Müyesser Yıldız yazdı
Balyoz kumpasının medya ayağına ilişkin iddianamede, Mehmet Baransu’nun yanısıra Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Tuncay Opçin ve Yıldıray Oğur gibi bazı kalemşörlerin sanık olarak yer alması üzerine başlayan tartışmaları izliyorum.
Önce Balyoz kumpasında 1 numaralı hedef olan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan ve damadı Dani Rodrik konuşup, “Bunların yeri hapis değil, gazeteciler çöplüğüdür”yorumunu yaptı. Acaba Çetin Doğan da böyle mi düşünüyor?
Ardından Soner Yalçın, “Altan, Çongar ve diğerlerinin, hem okuyucu, hem Cemaat kışkırtmalarının kurbanı olduğunu, tezgâha gelerek Cumhuriyet tarihinin en büyük gazetecilik skandalına imza attığını” yazdı. Refik Halit Karay örneğini de veren Yalçın, “Karay özür dilemesini bilecek olgunlukta ve zekada bir yazardı. Bunlar ise hâlâ utanmıyor; hâlâ özür bile dilemiyor.
Ama.
Yine de… Yerleri Silivri zindanı değil, gazetecilik çöplüğüdür. Onların bize yaptığını biz onlara yapmayacağız” diye yazdı.
Son olarak Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök’ten şu değerlendirme geldi:
“Düşünün, babaları haksız yere o kadar süre yatmış iki insan intikam duygularını nasıl atmışlar içlerinden. İki yıl hapis yatan Soner Yalçın da aynı şeyi söylüyor. Ben de aynı şeyi söylüyorum. Bu insanların yeri hapis değil…”
Hiçbiri kusura bakmasın… Onlar kadar “demokrat” ve anlayışlı değilim…
Yanlış anlaşılmasın, “kin ve intikam” gibi şahsi hesabım yok…
Zira bu olay, ne “şahsi”dir, ne de “safiyane” bir “gazetecilik faaliyetidir”…
Olay vatan meselesidir… Vatana ihanet ve casusluktur…
Velev ki, “askeri vesayetle, darbelerle mücadele” gibi “ulvi” bir misyon üstendiler… Ve velev ki, onlar da “aldatıldı”… Gerçek bir gazeteci, “darbe planlarını yayınlıyorum” adı altında ülkesinin savaş planlarını yayınlar mı?
Yayınladılar. Ne oldu, hatırlayın:
Yunan medyası çarşaf çarşaf bu planlardan söz edip, kendi savaş planlarını buna göre değiştirmedi mi?
Ege’deki 16 ada, yüzlerce kaya ve kayacığı bundan sonra işgâl edip, silahlandırmadı mı?
Peki bu işgâle TSK’dan kim sesini çıkarabildi? Kimse çıkaramadı. Sırf, “Bakın, Balyoz gerçekmiş. Halen Yunanistan’la gerginlik yaratıp, iktidarı devirme planları yapanlar var” denmesinden korktuğu için.
O “gazeteciler”, “Okuyucu ve Cemaat kışkırtmalarının kurbanı” öyle mi?
Peki Taraf’ın o dönemdeki patroniçesi Yasemin Çongar’ın o günlerde ABD’nin en büyük radyo kanalı Ulusal Halk Radyosu’na yaptığı, “Balyoz darbe planı belgelerinin yayınlanması için Başbakan ve devlet istihbaratının başı tarafından teşvik edildikleri” açıklamasını nereye koyacağız?
Konu, bizlerin 3-5 yıl hapis yatması olsa, affedelim gitsin… Kimbilir belki merhum Ali Tatar’ın, Murat Özenalp’in, Cem Aziz Çakmak’ın aileleri de bu “safları” affedebilir…
Neticede, “kul hakkı” der, “helalleşir” geçeriz.
Ama konu, “vatana ihanet” olduğunda, hem Atalarımız ve şehitlerimiz, hem çocuklarımız namına hiçbirimizin affetme, anlayış gösterme ya da acıma hak ve yetkisi yoktur.
Ha, gelir suçlarını, hangi “üst akla” neden hizmet edip, kendi ordularının belkemiğini niye kırdıklarını itiraf eder ve milletten özür dilerler, işte ancak ondan sonra hakettikleri “çöplük” nereyse, oraya atılırlar!..
Müyesser Yıldız
Odatv.com