Kilis’e 16 Ocak’tan bu yana Suriye’den atılan yüzlerce roket mermisi düştü. Bugüne kadar 21 kişi öldü!
Roketleri IŞİD’in attığı tahmin ediliyor ancak bu konuda bile kesin bir bilgi yok!
“Ateş” düğmesine basanı bir kenara koyun; emri kim veriyor?
Bilinmiyor…
Bilinen tek şey, roketlerin ismi:
Katyuşa!
Yani Rus roketi!
Ya işin arkasında Rusya var; ya da birileri Rusya’yla bizi biraz daha fazla kapıştırmak istiyor!
***
Plan belli:
Türkiye’yi Suriye’ye çekmek!
Orada yıllardır süren ve belki de daha onlarca yıl sürecek olan bir savaşta taraf yapmak!
Ondan sonrası açık:
Sen başkasının topraklarında savaşırsan… Başkası da senin topraklarında savaşır!
Yani… Sen tahriklere aldanıp Suriye’ye girersen…
Bugün uğradığın saldırılar üç beş yıl sonra unutulur ve sen de “işgalci devletler” arasına yazılırsın…
O zaman birileri de senin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerine girer…
Yönetimi ele geçirir.
Sonra da “Burada zaten Kürtler yaşıyor” diyerek, her şeyi PKK’ya bırakıp gider!
Sen ise kaybettiklerinle baş başa kalırsın…
***
Biliyorum; Kilis’e düşen her roketten sonra çıldırıyorsunuz.
“Bu ne pasifliktir” diye orduya kızıyorsunuz…
Oysa asker doğru olanı yapıyor:
Suriye sınırını geçmeden, roketlerin geldiği yere top mermisi yağdırıyor.
Eğer daha fazlasını yapmaya kalkarsa, yukarıda anlattığım büyük tuzağa düşer!
***
Peki; hep böyle vurulacak mıyız?
Elbette hayır!
Bunun için gelişmiş “kalkan sistemleri” var!
Yani; Türkiye’ye doğru bir roket mi atıldı?
Bunu anında havada yok etmek mümkün…
Ancak bu kalkan sistemlerinin kontrolü Türk askerinde değil; sınırlarımızda konuşlanan ama bize hiçbir hayırları dokunmayan sözüm ona “dost ve müttefik kuvvetler”de…
***
Peki; onlar neden devreye girmiyor?
Neden olacak; gerçekte “dost ve müttefik” olmadıkları için!
Eğer bizi yönetenler gerçekten bağımsız olabilse ya ülkemizdeki o “üs”ler sökülüp işgalcilerin bir yerlerine sokulur; ya da o “üs”ler bizim güvenliğimiz için de devreye girer!
***
Kısacası dostlar…
Suç, başka bir ülkenin toprağına girmeyen ordumuzda değil…
Asıl suç pasif, pısırık ve hatta teslimiyetçi bir tavır izleyen siyasi iktidarda…
Sakın hedefi şaşırmayın!
ELİFCİK!
Orhan Pamuk’un “Kendim için değil laikler için endişeliyim” sözlerinin ardından Elif Şafak da “laikliği” hatırlamış ve Guardian’da yayınlanan yazısında “Türkiye’de artık politikacılarımıza gülemiyoruz bile” demiş…
Sonra da eklemiş:
“Milletimiz bölündü. Başbakanımız görevi bıraktı. İfade özgürlüğü ve laiklik tehdit altında…”
***
Müridi olduğu tarikat, iktidarla kol kola yüzlerce aydını Silivri Zindanı’na tıkarken böyle bir derdi yoktu Elif Hanım’ın; “din ticareti” yapıp duruyordu.
Anlaşılan tarikatçı kocası Eyüp Can’ın başına bir şeyler gelmesinden korkuyor!
Yazık…
GÜNÜN SORUSU
Devlet Malzeme Ofisi, referandumda kullanılmak üzere 450 bin adet tercih mührü almak için ihaleye çıkmış… Bu kurumun yöneticilerine iki sorum var:
Bir: Referanduma gidileceğini bildiğinize göre sonucu da biliyorsunuzdur… Söylesenize, başkan olacak mı?
İki: Eski mühürlere ne oldu? Kuruma hırsız mı girdi?
BİR BÜYÜK AYIP YASALAŞTI!
İşçilerin kiralanmasının ve özel istihdam büroları kurulmasının yolunu açan, ‘Özel İstihdam Büroları Yasa Tasarısı’ dün sabaha karşı Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmiş…
Biliyorsunuz; Abdullah Gül’ün adı Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde “Çankaya Noteri”ne çıkmıştı…
Çünkü AKP’nin gönderdiği her yasayı onaylıyordu. Onaylamadığı, bir elin beş parmağını geçmez!
Bunlardan biri de işte bu yasaydı…
Yasa 2009 yılında Meclis’ten geçmiş, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “işçilerin emeğinin istismarına ve insan onuruna yakışmayan durumların doğmasına, olumsuz uygulamalara ve çalışma barışının bozulmasına yol açabileceği” gerekçesiyle düzenlemeyi veto etmişti.
Peki; ne değişti?
Sorumun yanıtını ben vereyim:
Artık işçilerin emeğinin istismarını falan… Kimse umursamıyor.
Türkiye’yi bir “emek kârhanesi” yapanlara ve başta sendika ağaları olmak üzere; bu istismara göz yumanlara…
Binlerce kez yazıklar olsun!
156+304!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası M. Y.’de… Sizin de sorunuz ya da söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey…
Ne kadar duyarsız ve sorumsuz, halkı ciddiye almayan bir insanmışsınız… Size değil; sizin gibi birini cumhurbaşkanı yapan bu ülkeye üzülüyorum.”
GÜNÜN İSYANI
Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ertuğrul Sarıyer, bir süre önce bir gazeteye verdiği demeçte, “Gecelik ilişkilerden hoşlanmam. Hoşlansaydım İstanbul’da kadın kalmazdı” diyen AKP zengini müteahhit Ali Ağaoğlu hakkında soruşturma başlatmış… İsyanım bu adamın yapıp milyon dolarlara sattığı evleri hâlâ kapışa kapışa alan adamlara ve kadınlara:
Pes!
Aydınlık