Ben bir Türk kızıyım… Yaklaşık bir yıldır (bir Avrupa ülkesinde) yüksek lisans eğitimimi sürdürüyorum. Her zaman ailemde ve bende ülkemizin geleceği ile ilgili endişelerimiz oldu. Ancak burada yaşamaya başladığımdan beri bu durum çok başka bir hal aldı.
Türkiye’nin tüm dünyanın gözünde ne hale geldiğini buradan çok daha iyi gördüm.
Bir çok ülkeden öğrenciyle beraber eğitim alıyoruz. Ve her yeni tanıştığım, neredeyse her milletten insana Türk olduğumu söylediğimde, verdikleri ilk tepki “Sende mi ülkendeki diktatörlükten kaçıp kurtulmak istiyorsun?” oluyor.
İnanın insan burada “evet” diyemiyor.
Gerçeği bilsinler istemiyorum.
Sadece gözlerimi kaçırıp “Memnun değilim” diye kekeliyorum.
Hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığım, tarihi hakkında hiçbir şey bilmediğim Bangladeş vb. ülkelerden gelen insanlar bana acısınlar istemiyorum.
(……)
Buraya ilk geldiğim günden beri, yurt dışında bulunan on binlerce genç gibi, amacım eğitimimi tamamlayıp ülkeme dönmek, bu rüyalarıma giriyor.
Bunu kime söylesem, özellikle AB ülkelerinin gençleri“Cinayetlere, canlı bombalara, antidemokratik baskılara rağmen mi döneceksin?” diyorlar.
Ülkemin “laik olduğunu” anlatmaya çalışıyorum, kelimeler yetmiyor…
Dilim dolanıyor…
Kekeliyorum…
(…….)
Laik bir ülke olmamıza şaşırıyorlar, dincilerden sonra sistemin değiştiğinden söz ediyorlar.
Çaresiz Atatürk’e sarılıyorum.
Onların hiçbir zaman sahip olamadığı bir kahramanı anlatıyorum onlara.
Yüreğimdeki tek gururu.
Sanki burada, o zor anımda yetişip elimden tutuyor.
(…….)
Ülkeme dönünce, Atatürk’ün yaşamında gezip oturduğu çiftliğindeki mekanlara gidip görmeyi hayal ediyordum, o mekanlarının yıkıldığını okuduğumda ağladım………”
*
Üzülme Hande Ece…
Mustafa Kemal‘in yıkamayacakları mekanı senin yüreğin işte…
Nereye gidersen, onu da götür…