Dün SÖZCÜ’nün birinci sayfasındaki fotoğraf, Türkiye gerçeğini bir defa daha yüzümüze vurdu…
“Dünya lideri ülke”
“Dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına giren bir zenginlik”
“Yeni Türkiye”
Hepsini sıfıra indiren bir fotoğraftı o!..
O ev, Diyarbakır’da ülkenin bölünmez bütünlüğü uğruna şehit düşen Uzman Çavuş Nuh Özdemir’in yetiştiği baba ocağıydı!..
Ve elinde şehidin yeşil çoraplarıyla gözyaşı döken çileli anası!.
* * *
O evin halini, şehidin anasını görünce insan, insanlığından utanır…
2016 yılının Yeni Türkiye’sinde (!) 8 kilometrelik karla kaplı yolu ancak 4 saatte aşarak, anasına babasına oğullarının şehit düştüğü haberinin verilebildiği o ev!..
Diyarbakır, Sur İlçesi’nde kalleş kurşunların hedefi olan Uzman Çavuş Nuh Özdemir iç ve dış sıvaları bile yapılamamış, kulübe gibi evde nice yokluklarla yetiştirildi…
Ve onun yeşil çorapları, ağıt yakan annesinin elinden hiç düşmedi…
* * *
Olan, yoksul halk çocuklarına oluyor!..
Dün Meclis’te, vekiller birbirleriyle atışıp sadece laf üretirken, aslan gibi vatan evlatları, gencecik fidanlar kör siyasetin kurbanı haline geliyor…
Yarbay, yüzbaşı kardeşinin tabutuna kapanmış feryat ediyordu:
“Barış, barış derken ne oldu da sonuna kadar savaş oldu?”
Bunun cevabı alınamadı…
Eğer bunun cevabı alınabilmiş olsaydı, o kör siyaset yerle bir olacaktı!..
* * *
Bu gidiş, kötü gidiş…
Seçimlerden önce “Türkiye’nin her santimetrekaresinde güvenlik sağlanacaktır” diyen iktidar partisi milletvekiline sormalı:
“Kimin can güvenliği kaldı ki?”
İnsanlar canını kurtarmak için evlerinden barklarından oldu…
Her gün birer ikişer şehit veriyoruz…
Bunlar leblebi çekirdek mi?..
* * *
Bugün şehitlerimizi artık rakamlarla hatırlıyoruz…
Son üç ayda şehit sayısı 300’e yaklaşırken, yetim kalan çocukların yüzlerindeki ifadeyi görüyor musunuz?.
Kaç çocuk boynu bükük kaldı farkında mısınız?..
Şehit Nuh Özdemir’in eşi 5 aylık hamile, erkek çocuk dünyaya getirecek…
O çocuk babasını sadece fotoğraflarından tanıyacak…
“Baba” diyemeyecek!..
* * *
Görünce hatırlarına geldi…
Şehidin yetiştiği Ordu’nun Akkuş İlçesi, Salman Köyü’ndeki baba evi yeniden yapılacakmış…
Evin penceresi, kapısı yok, iç duvarları muşambayla kaplı, dış sıvası yok…
İşte şehit verdiğimiz çocuklar o evlerde yetişti…
Hepsi yoksul halk çocuklarıydı…
* * *
Siyasetçiler ise birbirlerini suçluyorlar…
“Niye sizin çocuklarınız yok o hendeklerde?”
Ötekiler soruyor:
“Niye sizin çocuklarınız askerde değil?”
Birileri rahat, varlık içinde yaşıyor…
Çocukları ya çürük raporu alıp askerden kaçıyor veya parayı bastırıp 21 gün göstermelik askerlik yapıyor…
Diğerleri de yoksul çocukları terörist yapıyor, kendi çocuklarını kolejlerde okutuyor…
* * *
İnsanlar evlerini terk ediyor…
Siviller ölüyor, her gün şehitler veriyoruz…
Böyle bir gidişin sonu olmaz!..
Yüreklerinde sızı, gözlerinde yaş eksik olmayan bir halkın yaşadığı ülke belini doğrultamaz!..
Türkiye şehitlerine ağlıyor…
Onların yetimlerine, yoksulluklarına ağlıyor…
Peki ya ülkeyi yönetenler?..
Onlar da başkanlık peşinde koşuyor!..