Karabük Üniversitesi (KBÜ) tarafından Ebeler Haftası dolayısıyla “Doğum Sempozyumu” düzenlendi.
Türk Ebeler Derneği Genel Başkanı Nazan Karahan, KBÜ Safranbolu Fethi Toker Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Konferans Salonunda düzenlenen sempozyumda, her iki kadından birinin sezaryenle doğum yaptığını söyledi.
Normal doğumları artırabilmek için geçmişe bakılması gerektiğini ifade eden Karahan, şöyle konuştu:
“Çünkü bu coğrafyada, dünyada hiçbir yerde olmadığı kadar çok kadınlara ve doğuma değer veriliyor. Ebeliğin tanrıçası çok tanrılı dinlerde İlithiya tanrıçası, yine Afrodit, Artemis, Hera bunları biz doğumun tanrıçaları olarak bilmiyorduk fakat kaynaklarda doğumun tanrıçaları olarak geçiyor. Yine Atina’nın en tanınmış ebesi ünlü Sokrates‘in annesi. Sokrates şöyle diyor, ‘Annem ebedir insanları doğurtur, ben de laf ebesiyim kelimeleri doğurturum.’ Bizim coğrafyamıza baktığımızda doğuran kadına yardım etmek her dönem kutsal bir görev.”
“Gebe kadına büyük bir saygı duyarız”
Selçuklu’da doğuma yardımcı olan ebelerin, doğum işi çok değerli olduğu için çok saygı gören, önemli toplum liderleri olduğunu aktaran Karahan, Osmanlı dönemine gelindiğinde yine ebelerin çok yüksek statü sahibi olduklarının görüldüğünü kaydetti.
Karahan, padişahın kız kardeşleri, eşleri, damatları bile saltanat mezarlığına gömülmezken, sadece saltanat kanından olanların gömüldüğü mezarlığa birçok ebenin gömüldüğünü bildiklerini dile getirerek, “Bursa’da türbesi bulunuyor Fatih Sultan Mehmet Han’ın ebesi, ebesine saygıdan ve sevgisinden dolayı zevcelerinden birine de Gülbahar Hatun adını verdiğini de biliyoruz.” dedi.
Batı dünyasında ebelerin “cadı” diye yakıldığını, doğumun kadına bir “ceza” olarak algılandığını vurgulayan Karahan, şöyle devam etti:
“Bizde ise gebe kadına büyük saygı duyulur. Osmanlı zamanında doğum hali sırasında gezinme, çömelme, çömelme pozisyonunda kalma, doğumu yaptıracak ebenin elinden su içirme gibi uygulamalar yapılıyor. Hazreti Fatma anamız, yaygın inanışa göre kadın mesleklerinin piri, özellikle ebelerin piri olarak biliniyor. Doğuma gittiği, kudretli-kuvvetli elleriyle doğumu kolaylaştırdığı, sırtını sıvazladığı söyleniyor. Yıllardır Anadolu’da geleneksel ebeler kadınların sırtını sıvazlıyor ve diyorlar ki, ‘El benim elim değil Fatma anamızın eli.’ diyerek doğumu kolaylaştırmaya çalışıyorlar. Bu da yine coğrafyamızdan önemli örneklerden birisi.”
“Hepimiz doğumdan korkar olduk”
Karahan, artık doğumun değiştiğini ifade ederek, şunları anlattı:
“Sezaryen doğum Batı’dan başlayıp medikalize oldu, şimdi yine Batı’dan başlayıp doğallaşmaya çalışıyor. Halbuki çok özümüzde olan uygulamalar. Her kadının prenses gibi doğurmaya hakkı olduğunu düşünüyorum. Hele ki benim ülkemin kadınlarının buna çok daha fazla hakkı olduğunu düşünüyorum çünkü bu ülke için dişini, tırnağını her fırsatta yakın zamanda da gördüğümüz gibi ortaya koymuş kadınların yaşadığı bir ülkedeyiz. Prensesler gibi kadınlar doğum yapmalı ama bizim her şeyden önce kadınlarımızın algısını da değiştirmemiz gerekiyor. Belki sağlık ekibinin de algısını değiştirmemiz gerekiyor, belki ebelerin kendi algısını da değiştirmemiz gerekiyor çünkü biz hepimiz doğumdan korkar olduk. Sezaryen doğum oranlarında, isteğe bağlı sezaryen oranlarını en çok kadın sağlık çalışanlarının artırdığını biliyoruz. Bu tür sempozyumlar bu şeyleri başlaması için bir fırsat.”
Zonguldak, Bartın, Kastamonu, Bursa, Kayseri ve Kocaeli‘den katılımcıların yer aldığı sempozyumda, doğum ve gebelik konusunda bilgiler paylaşıldı.