NERDE KALMIŞTIK…?
ALPARSLAN BAŞEĞMEZ
“CÜCE”NİN DAMATLARI MI…?
“FIDIL”IN CEMAATÇILARI MI…?
Pavluka, için için kaynıyor…
Sessiz ve derinden…
“Eskisi”, “Yenisi” hiç farketmeksizin…
Emekçi Kölelerin göğüs kafesleri…
Nefes alıp verirlerken…
Bir iniyor, bir kalkıyor…
Onların nefes alışverişlerindeki ritmi…
Bu işi çok iyi takip edenler…
Pavluka nın dışında bile olsalar, farkederlerken…
Eski tas, eski hamam…
“Vur patlasın, çal oynasın” zihniyetlerinde en ufak bir değişiklik olmaksızın, hala havalarından geçilmeyenler…
Bu güne kadar gelinen sürecin sebeplerini kavrayamadıklarından, itici ve nefretlik hareketlerine ısrarla devam ediyorlar…
Hala, baskı ve zulüm konuşuluyor…
Hala, yaratılmaya çalışılan ayrımcılık, her platformda ortaya konuyor…
Hala, bencillik ve tehdit mekanizması, sürüp gidiyor, devam ediyor…
Bir lokma nafaka için mücadele eden insanlar, bunaltılıyor…
Despot bir yapılaşma neticesinde, çalışanların yaratıcı gücü ortadan kaldırılıyor…
Ondan sonra da “kaliteden ve performans kriterlerinden” dem vurulup, hikâye tellendiriliyor…
Ömer SEYFETTİN’ in “DİYET” hikâyesinde olduğu gibi…
Kendilerine iş imkânı sağlanan “yeni” Emekçi Kölelerin, her hareketi, kafalarına kakılıyor…
PAVLUKA’NIN KÖLELERİ…
UMUTLA “KURTARICISINI” BEKLERKEN…
“Pamuk adam”gibi bir “duayenden”, “anlaşılmaz nedenlerle” artık yüz bulamayan “FIDIL”…
Bazı “Ceketlere”, ısmarlama ve “KALİTE”si şüpheli, sempati proğramları yaptırıyor…
Birden bire, aniden, hayırdır inşaallah, iyi saatte olsunlar…
“OYUNCAKÇI” hangi yüzle, Karabük’e tekrar geri geldi…?
Gelip de “böyyük adam” pozlarıyla yeniden ve niçin ahkâm kesmeye çalıştı…
“Papaz”la birlikte görüntü verdi…
Bilemiyorum…
Yakında kokusu çıkar tabiki…
Ancaaaaaaaakk…
8 Haziran 2010 tarihine kadar…
Çekilmez hale gelen zulme karşı…
İnanılmaz bir başkaldırı ile hak arama refleksini gösterip ayağa kalkan…
Bir büyük barajın ardındaki su gibi, barajı patlatıp, sel olup akan Köleler…
Geçen bu zaman süreci içerisinde…
Yetkisiz olmalarına rağmen…
Yetki konusu mahkemelik olmasına rağmen…
Şu anda, hiç bir yasal dayanakları kalmamış olmasına rağmen…
Geçmişteki örgüt yapısının…
Yasalmış gibi, hala devam ettiğini…
Örgüt “EFENDİLERİNİN” tüm ağırlığı ile KÖLELERE kendilerini hissettirdiklerini…
Örgütün baskıcı ve bunaltan faaliyetlerinin, acımasız bir şekilde sürdüğünü…
Yani hülasa…
8 Haziran 2010 tarihine kadar, Emekçi Kölelerin çektikleri baskı ve zulmün hiç değişmeden aynen süre geldiğini…
Görmüyorlar mı…?
Tabiki görüyorlar…
Tas, aynı tas…
Hamam, aynı hamam…
Ercep gitmiş, mercep gelmiş…
Servi boylu gitmiş, mervi boylu gelmiş…
Çiyan gitmiş, miyan gelmiş…
Akrep gitmiş, çıngıraklı yılan gelmiş…
Pekiiiiiiiiiiii…
Ne değişmiş…?
Hiç bir şey…
Daha da ötesi…
“CÜCE”, tüm bağlantıları, üçkâğıtçılıkları, düzenbazlığı ve sinsi despotluğu ile orta yerde döneleyip, duruyorken…
“CÜCE”gitmemiş, aksine “MÜCELER” ilaveten pavluka’ya gelip, çöreklenmiş…?
Köleler, “vardiyalarda” tanımadıkları “yeni simaları” birbirlerine sorarlarken…
Yeni işe başlayan bazıları için…
“BU CÜCENİN DAMADI MI ?” diye dalga geçiyorlarmış…
Aynı şekilde yeni işe başlayan bayanlar için de…
“BU CÜCE’NİN KAÇINCI KIZI ?” diye de kendi kendilerine şakalaşıyorlarmış…
“BU CÜCE’NİN DAMADI MI ?”…
“BU CÜCE’NİN İŞE GİREN KAÇINCI KIZI ?”…
İyi mi…?
İşte işin esas püf noktaları bunlar…
Arabalarda bunlar konuşuluyormuş…
“Kölenin ağzı” torba değil ki büzesin…
Abdülhamit’in istibdat devrini aratmayan…
Zulüm ve baskı rejimine ilaveten…
“Şımarıklar” ve “görgüsüzler” pavluka’da cirit atıyormuş…
Hey gidi cüce hey…
Hey hey de hey hey…
Zamanı gelince, sende duvarlara kafanı vuracaksın ammaaa…
İş işten geçmiş olacak…
“MERT” acı söyler…
Pavluka’da çalışanların moralleri, yerlerde sürünüyormuş…
Yani performans kriterlerine göre…
Tüm kölelerin performansı, sıfır çekiyormuş…
Bir tarafta…
Her yaptıkları göze batan, kızılan, kıskanılan, sinir bozucu “kerimeler”, “damatlar”…
Diğer yanda…
FIDIL’ın tarikatçıları ve cemaatçıları…
En güzel yerler onlara…
En güzel makamlar onlara…
En güzel paralar onlara…
“GAYTALARINDA” sanki boncuk var…
Sanki bulunmamış “PENNSYLVANİA KUMAŞI” hepsi de…
“Şu ana kadar, ne başarıları var ?”diye sorgulanıyorlar…
Bu güne kadar yaptıkları…
“KILAVUZ VE EKİBİNİN” bıraktığı mirasın üstüne oturmak…
“KILAVUZ” dan sonra, planlanmış hatta projelendirilmiş yeni hiç bir şey yok…
Varsa da biz bilmiyoruz…
Açıklasınlar…
Biz de öğrenelim…
Madem FIDIL ve “PENNSYLVANİA CEMAATÇILARI” bu kadar başarılıydılar da…
Bu kadar ölümlü iş kazası niçin oldu…?
Ümmet-i Muhammed’in ciğerini yakan, yüreğini kavuran o gencecik fidanlar, unutulur mu sanıyorsunuz…?
Ne unutulurlar…
Ne de unutturulurlar…
Öyle bir iki adamın görev yeri değiştirilerek, bu iş asla küllendirilip, geçiştirilemez…
Cemaat taifesi yan gelip yatarken…
“Biz çok başarılı olduk” denemez…
Madem FIDIL bu kadar başarılıydı da …
1998 yılında “bu adam” etkili ve yetkili iken…?????
Niçin Pavluka, “Eşşeği kaybettirip,sonra bulduranlar tarafından” çökertildiğinde, kovuldu da ardına bakmadan kaçıp gitti…?
Hey gidi FIDIL hey…
FIDIL, bu gün PİAR yapıp, sempati toplamaya çalışıyor…
Bazı “Ceketler”,”Gece Fahişeleri” ve “Kumbaralar”da O na alt çenelik yapıyor…
“PENNSYLVANİA KUMAŞLARI”ndan en az elli kat, yüz kat daha kaliteli olan, Karabük’ün çocukları, “TU KAKA” yapılırken…
“Sadece sırtında ceketi, içinde üç beş don, atleti bulunan bavullarıyla gelenlere, bu kadar itibar ve önem niye gösteriliyor ?”diye…
Köleler her ortamda ve her platformda onları, sorguluyorlar…
Pavluka’nın sırtına yapışmış “KENE ORDUSU” gibi…
Münbit bir tarlaya yayılıp, tarlayı mahveden “AYRIK OTU” gibi, günlerini gün eden…
Bu “KOVULMUŞLARA”…
Bu kadar “GEL BERİ” denmesinin sebebi ne ola ki…?????
Anlayan varsa beri gelsin…
Vardiyalarda konuşuluyormuş…
“BEYAZ YAKALI KÖLELER” yeni işe alınan bir teknik personel gördüklerinde…
Birbirlerine soruyorlarmış…
“Bu da mı FIDIL’ın tarikatçılarından, cemaatçılarından, hayret, bu ne zaman iş başı yaptı ?” diye…
Birbirleriyle “KAFA” yapıyorlarmış…
“CÜCE’nin damatları, kerimeleri, mi…?”
“Yoksaaaaaaa”….
“FIDIL’ın tarikatçıları, cemaatçıları mı?” diye…
Alay ediyor, dalga geçiyorlarmış…
Yakındır, yakın…
Herkes yakında…
Pılısını, pırtısını…
Heybesini, torbasını…
Sırtlanıp, çeker gider…
“Ağlayanın malı, gülene hayır etmez”…
İster eski…
İsterse yeni işe başlamış olsunlar…
Hiç kimse EMEKÇİ KÖLELERİ ahraz yerine koyup…
Kendi kendisini aldatmasın…
“Tarihin akışını ila nihaye elimizde tutarız, Köleleri yine kandırır, sırça köşklerde, şaşalı hayatımızı devam ettirir ve “DEREBEYLER” gibi yaşarız” diye…
Hiç kimse düşünüp, sağa sola “GÜVERCİN TAKLASI” ve “ÇİFT BURGULU SALTO” atmasın…
Diş macunu tüpten fırladı, çıktı bir kerre…
Tarihin akışını değiştirmek, bundan sonra KÖLELERİN elinde…
Ya KÖLE kalacaklar…
Ya da…
İŞİN TAAAAA BAŞINDA…
PAVLUKA’NIN, 1995 DEKİ YENİDEN KURULUŞUNUN FELSEFESİ DOĞRULTUSUNDA…
ESKİDEN OLDUĞU GİBİ,“İŞİNİN EFENDİSİ” OLARAK…
ÜRETİMDE DE…
PAYLAŞIMDA DA…
SÖZ SAHİBİ OLUP…
HAKÇA BİR DÜZENİN ORTAĞI OLACAKLAR…
SİSTEMİN MAYMUNU VE “OYUNCAKÇI”SI DEĞİL…
EMEK, SERMAYE VE MÜTEŞEBBİS ÜÇGENİNİN ONURLU BİR “ANA ORTAĞI” OLARAK, TÜRK EKONOMİSİNDEKİ “AĞIRLIKLI”,“MODEL” YERLERİNİ TEKRAR ALACAKLARDIR…
Bir de şunu bilhassa belirtmek istiyorum…
Biz hiçbir şeyi yanlış anlamayız…
Anlatanın meramının ne olduğunu kavrar, çalı dibi taşlayanın, çalılarını birbirinden ayırarak, gerçekleri ortaya çıkartmaya uğraşırız…
Herkes bunu böyle bilsin…
Hiç kimse de kendini allame zannetmesin…
And olsun…
Fetbaz, düzenbaz, madrabaz “KUZGUNİLER”…
Ya diz çökecekler…
Ya bırakıp kaçacaklar…
Bekleyin de görün…
Saygılarımla
Cep No: 0 505 522 67 25