Ahmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmeden önce, Sırbistan dönüşü sırasında, gazetecilerin “Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesini düşünüyor musunuz?” sorusuna “Bu tür konularda her şeye açık olmak lazım. Ben anayasaların da açık olması gerektiğini düşünüyorum. Kendine, halkına güvenen anayasa açık anayasadır. Kendi içinde kapalı anayasalar vardır. Belli umdelerinin değiştirilmesinin yasaklandığı anayasalar, dört madde, bazen on madde olabilir. Açık anayasada ise her şey konuşulabilir. Ha bu dört madde ile ilgili benim şüphe beyan ettiğim anlamına gelmiyor. Ben o dört maddeye inanıyorum ama halkıma güveniyorum, kendime güveniyorum, kuracağımız sisteme güveniyorum. Açık da olsa bu dört maddeyi değiştirmeyi kimse düşünmez yani aidiyeti kuvvetliyse böyle bir şeye ihtiyaç olmaz” diye konuştu!
***
Anayasalar, hukuk dilinde değiştirilebilme şartlarına göre ikiye ayrılır. Sert anayasalar ve yumuşak anayasalar…
Türk Anayasası, dördüncü maddesinde, ilk üç madde için “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” dediği için sert anayasadır.
Değiştirilemez maddeleri koyan “kurucu halk” yani Türk Milleti’dir. Kurucu halkın bireyleri, şimdi aramızda olmasa da onların “kurucu irade”si devam etmektedir.
Davutoğlu, işte bu kurucu iradeye itiraz ediyor ve “açık anayasa olsun” diyerek yumuşak bir anayasa istediğini söylemiş oluyor.
***
Diyelim ki dördüncü madde değiştirildi. Daha sonra ne olacak? AKP’nin kurucu kadrosu, laikliğe tehdit oluşturmaktan Anayasa Mahkemesi’nde mahkûm olmuştur. Aynı kadro, Türk kimliği için de tehdittir. Bunu gizlemiyorlar, Türk kimliği yerine başka kimlikler öneriyorlar? Ayrıca AKP üzerinde Ahmet Davutoğlu değil Tayyip Erdoğan etkilidir. Erdoğan’ın da Türk kimliğini milletin adı olarak değil etnik gruplardan biri olarak zikrettiği herkesin malûmudur. Tayyip Erdoğan’ın yerine bir Türk Milliyetçisi Cumhurbaşkanı olsa bile Anayasalar, kişisel kefalet üzerine kurulmaz. 12 Eylül Anayasası’na Kenan Evren kefil oldu da ne oldu?
***
Kaldı ki Davutoğlu bile aldıkları kararları kastederek “Biz Cumhurbaşkanımızla bunları istişare ederek yapıyoruz. Hukuki sorumluluk bende, siyasi sorumluluk birlikte… Halbuki hukuki sorumluluk kimdeyse, yetki de onda olmalı. Sorumluluk ve yetki arasında karmaşa ortadan kalkmalı” diyerek yetki kargaşasını itiraf ediyor.
Kargaşanın sebebi, Anayasa’nın AKP darbesiyle çiğnenmesi ve fiili başkanlık uygulanmak istenmesidir.
Yoksa siyasi sorumluluk da Başbakan’a aittir!
Davutoğlu, bir taraftan da Başkanlık sistemini savunarak kendisiyle çelişiyor. Özerklik açıklaması yapan Selahattin Demirtaş’ın suç işlediğini söylüyor ama kendisi de Anayasa’nın değiştirilemez niteliklerini değiştirilebilir kılmak istiyor. Eski ceza yasasına göre bunun cezası idamdı! Şimdiki ceza yasasında da bu suçun cezası müebbet hapistir!
***
Davutoğlu, herkesi kör, alemi sersem zannetmese de konu hakkında bilgisi olmayan kitleleri, “açık anayasa”, “kendimize güvenelim” gibi sloganlarla ikna edeceğini zannediyor.
Oysa bu söylem Türk Milleti için siyasi tuzaktır!
Başkanlık sistemi önermek de zaten Demirtaş’ın istediği özerkliği, dolayısıyla federasyonu önermektir. Bu da üniter yapı ilkesinin ortadan kaldırılması yani Anayasa suçudur.
AKP iktidarı, kuruluşundan beri arkasına aldığı ABD ve Avrupa desteğiyle, kurucu iradeyi şahsında temsil eden Atatürk’ten intikam almaya çalışıyor. Zira ortak tarafları Atatürk düşmanlığıdır. Çünkü o, egemenliği Türk Milleti’ne iade etmiştir!
Şimdi AKP zihniyetini oluşturanlar, egemenliği Türk Milleti’nin elinden alarak, sözde Allah’a vermek; gerçekte ise kendi ellerine almak istiyor. Güçleri yetmeyecek!
yeniçağ