Necip Fazıl’a göre, “Büyük Doğu”nun çöküşü, “müzmin bir şahsiyetsizlik ve asliyetsizlik hastalığı”na sebep olmuştur. Ona göre “Viyana bozgunundan Nizam-ı Cedid’e ve Tanzimattan Cumhuriyete kadar içimizle dışımız ve köklerimizle dallarımız arasındaki mahsup sırrına erecek, içi muhasebe, murakebe ve çile dolu, dünya çapında tek bir kafa bile yetiştiremedik ve hep onbaşı kültürlü basit aksiyon adamlarının itiş kakışlarına uyduk ve onları kahramanlaştırdık. Tanzimattan beri devam eden sahte inkılâplar ve bu inkılâpların türettiği sahte kahramanlar, dâvamızın, müşahhas plânda baş meselesidir.”
Bu sözlerden, Necip Fazıl’ın ve onu önder kabul ederek yetişen bugünkü AKP kadrolarının, Cumhuriyete, Atatürk ve İnönü’ye neden düşman oldukları anlaşılır.
***
Necip Fazıl, “Büyük Doğu, İslâm içinde ne yeni bir mezhep, ne de yeni bir içtihat kapısı… Sadece ‘Sünnet ve Cemaat Ehli’ tabirinin ifadelendirdiği mutlak ve pazarlıksız çerçeve içinde, olanca saffet ve asliyetiyle İslâmiyete yol açma geçidi ve çoktan beri kaybedilmiş bulunan bu saffet ve asliyeti eşya ve hadiselere tatbik etme işi…” diyordu ama, onun izinden gidenler, İslâmiyetin değil, Büyük Doğu’nun da değil, 22 İslam ülkesinin haritasını değiştirmek ve İslamı dönüştürmek için ABD’nin geliştirdiği Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanı oldu.
AKP kadrolarının Libya, Suriye ve Rusya politikaları ABD’nin emir subaylığı değil midir?
***
Fakat şu bir gerçek ki Necip Fazıl, İslâm’ı esas almakla birlikte siyasetteki öznesi Türk Milleti idi…
Hatta, “Büyük Doğu ideali, artık, alevin bir kav kümesini kucaklayışı gibi, Türk ruhunu en soylu nahiyesinden yakalamış ve üstün bir keyfiyet zümresinin tâ can evine girip oturmuştur” diyordu.
“Biz gerçek Türk varlığının, Türk tarihinin, Türk ruhunun son ihtiyat akçasıyız! Bu akça da sokağa atıldı mı, paydos!” diyordu. (Çerçeve 3, İst. 1991, s.27)
“Vatanı bir uçtan öbür uca saf Türk unsurundan ibaret kılacak ve bütün bu noktalar arasında senfonik bir mimarî ahengi kuracaksınız!” diyordu. (Çerçeve 3, İst. 1991, s.206)
“Türk topraklarından birer Kürdistan ve Ermenistan payı çıkarılması için Amerikalı ve İngilizlerin hatta Rusların bile mutabık göründüğü bir hengâmede şu kontrgerilla çekişmesi, evet hâlâ kurtulamadığımız ufaklık ve pespâyelik felâketinin ne hazin tecellisi..” diyordu. (“Kontrgerilla Hikâyesi” adlı makalesi, 7.2.1978)
“Yeryüzünde bütün Türkler silinse, üç Türk kalsa biri ben olurdum. İki Türk kalsa yine biri ben olurdum. Son Türk kalsa da yine ben olurdum. Çünkü Türkler olmasa bugünkü mânâda İslâmiyet de olmazdı” diyordu.
***
AKP iktidarı ise kendisine biçilmiş en büyük görevin Türk Milleti’ni yıkmak olduğunun bilincindedir. Bunun için “Yeni Anayasa” istiyorlar ve bunun için Türklüğü Anayasa’dan kaldırmaya çabalıyorlar. Kavgaları İslâm medeniyetini diriltmek için değil Türklüğü yıkmak içindir.
Bu düşüş, AKP iktidarını son olarak, ABD’nin emir subayı değil emir eri olan Suudi Arabistan yörüngesine oturtmuştur. IŞİD ideolojisinin aslı olan Vehhabilikle yönetilen Suudi Arabistan’ın kurduğu ittifaka asker vereceğini de ilan eden AKP, böylece yolun sonuna gelmiştir.
Türk Milleti için bundan daha fazla aşağılanma olamaz! Millet yeni yılda, rüşvet kuryesini danışman yapacak kadar da ruhen İslâm’dan kopmuş bu ağırlığı sırtından atmalıdır.
yeniçağ