzere Irak’ta faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin ve faaliyetlerinin tecrit edilmesi, pasifize edilmesi ve mevcudiyetlerine son verilmesi amacıyla her türlü çabayı göstermek hususlarındaki mutabakatlarını teyit etmişlerdir.
Her iki ülke, hukuki ve adli konularda, 5 Haziran 1926 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması, 29 Mart 1946 tarihinde imzalanan Türkiye ve Irak Arasında Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması ve 19 Eylül 1989 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Adli İşbirliği Sözleşmesinin yürürlükte olduğunu kabul etmişler,
BM Güvenlik Konseyi’nin 2001 yılı 1373 sayılı, 2004 yılı 1546 ve 1566 sayılı ve 2005 yılı 1624 sayılı kararlarının tam olarak uygulanması hususundaki taahhütlerini yerine getirecek olmalarının yanı sıra, terör gruplarının gerçekleştirdikleri terör eylemlerine karşı etkin bir şekilde mücadele etme konusunda ortak bir iş birliği yapma arzusuna sahip olmalarını ayrıca vurgulamışlar,
….
Türkiye, Irak’a bütüncül yaklaşımı çerçevesinde, Musul Başkonsolosluğu’nu yeniden faaliyete geçirmiştir. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde, Basra Başkonsolosluğu’nu hizmete sokma kararı Irak Başbakanı tarafından memnuniyetle karşılanmış ve hazırlıkların tamamlanmasını teminen Irak’ın Türkiye’ye gereken her türlü desteği vermesi yönünde iki Başbakan arasında mutabakata varılmıştır. Irak tarafı, Türkiye’de, muhtemelen Gaziantep’te, ikinci bir Başkonsolosluk açma niyetini beyan etmiştir.”
ABD-AB-İngiltere-Rusya-İsrail-Irak-İran karşısında dut yemiş bülbül olanlara itina ile sunulur!..
yeniçağ