O kafalar insanı dinden imandan soğuturlar!
Bunlara göre, “Okulda kız ve erkek öğrencilerin yan yana oturmaları caiz
değildir. Nişanlı gençlerin el ele tutuşup gezmeleri de günahtır!”
Fakat aynı kafaların, “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?” şeklindeki soruya verdikleri ahlâk dışı cevap şöyle:
“Babanın şehvetle kızını öpmesi, ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur. Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın 9 yaşından büyük olması gerekir.”
Fetvaya bakın siz… Hem de bu, Diyanet İşleri Başkanlığı adına fetva veren bir kurum olarak bilinen “Din İşleri Yüksek Kurulu, Dini Bilgilendirme Platformu” tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde yayınlandı.
Okuyunca tüyleriniz dehşetle ürpermez mi?
* * *
Tepkiler üzerine bu cümleler hemen yayından kaldırıldı ama ne fayda!
Olan oldu, maskeler düştü bir kere!
Şimdi gelin de, bu iğrenç cümleleri okuyup dinden imandan olmayın!
Rezilliğin daniskası!
Bu tür olaylara yasalarda “Ensest ilişki” denir, yasaktır ve hapisle cezalandırılır.
* * *
Önceki gün, bir grup kadın Ankara’da, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın önündeki demirlere kendilerini zincirlediler ve:
“Halkı sapıklığa mı teşvik ediyorsunuz? Bu ülkede kadınlar susmadı ve susmayacak!” diye slogan atarak protesto gösterisi yaptılar.
Peki, “Şehvet fetvası” verenler bundan utandılar mı? Yüzleri kızardı mı? Hayır!
Olay yerine hemen polisler geldi, slogan atan kadınları tartaklayarak götürüp, gözaltına aldı.
İşte size demokratik hukuk (!) devleti…
Kadınlar konuşmamalı, hep susmalı, tepeden tırnağa örtünüp erkeği için yaşamalı ve ona hizmet etmeli!
İktidar partisinin “kadın hakları” anlayışı bu!
Türkiye’de muhalif isen, vatan hainisin!
“Üzgün Sardunyalar”
Bu, Türkiye gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun yazdığı yeni kitabın adı.
Kitap, ülkemizin bugünkü durumunu, isyan, umut ve sevgiyi anlatıyor.
Olcayto “Kitabımda yer alan barıştan, özgürlükten, emekten yana bütün yazılarımı da o duygularla kaleme aldım.” diyor ve ekliyor:
* * *
“Biz gazetecilere düşman gözüyle bakılıyor. Gazeteci dayak yiyor, ensesine silah dayanıyor. Böyle bir ortamda gazetecilik yapmak, hele ki Güneydoğu’da, neredeyse imkânsız.
Fakat, pes edecek değiliz. Siyasiler gelir gider, gazeteciler ise hep kalacaktır.
Yabancı meslektaşlar “Bu ortamda nasıl çalışabiliyor, nasıl yazabiliyorsunuz?” diye hayretle soruyorlar.”
* * *
“Yabancılar tabii alışık değil bizdeki yasak ortamına. Bize acıyarak bakıyorlar!
Sadece yasaklar da değil, can güvenliğimiz de yok!
Darp edilmeniz, kurşunlanmanız an meselesi… Yakın tarihimizdeki gazeteci cinayetleri ortada. Hukuk da aynı durumda!
Eğer haberi tüm gerçekleriyle verir, kamuoyunu doğru bilgilendirirsen, vatan haini olarak yaftalamıyorsun!
Yabancı gazetecilere Türkiye’de bir demokrasi sorunu olduğunu ifade ediyoruz. Baskılardan yılmadan mücadele etmeye devam edeceğimizi anlatıyoruz.
Türkiye’de muhalifsen kötüsün, casussun, vatan hainisin!” (Üzgün Sardunyalar-Ozan Yayıncılık)
Tebessüm
Şoförün korku çığlığı!
Taksicilikte ilk günü olan şoför, arabasına bir müşteri alır. Az sonra müşteri şoföre bir şey sormak için eliyle omuzuna dokunur.
Elin omuza değmesiyle birlikte şoför korku dolu bir çığlık atar ve direksiyon hakimiyetini kaybederek kaldırıma çıktıktan sonra müşteriye dönüp:
“Bir daha bunu yaparsan seni mahvederim!” diye bağırır.
Şaşıran müşteri:
“Ufacık bir dokunmanın seni bu kadar korkutup sıçratacağını düşünmedim, özür dilerim” der. Biraz sonra kendini toparlayan şoför:
“Haklısın dostum, senin kabahatin yok” der “Bugün benim taksicilikte ilk günüm. Ben 25 yıldır belediyenin cenaze arabasında şoförlük yapıyordum da! Elin omuzuma dokununca birden fena oldum!”
Günün Sözü
Gözler kendilerine inanır, kulaklar ise başkalarına!