Geçen günlerde elime ulaşan 10 sayfalık mektup böyle bitiyor. Mektubun Emniyet Teşkilatı içinden gönderildiği içerdiği bilgilerden anlaşılıyor. Hikmet Çiçek yazdı
“17/25 Aralık öncesi mevcudiyeti olmayan Köz’cü, Okuyucu, Yazıcı gibi ayrımlar nedense bir anda ortaya çıktılar. Bunların tamamı, Fethullah’ın elemanlarına verdiği ‘gizlenin’fetvasının ürünleridir. Ama ne yazık ki birçok kişi bu ürünleri helal gıda gibi yemeye devam etmektedirler.”
Geçen günlerde elime ulaşan 10 sayfalık mektup böyle bitiyor. Mektubun Emniyet Teşkilatı içinden gönderildiği içerdiği bilgilerden anlaşılıyor. Mektupta son yıllarda Emniyet içinde yaşananlar ayrıntılı anlatılıyor, çok sayıda isim veriliyor. Mektupta, 4 Nisan 2015 günü çıkarılan yasa ile 1. sınıf emniyet müdürü rütbesinde bin 774; 2, 3 ve 4. sınıf emniyet müdürleriyle birlikte 2 bin 500 emniyet müdürünün tasfiye edilmesinin, medyada yansıdığı gibi “Emniyet’te paralelciler temizlendi”, “Emniyet’te paralelcilere büyük tasfiye” gibi duyurulmasının bir propaganda olduğu belirtiliyor. “Aslında yapılan paralelcilerin tasfiyesi değildir. Yapılan işlem aslında ve büyük ölçüde deşifre olmayan paralelcilerin deşifre olan arkadaşlarını belli bir tazminat (bir kısmının maaşına tazminat vermek suretiyle) vererek, zarar görmeden emekli etmeleri ve Fethullahçı olmayan binlerce yurtsever, Atatürkçü, milliyetçi emniyet müdürünü de bu yolla meslek dışına atmaktan ibarettir” deniliyor.
SUÇLARI AKP’Lİ OLMAMAK
“Onların suçu iktidar yanlısı olmamaktan ibarettir” denilen mektupta tasfiye süreci şöyle anlatılıyor:
“Yasa çıkarılmadan önce ciddi bir tasfiye ön çalışması yapılmıştır. Kimlerin tasfiye edileceği önceden belirlenmiştir. Emniyet genel müdür yardımcıları kendilerine yakın gördükleri kimselerden oluşan ve yasal dayanağı olmayan bir komisyon toplamışlar, bu kişiler de kendilerine yakın kişilere, onlar da kendilerine yakın kişilere sormak suretiyle hiçbir yasal yönü olmayan bir biçimde ve son derece ilkel bir yöntemle tasfiye edileceklerin listesini hazırlamışlardır.”
‘ŞEFKAT TOKADI’
Mektupta, tasfiye sürecini yöneten kişilerin geçmişte Fethullah grubu ile birlikte çalıştıkları, bu grup sayesinde yükseldikleri, daha sonra da aynı grup tarafından “Şefkat tokadı ile cezalandırılmış kimseler” oldukları öne sürülüyor. “Onlar cemaat olgusuna ve Fethullah’a karşı değillerdir. İnsanların bir cemaate mensup olabileceğini normal ve inançla alakalı bir şey olarak görürler. Onlar, bazı cemaat mensuplarının suç işlemiş olabileceğinden bahisle bu yapının hatalı davranışlarını eleştirmektedirler. Yoksa Fethullah ve cemaat varlığına karşı değildirler. Oysa mevcut yasalarımıza göre ve devrim kanunlarına göre, Atatürk’ün dediği gibi‘Türkiye şıhlar, şeyhler, dervişler, mensuplar ülkesi olamaz’ ve olmamalıydı. Görülüyor ki ülkemiz artık tarikat ve şeyhler ülkesidir” deniliyor.
KENDİLERİNE HİZMET ETMEYECEK HERKES
Mektup şöyle devam ediyor:
“Ömür boyu Fethullah’a karşı mücadele vermiş müdürleri de karalayarak tasfiye edilmelerini sağlamışlardır. Örneğin, ‘şu isim nasıldır, cemaat ile ilişkisi var mıdır, AKP çizgisinde midir, hangi tarikata mensuptur?’ vb. gibi sorularla emekli edilecek isimleri belirlemeye çalıştılar. Herhangi bir tarikata mensup ya da AKP’den onaylı referansı olanlara asla dokunmadılar. Ama ana kriter kendilerinden olmayan ve kendilerine hizmet etmeyecek herkesin tasfiye edilmesiydi.”
‘KANDIRILDIM, DEĞİŞTİM, DÖNDÜM’
Mektupta, Zübeyir Kındıra’nın ‘Fethullah’ın Copları’ ve benzeri kitaplarda adları cemaatin önde gelenleri olarak geçenler hakkında şöyle deniliyor:
“Şu an emniyetin ve diğer devlet kurumlarının en tepe noktalarındadır ve hem devlet yönetiminde hem de sözde cemaat mensuplarının tasfiyesinde görev almaktadırlar. Bu kişiler kendilerini gizlemeyi çok iyi başarmaktadırlar. ‘Kandırıldım, değiştim, döndüm, itirafçı oldum, ben aslında milliyetçiydim, ben aslında şu tarikata mensuptum’ gibi söylemlerle bu kişiler kendilerini gizlemişler ve siyasileri kandırarak en üst görevlere gelmeyi başarmışlardır. Bir de 17/25 Aralık’tan sonra Fethullah, örgütüne bölünme emri vermiş ve onların Okuyucu- Yazıcı olarak bölünmelerini ve bu yolla gizlenmelerini sağlamıştır. Kendisi yıllarca Fethullahçı olarak bilinen kişi daha sonraları, ‘ben aslında okuyucum veya ben aslında Menzilciyim’ vb. diyerek gizlenmeyi başarmıştır. Şaşırtıcı olan şudur ki, herkes de buna inanmış gibi görünmekte ve bu durum normal karşılanmaktadır.”
‘BOZKURT’TU, ‘AKKURT’ OLDU
Emniyet Teşkilatı içindeki “dönüşüm” mektupta şöyle anlatılıyor:
“17/25 Aralık’tan sonra cemaat lideri, şakirtlerinin gizlenebilmesi ve mevzilerini koruyabilmeleri için verdiği emirle- fetva ile kendisine küfür etmeyi dahi serbest bırakmıştır. Bunun üzerine 16 Aralık’ta Fethulahçı olanlar 18 Aralık’ta cemaate küfür etmeye başlamışlardır. Kimileri Menzilci, kimileri Süleymancı olduklarını söylemeye başlamışlardır. Önceleri kendisinin ülkücü olduğun söyleyenler, buna bir de AK ekleyerek kendilerinin AKKURT olduğunu söylemişlerdir.”
VİTRİNLİK MÜDÜRLER
Mektup şöyle devam ediyor:
“Aslında değişen çok bir şey yoktur. Çoğunlukla yine cemaat iş başındadır. Bu arada birkaç Alevi ve bir iki cemaatçi olmayan kişi vitrine konularak, müdürlük görevi verilerek, işte biz cemaatle mücadele ediyoruz denilmiştir. Bu çarpık durumun en canlı örneği şudur. Şu anki Zonguldak Emniyet Müdürü Osman Ak, gerçekten cemaatle mücadele etmek isteyen zamanın yegane müdürüdür. İktidar ona Zonguldak emniyet müdürlüğü görevini vererek adeta vitrine koymuştur. Ancak onun ve Nuh Mete Yüksel’in soruşturmasında baş zanlı olarak adı geçen Necmettin Emre ise halen Teftiş Kurulu Başkanıdır. Hrant Dink cinayetinin kilit isimlerinin polis muhbiri yapıldığı dönemde Trabzon Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek cezaevindedir. Ama onun istihbarat şube müdürü olup da Dink suikastinin tetikçilerini polis muhbiri yapan Engin Dinç şu an İstihbarat Daire Başkanı’dır.”
MİLLİ DAMAR’DAN KIRKINCI HOCA’YA KADAR…
Mektup, Emniyet içindeki tarikat kavgasını şöyle anlatıyor:
“Tasfiye edilen Gülen cemaatinin yerini, şimdilerde daha küçük cemaat ve gruplar doldurmaya çalışıyor. Milli Damar’cılar (Gülen cemaatinin dönüşüm geçiren hali), KÖZ’cüler (eski Gülen hareketinin emniyet imamı Kemalettin Özdemir’e yakın/bağlı olanlar) yine Okuyucu ve Yazıcılar, Süleymancılar. Yetmedi; Milli Görüşçüler, Hak-Yolcular. Bitmedi Adıyaman Menzilciler, Kırkıncı Hoca grubu ve diğerleri.”
BİR AVUÇ CUMHURİYET POLİSİ
“Bu cemaat ve gruplar dışında, çok küçük de olsa devletten aldığı maaşın hakkını ‘sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vermeye çalışan; cemaat ve gruplara bulaşmamış, bu cemaat ve grupların faaliyetleriyle mücadele etmeyi görev edinmesi yüzünden hedef olan bir avuç insan var.”
“Emniyet Teşkilatı’nın 2015 yılı yaz dönemi terfileri ve tayinlerinde yaşanan sıkıntılı süreç, Cumhurbaşkanlığı’na kadar ulaşmış durumda. Özellikle, Gülen hareketine yönelik soruşturmaları yürüten amir ve müdürlerin terfi edememesinin yarattığı sıkıntı hala baş ağrıtıyor.”
Hikmet Çiçek
Odatv.com